Geçen haftaki yazımda yeni neslin daha kolay eğitilebilmesi için bazı önerilerimi sizlere aktarmıştım. Bu öneriler in uygulanabilmesi için eğitimin iki öznesi hakkında bazı tespitlerimi sizlerle açık yüreklilikle aktaracağım.
Eğitimin en önemli öznelerinden birisi anne babalardır. Son yılların anne babaların önceliklerini kendi dışında gelişen faktörlerin belirlemesi, onların zihinsel özgürlüklerini sekteye uğratmaktadır.
Ataerkil aile yapısının dönemi bittikten sonra çocuklara ve torunlara kültürel aktarımların yapılması çok azalmış durumdadır.
Çekirdek aile modeli yaygınlaştıktan sonra ailelerin bilgi kaynakları da değişti. Medya, moda ve benzeri popüler kaynakların reklamları çekirdek ailenin zihninde çok başka şekilde yer aldı. Anne baba olmanın dini ve kültürel anlamları yerini popüler kültüre terk etti.
Popüler kültürde çocuk toplumun nüfusuna katkı olarak değerlendirilmektedir. Yani bir kadının anne olması fıtratının bir ürünü, inancının bir ödülü, kültürünün devamlılığını sağlayan bir tercih olmaktan başka duygulara mahkûm hale geldi.
Annelerden bahsediyorum çünkü ataerkil dönemin sonlarına gelmiş bulunduğumuz için birçok konuda gündemi kadınların belirlediğini söylemek hiç de hatalı bir tespit olmayacaktır.
En tehlikeli davranışlardan bir tanesi de Anne olan bir kadının çocuğu üzerinden güç, sosyal kabul ve öncelikliler arasına girme çabasının yanında kendi arzularını ve tatmin edilmemiş duygularının uygulama aparatı olarak çocuğunu kullanması acizliğidir.
Çocuğuna meslek dayatan anne modelini de unutmayalım.
Bu sebepten dolayı çocuğun büyümesinde majör faktör annedir. Onun da gündemini yukarıda değindiğim gibi inanç ve kültür kodlarımız belirleyememektedir.
Bu durumu, çocuk okul çağına geldiğinde bilhassa annede çok daha belirgin ve etkili bir şekilde görüyoruz. Okul idarecileri ve öğretmenler bu tarzda ebeveynler karşısında her konuda etkisiz, zayıf, savunmasız ve direnci düşük tavırlar sergilemektedir.
Eğitim kadrosu bu ve benzeri güç merkezlerine karşı her konuda koruma altına alınmalı. Güçlendirilmelidir.
Eğitimin bütün dinamikleri kültür ve inanç kodlarımızla barışık, bazı başlıklarda yerel referanslardan dolu dolu faydalanan bir müfredatın yanında dünyayı tanıtan programların da varlığına önemle yer verilmelidir.
Eğitimin kurumsal ve iç disiplini hiçbir şekil ve şartta tavize açık olmamalıdır.
Eğitimin diğer bir öznesi olan eğitmen ve öğretmenler -ki bu ikisini bilerek ayrı yazdım- bu mesleğe karakter olarak yatkın olmalıdırlar. Bu meslek, mecburen yapılması gereken bir meslek değildir kesinlikle. Bir neslin yani gelecek on yılların insanının zihin dünyası bu kadroların elinde şekil almaktadır.
Eğitim müfredatı ile öğretim müfredatının çok belirgin bir şekilde bilinip uygulanması eğitim kadrolarının uzmanlık alanındadır. Bu meselelerde çocukları eğitim kurumlarının dışında bir yerlere muhtaç etmemelidirler.
Ezbere dayalı bir sistemden şiddetle kaçınılmalıdır. Bazı dersler teori ve pratik isterken, bazı dersler sadece teoriyle yetinir, bazıları ise uygulamayı daha fazla önceler. Yani hiçbir ders diğeriyle aynı içeriğe sahip değildir.
Son olarak çocuklarımızın eğitim sürecinde okullara cep telefonlarıyla gelmesinin önüne geçilmelidir. Bu konuda hiçbir kimseye taviz verilmemelidir. Dijital teknoloji kullanımının yanında manuel birtakım uygulamalar derslerde yöntem olarak yer bulmalıdır.
Bir eğitim dönemi daha başlıyor. Biraz daha bu konuya bilinçli yaklaşmak için tam zamanı. Ailede çocuklar için bazı kararlar almanın tam zamanı.
Haydi anne babalar, çocuklarınız ve toplumumuzun geleceği için kafa yorma zamanı.
Kolay gelsin, Akıl, bilim ve tecrübe yoldaşınız olsun.
İbrahim Doğru
24.08.2025
BONN