Bir tane daha var..
Eğitimciler Birliği Sendikası, nam-ı diğer EĞİTİM-BİR-SEN..
Her ikisi de Türkiye’nin her yerinde örgütlenmiş durumda..
Görevlerini, “eğitimcilerin ekonomik, sosyal, demokratik ve kültürel haklarını koruma ve geliştirme, özgür-demokratik bir çalışma yaşamının oluşturulması mücadelesi” olarak tanımlıyorlar..
Yani..
Her ikisi de ilk ve orta öğrenimde görev yapan öğretmenlerin “daha iyi koşullarda görev yapması” için mücadele ediyor..
Ancak..
Aralarında “ideolojik” ayrılıklar var..
Ve bu nedenle birinin “ak” dediğine diğeri “kara” diyor..
Yani..
Siyaset, eğitim sendikalarında da varlığını tam anlamıyla sürdürüyor..
Açı4kçası..
Öğretmen ve eğitimciler, sendika yöneticilerinin pek umurunda değil..
Tıpkı STK’lar gibi sendika yöneticileri de, “sendikayı kullanarak kendilerine toplumda bir yer edinmek” için konuşuyor, eleştiriyor, eylem yapıyor..
…
Kim olursa olsun, ideolojileri ya da inançları doğrultusunda söyledikleri, yaptıkları bir yere kadar hoşgörülebilir..
Ama..
“Eğitimci” gibi, bu topluma yön veren ya da verecek öğretmenleri temsil eden, onların hakkını savunduğunu öne sürenlerin, “eğitimciye yakışır” söylemlerde bulunması gerekir..
“Sendikacılar” dünkü açıklamalarında, geçen yıl uygulamaya sokulan “eğitim sistemi”ni konu etmişler gene..
“Bu sistem işe yaramıyor, eğitimcilerin hakkı yeniyor” gibi konuşmalar yapmışlar..
İstiyorlar ki..
Bir “sistem” değiştiğinde, değişir değişmez mükemmel olsun..
…
Kendilerini “eğitimci ve eğitimci temsilcisi” görenlerin bu kadar “aptalca” konuşmaları beni çok şaşırtıyor..
Bir sistem “insanların uyumu”yla ilgiliyse, o sistemin normal bir şekilde uygulanabilmesi için zaman lazımdır..
Ortaya yepyeni bir sistem koyuyorsanız..
Eksiği-yanlışı-fazlası olacaktır..
Bunları görmeden, sistemi “iyi ya da kötü bir sistem” diye nitelemek artniyettir..
İnsan evindeki bir odayı değiştirdiğinde bile, “daha iyisi olsun” diye günlerce koltuklarla dolabın yerini oynatır durur..
“Eğitim” gibi, insan ve insanlık açısından son derece önemli bir konuda ortaya konulan sistemdeki eksik ve yanlışlarının giderilmesi için de birkaç yıl geçmesi gerekir..
…
Peki bunu yukarıda sözünü ettiğim sendikaların temsilcileri bilmiyor mu?
Bence gayet iyi biliyor..
O kadar da “cahil” olduklarını hiç sanmıyorum..
Ama..
Onlar, sistemi tartıştığında kendine taraftar bulup, “yerinde kalabilmenin” hatta “daha ilerilere gidebilmenin” yolunu açmaya çalışıyorlar..
…
Sendikacıların bu tavrını “eğitimciler” yer mi, bilemem..
Ben sadece, “bana bir harf öğrettikleri için 40 yıl kölesi olacağım” kişilerin daha akılcı, daha mantıklı olmalarını istiyorum..
Ben sadece, topluma “ak”ı kara, “kara”yı ak göstermesinler istiyorum..
Ben sadece, “kendi amaçları için eğitim emekçilerini kullanmasınlar” istiyorum..
Ben sadece, yeni sistem oturuncaya kadar, sendikacıların bu sistemin iyi uygulanabilmesi için “eleştiri” dışında da bir şeyler yapmalarını istiyorum..
Bu ülkede artık özellikle eğitimcilerin, “benci” olmaktan kendilerini kurtarmalarını istiyorum..
“Kışkırtıcı” değil, “yapıcı” olmalarını istiyorum..
…
Kimse aklından çıkarmasın..
“Kışkırtıcılık” bir kıvılcımdır..
Bir ülkede çıkacak yangın, o ülkede yaşayan “herkesi” yakar..