Deccal kelimesi pek çok kişi için bir anlam taşımaz. Çünkü insanların büyük bir bölümü bu konuda çok sınırlı bilgiye sahiptir, hatta bu kavramı hiç duymamış olanlar da vardır. Oysa Deccal, Peygamberimiz (sav)'in kıyamet gününün yaklaştığına işaret eden hadislerinde, hakkında çok fazla detay verilen son derece önemli bir kavram. Arapça bir kelime olan Deccal, ‘yalancı, hilekar, zihinlerde, gönüllerde iyi ile kötüyü, hak ile batılı karıştıran, bir şeyi yaldızlayıp gerçek yüzünü gizleyen, her yeri dolaşan kötü ve uğursuz kişi’ gibi anlamlara sahip. Peygamberimiz (sav)'in ahir zamanı anlatan pek çok hadisinde Deccal, kıyametin en önemli alametlerinden biri olarak yer alıyor. Bize şu hafta sonu Deccal’i düşündüren ise daha göreve gelir gelmez aldığı kararlar ve uygulamalarıyla dünyanın başına bela olacağını net bir şekilde ortaya koyan ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘Kudüs’ hamlesi…
Üç semavi dinin kutsal mabedi olarak kabul edilen Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ilan ederek dünya çapında bir kaosu fitilleyen Trump’ın bugüne kadarki hal, tavır ve davranışları nedense bana hep Deccal’i hatırlatıyor. Trump Deccal midir değil midir bilemem ama Deccal’e asistanlık yaptığı muhakkak.
Peki Deccali’in asistanı bu Kudüs hamlesiyle ne yapmaya çalışıyor?
Kudüs bir asır önce İngilizlerin, yarım asır önce de İsrail’in işgaline girdi. Aslında İsrail bu hamleyi, yani Kudüs’ü başkent yapmayı 1980’de denemişti. Ancak bu tek taraflı girişim uluslararası arenada karşılık bulamayınca geri adım atmak zorunda kalmıştı. Yine aynı yıl ABD Başkanı Ronald Reagen da Tel Aviv’deki Amerikan Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma girişiminde bulunmuş fakat sonrasında ‘güvenlik’ gerekçesiyle vazgeçmişti.
Şimdi aynı oyunu Deccal’in asistanı Trump oynuyor. Çünkü her ABD Başkan adayı gibi Trump da başkanlık yolunu açabilmek için Amerika’daki güçlü Yahudi lobisine birtakım vaatlerde bulundu, tavizler verdi. İşte Kudüs’ü başkent olarak tanıması da sanırım bu vaatlerinden birisi. Göreve geldiğinden beri attığı her adımda dirençle karşılaşan ve Amerikan halkının gözünde yerini sağlama bir türlü alamayan Trump, Yahudi lobisinin desteğiyle bu krizden çıkma planları yapıyor. Ancak bu destek Trump’ı kurtarır mı orası belli değil. Çünkü attığı son adım sadece Müslüman dünyasını değil krizden Hıristiyanları da kızdırmış durumda.
Tabi Trump’ın başta Suudi Arabistan başta olmak üzere belli Körfez ülkelerini İsrail’le yakınlaştırma çabalarını da unutmamak lazım. Geçtiğimiz aylarda Katar ve Lübnan’daki iç çatışmaların Trump kaynaklı olduğunu bilmeyen yok. Bu çatışmaların özellikle Suudi Arabistan’ı İsrail’e yaklaştırdığını da…
Nitekim İran’a düşmanlık noktasındaki Körfez krizlerinin tamamında İsrail ile Suudi Arabistan hep aynı safta yer aldı.
Türkiye’nin duruşu ise çok net ve tavrı da belli. Kudüs kaosu Türkiye meseleyi İsrail ile diplomatik ilişkileri koparmaya kadar götürebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği sert mesajlar, Arap dünyasına göndermeleri bunu işaret ediyor. Burada asıl merak edilen Arap dünyasının tavrı. Araplar ne yapacak? Trump’ın Kudüs’ü İsrail’e hediye etmesi karşısında sessiz mi kalacak?
Şu bir gerçek ki; yöneticiler sessiz kalsa bile halk sessiz kalmayacaktır. Sokaktaki yankı Körfez ülkelerinin Kudüs duruşunu ve İsrail’e olan bakışlarını mutlaka değiştirmeye zorlayacaktır. Dolayısıyla Trump’ın Kudüs hamlesi tam bir kırılma noktası gibi görünüyor. Bu hamle aynı zamanda, hedef tahtasına konmuş görünen İran’ın önüne altın tepsiyle müthiş bir siyasi malzeme sunmaktır. Çünkü Arap sokağında hala en çok prim yapan şey İsrail düşmanlığıdır. İran’ın, Suriye’de Müslümanları katlederken bile arada bir İsrail’e kafa tutarak prestijini yenilemeyi başardığı unutulmamalı…
Yani demem o ki, Trump’ın Kudüs tuzağına Körfez ülkeleri düşerse, İran’ın eli daha da güçlenecektir. Unutulmaması gereken en önemli nokta ise Kudüs’ün ne Suudi Arabistan, ne de İran’ın tekelinde olmadığıdır. Kudüs, Sünni-Şii ayrımı yapmadan tüm Müslümanların en belirgin toplanma noktası ve vazgeçilmezidir…