Emekçiler.. Sendikalar.. Ve eylemler..

Abone Ol

Herhangi bir işyerine ya da kuruma “eleman” alınacak..

Bu eleman işçi de olabilir memur da, fark etmez..

İşyeri ya da kurumun “mesai saatleri, maaşı, sosyal güvencesinin olup-olmadığı” vesaire gibi “eleman çalıştırma şartları” belli..

Yani..

O işyeri ya da kurumda işe girmek için müracaat eden kişi “bu şartları” biliyor..

O işe ihtiyacı var ve şartları bilerek işe başlıyor..

Şu anda çalışan (hatta eylemde olan) her “emekçi” de bunları bilerek işe müracaat ediyor..

Aradan 6 ay geçiyor, sızlanmalar başlıyor..

Önce maaşı beğenmiyor..

Ardından çalışma saatlerini ve şekline itiraz etmeye başlıyor..

Bu arada sendikalı da oluyor..

Sendikanın da ön ayak olmasıyla yönetime ya da siyasi iktidara karşı ayaklanıyor..

Hani işe ihtiyacın vardı?

Hani ne maaş olursa olsun fark etmezdi?

Hani “işin olsun da çalışma şartları ne olursan olsun”du?

Bizim için “yeterli”nin hiçbir anlamı yok..

Asgari ücreti hemen bugün 3 bin lira çıkartın, 6 ay sonra “niye 5 bin lira değil” diye isyan etmeye başlarız..

1000 lira ile geçinen birine 10.000 bin lira verin, 6 ay sonra o parayla da geçinemez hale gelir..

İşte biz insanoğlu böyleyiz..

Yetinmeyi bilmiyoruz..

Gün geliyor..

O emekçiler, o “aman bir işim olsun yeter” diyenler, “sendika ağalarının” oyuncağı oluveriyor..

Onların maddi ve manevi, hatta siyasi çıkarlarına alet ediliyor..

80’li-90’lı yıllarda ben de sendikalıydım ve bire bir yaşadım..

3 yıl süresince maaş alamadık..

Sendika “bizim taraflarda” hiç yoktu..

Onlar patronlarla lüks restoranlarda kadeh tokuşturuyorlardı..

Daha sonra gördük ki; o sendika başkanları “milletvekili” olmuşlardı..

Ve önümüze iki A4 kağıdı kondu..

Birinde “sendikadan istifa” diğerinde “işyerinden istifa” etmemiz isteniyordu..

Sendika yöneticilerinin halini görünce, mecburen işyerinde kalmayı seçtik..

Hiç olmazsa “sigorta primlerimiz” yatıyordu..

Bunları niye yazıyorum?

Dünden bu yana “otomotiv ve metal işçileri” direnişte..

Renault, TOFAŞ derken Ford'da da üretim durdu..

20 bin işçi grevde olduğu için bantlar çalışmıyor..

Sebep?

“Bosch işçisi, Renault, TOFAŞ işçisinden daha çok zam almış”..

En başta anlattıklarımı aklınızın bir köşesinde tutun ve bu olayı ona göre değerlendirin..

Oysa..

Bursa’daki eylemin asıl nedeni; “sendikaların 'yetki ve baraj' kavgası”..

Olayların başlangıcı 38 ay öncesine dayanıyor..

Metal iş kolunda 11 sendika örgütlü..

Metal çalışanlarının 4'te 3'ü Türk Metal'de bulunuyor..

Çelik-İş ve Birleşik Metal'in de bazı iş yerlerinde toplu sözleşme yetkisi var..

Daha yüksek ücret aldığı iddia edilen Bursa Bosch işçileri için toplu sözleşme başlayacakken, büyük oranda toplu sözleşme yetkisine sahip olan Türk Metal ile DİSK'e bağlı Birleşik Metal sendikası arasında 'yetkilendirme süreci' de başladı..

İtirazlar, baraj endişesi, üye alma, üye istifası derken iş yerinde toplu sözleşme için Türk Metal'in yetki alması (yani sendika ağalarının güç savaşı) 38 ay sürdü..

Bu süre içerisinde Bosch, bazı işçilere kendi inisiyatifi ile ücret düzenlemeleri yaptı..

3 ay önce de Türk Metal, 100 bin üye işçi için 1 Eylül 2014 ile 31 Ağustos 2017 tarihlerini içerecek toplu sözleşmeye imza attı..

Bu dönemde ücretlere işçiler tarafından itiraz gelmezken, Bosch’un kendi inisiyatifiyle ücretini artırdığı işçi ücretlerine de aynı oranlar uygulanınca, 191 kişinin ücretinde yaklaşık 300 lira fark oluştu..

İşte “bu fark” eylemlerin fitilini ateşledi..

“Her koşulda çalışmaya razı emekçiler”le bu emekçileri “eylem” noktasına getiren sendikaların durumu bu maalesef..

En başta da dedim, inşallah hepsinin maaşına 300’er lira fark değil, 3 biner lira daha ekstradan verilsin..

Ama, kısa bir süre sonra onu da “yeterli” bulmayacaklardır..

Peki, bu eylemler “seçim arifesi”nde olmamız nedeniyle planlı bir hareket midir?

Onun kararını da sizin anlayışınıza bırakıyorum..