Düzen, "İlim ve devlet adamı olarak çığır açtı. İnandığı yolda tavizsiz duruşuyla çığır açtı. Ne kandırdı, ne de kandırıldı. Hakk'ın ve hakikatin peşinden gitti. Kendisi bedel ödedi ama ülkesine, insanına, Müslümanlara asla bir bedel ödetmedi" dedi. Düzen, yayınladığı mesajında, “İçinde bulunduğumuz hafta, ülkemiz ve milletimiz açısından iki önemli tarihin yıl dönümüdür. Birisi 27 Şubat; Türkiye’nin milli ve manevi kalkınmasına öncülük etmiş, İslam dünyasına ve bütün insanlığa yeni bir ufuk açmış, yön çizmiş büyük bir liderin, Erbakan Hocamızın vefatının 10. yıl dönümü. İkincisi ise 28 Şubat; Ülkenin geleceğine ipotek koymuş, bugünkü karmaşanın temelini atmış, antidemokratik kirli bir darbenin yıl dönümü” diye konuştu. “Erbakan Hocamız şiar edindiği insaniye ahlaki meziyetleri ile bizim için sadece, bir öğretmen, bir dost, bir ağabey değil bizim için büyük bir liderdi” diyen Düzen, “Onun ‘Yaşanabilir Türkiye’ ideali kutuplaşan değil kucaklaşan, farklılıkların tehdit olarak değil zenginlik olarak görüldüğü, üstünlük ve kibrin değil kardeşliğin esas alındığı ve özgürlüklerin hakim olduğu bir Türkiye'ydi. Ahlakı, nezaketi ve üslubu ile bizlere örnek bir yaşam bıraktı" ifadelerini kullandı.
28 Şubat açıklaması
Düzen, sözlerini şöyle noktaladı: “Ne irtica, ne şu, ne bu. 28 Şubat’ın temelde iki sebebi vardır. Biri, rantiyecilere giden hortumun kesilerek, milletin hakkının millete aktarılması. Diğeri ise D-8’lerin kurulmasıdır. Bu politikalardan bir yandan rantiye, faiz lobisi rahatsız olurken bir yandan da rahatsız olan küresel çevreler olmuştur. Kısaca bu adımlardan sadece ülkemizdeki rantiyeciler değil küresel emperyalistler de rahatsızlık duymuştur. Eğer Erbakan Hocamızın attığı adımların gerisi gelebilseydi inanıyorum ki içinde bulunduğumuz şartlar tahakkuk etmeyecekti. 28 Şubat’ın Türkiye açısından ağır sonuçları oldu. 28 Şubat’ta Türkiye’nin demokrasisi darbe aldı. Peki, bugün Türkiye’de gerçekten kâmil manada demokratik bir ortamdan bahsedebiliyor muyuz? 28 Şubat’ta adalet darbe aldı. Hukuk yerle bir edildi. Kararlar emir komuta zinciri altında verildi. Peki, bugün Türkiye’de bağımız bir yargıdan söz edebiliyor muyuz? Hâkimlerin kararlarını özgürce verebildiği bir Türkiye’den bahsedebiliyor muyuz? 28 Şubat basın özgürlüğüne darbe vurmuştu. Gazetecilerin, yazarların, aydınların birçoğu vesayet rejiminin borazanı olmuştu. 28 Şubat’ta gazete patronları banka paylaşıyor, ihale peşinde koşuyordu. Peki, bugün özgür bir basından bahsedebiliyor muyuz? Artık ihale peşinde koşan gazete patronları kalmadı diyebiliyor muyuz? 28 Şubat’ta düşüncesinden dolayı gece yarısı insanların evleri basılıyor, sorgusuz sualsiz gözaltına alınıyordu? Şiir okudu diye belediye başkanları görevlerinden alınıyor hatta hapse atılıyordu. Peki, bugün durum farklı mı? 28 Şubat’ın bir ürünü olan AK Parti iktidarının Türkiye’yi getirdiği nokta maalesef 28 Şubat’ın form değiştirmiş halidir. Türkiye’nin bugün demokrasisi de, ekonomisi de, adaleti de, medyası da 28 Şubat’ı hatırlatır hale gelmiştir.”
Haber Merkezi
28 Şubat açıklaması
Düzen, sözlerini şöyle noktaladı: “Ne irtica, ne şu, ne bu. 28 Şubat’ın temelde iki sebebi vardır. Biri, rantiyecilere giden hortumun kesilerek, milletin hakkının millete aktarılması. Diğeri ise D-8’lerin kurulmasıdır. Bu politikalardan bir yandan rantiye, faiz lobisi rahatsız olurken bir yandan da rahatsız olan küresel çevreler olmuştur. Kısaca bu adımlardan sadece ülkemizdeki rantiyeciler değil küresel emperyalistler de rahatsızlık duymuştur. Eğer Erbakan Hocamızın attığı adımların gerisi gelebilseydi inanıyorum ki içinde bulunduğumuz şartlar tahakkuk etmeyecekti. 28 Şubat’ın Türkiye açısından ağır sonuçları oldu. 28 Şubat’ta Türkiye’nin demokrasisi darbe aldı. Peki, bugün Türkiye’de gerçekten kâmil manada demokratik bir ortamdan bahsedebiliyor muyuz? 28 Şubat’ta adalet darbe aldı. Hukuk yerle bir edildi. Kararlar emir komuta zinciri altında verildi. Peki, bugün Türkiye’de bağımız bir yargıdan söz edebiliyor muyuz? Hâkimlerin kararlarını özgürce verebildiği bir Türkiye’den bahsedebiliyor muyuz? 28 Şubat basın özgürlüğüne darbe vurmuştu. Gazetecilerin, yazarların, aydınların birçoğu vesayet rejiminin borazanı olmuştu. 28 Şubat’ta gazete patronları banka paylaşıyor, ihale peşinde koşuyordu. Peki, bugün özgür bir basından bahsedebiliyor muyuz? Artık ihale peşinde koşan gazete patronları kalmadı diyebiliyor muyuz? 28 Şubat’ta düşüncesinden dolayı gece yarısı insanların evleri basılıyor, sorgusuz sualsiz gözaltına alınıyordu? Şiir okudu diye belediye başkanları görevlerinden alınıyor hatta hapse atılıyordu. Peki, bugün durum farklı mı? 28 Şubat’ın bir ürünü olan AK Parti iktidarının Türkiye’yi getirdiği nokta maalesef 28 Şubat’ın form değiştirmiş halidir. Türkiye’nin bugün demokrasisi de, ekonomisi de, adaleti de, medyası da 28 Şubat’ı hatırlatır hale gelmiştir.”
Haber Merkezi