Mesaj:
Erdoğan’a birleştirici değil, bölücü diyorlar. Ulan adam MHP’yi, CHP’yi, Gülencileri, Kemalistleri, çapulcuları hepsini birleştirdi… Daha neyi birleştirsin ki!
Antalya Cumhurbaşkanı çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu ağırladı.
Partilerin birleşmesine, tek bir isim üzerinde Recep Tayyip Erdoğan’ı saf dışı bırakmak adına belirlenen isin Ekmeleddin İhsanoğu.
Merak ettim nasıl bir insan İhsanoğlu. Ne yediği içtiği beni ilgilendirmez, nasıl konuşur, ne söyler, nasıl yürür, nasıl bakar, bakışları ile ne anlatır bu adam.
Tüm kıyaslamalarımda her üç Cumhurbaşkanı adayı arasında hangi sıralamaya koyabilirdim kendisini.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’ndaki toplantıda İhsanoğlu’nu pür dikkat izledim. ATSO Başkanı’nın kendisini öven, benim oyum sana diyen konuşmasını dinlerken gözlerim takıldı İhsanoğlu’na. Dersine çalışmamış bir çocuk gibi kağıtları karıştırıyor, konuşma metnini kendince belirliyor. Birileri alkış tutuyor, o kafasını kaldırmıyor. Ağır hareket ediyor.
Onun yerine eşi hanımefendi bu açığı kapatıyor. Diğer açığı kapatanlar ise onu destekleyen partilerin isimleri oluyor. Bilindik isimler. Sade vatandaş değil, belirli bir mevkie gelmiş düşmüş kalkmış, bazıları da kalkamamış isimler.
İhsanoğlu’nun sunucu tarafından Cumhurbaşkanı diye tanıtılması ise mütevazi bir aday için fazla abartılıydı. Propaganda döneminde bu şaşalı söylemler salonu gaza getirmek içinse, alkışlar amaca ulaşıldığını gösterdi.
İhsanoğlu konuşmasında neler söyleyecek diye merakla beklerken, sıradan Cumhurbaşkanı söylemi yerine, kendi deyimi ile Cumhurbaşkanı ekonomi ile uğraşmaz söyleminin tersine biraz Erdoğan’laştığını gördüm. Elinde bazı veriler ile ülkemizin gelişimini övdüğünün farkında olmadan, İspanya, Yunanistan, Güney Kore gibi ülkelerin milli gelirde bizi geçtiğini söylemesi, başarıyı gölgelemek için ustaca bir hareketti. Ama anlayan yemedi.
İhracatta Suriye, Mısır, Irak ile ihracatın azaldığını söylerken, İsrail üzerinden yapılan ihracatı dış politikanın başarısızlığı olarak yorumladı. Diğer ülkelerle olan ihracat rakamlarına değinmedi. Sanayi üretiminin önemine değindi, ATSO gibi maaş veren işverenlerin olduğu bir ortamda asgari ücreti eleştirdi.
İhsanoğlu beklenmeyen bir vaatte verdi. Bireysel zafiyetlerin sonucu oluşan kredi kartı mağdurları için gereken yasal düzenleme ve önlem için adım atacağım dedi. Kredi kartı sahiplerin %85 inin borç batağında olduğunu söylemesi ise ona sunulan inandırıcılıktan uzak sade bir veriden öte geçmedi. Batak neye göre batak. O zaman vay bankaların haline.
İhsanoğlu’nun en ilginç konuşması ise 2001 krizi oldu. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Başbakan Bülent Ecevit’e kitap fırlatması ve vatandaşın cebindeki paranın yarısının buharlaşması benzetmesi, kendisine destek veren MHP’ye de inceden giydirme olarak yorumlandı. İhsanoğlu, Sezer’den daha agresif olan Erdoğan tarafından kitabın fırlatılma olasılığını dile getirdi, salonu gülümsetti.
İhsanoğlu Türkiye huzur istiyor dedi, ancak Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilemezse Başbakan olarak devam edeceğini akıl edemedi. Abdullah Gül’ün ılımlı Cumhurbaşkanlığı döneminde, Cumhurbaşkanlığı makamını huzursuzluk kaynağı olarak istemeden gösterdi.
Kısaca İhsanoğlu bana, ayakta zor duran yorgun hali ile Bülent Ecevit’i hatırlattı. Dönemin Cumurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in muhafazakar versiyonu olarak aklıma kazındı. Işık alamadım, heyecan duyamadım. Sıradan bir adam, sadece temsil makamı olarak gördüm.
Değişen Türkiye’de Ekmeleddin İhsanoğlu gibi isimler değişime nasıl ayak uyduracak. Vizyon sıralamasında İhsanoğlu benim gözümde 3. olabildi.
Kazasız ve cezasız günler dileğiyle.