Enerjinin önemi
‘EMO’nun asli unsuru olan bizler enerji politikalarına kayıtsız kalamayız’ diyen Şaban Tat, “Enerji talebinin ekonomik ve nüfus bakımından büyümeye paralel olarak sürekli arttığı büyüyen dünyada, enerji politikaları her geçen gün, dünden daha önemli olmaktadır.
Devletlerin enerji politikaları, ekonomi, sanayi, savunma ve hatta dış politikaları ile doğrudan bağlantılı olduğundan stratejik bir yaklaşımla oluşturulmalıdır. Enerji politikası her hükümet döneminde değişmemeli, orta ve uzun vadeli hedefleri ile bir devlet politikası olmalıdır.
Ülkemizin gelişmesi, kalkınması, büyümesi ve hatta bağımsızlığı açısından büyük önem taşıyan enerji politikasına odamızın/şubemizin yaklaşımı da hayati önem taşımaktadır. Ülkemizin enerjide ilk beş sorunu; arz güvenliği, dışa bağımlılık, elektrikte doğalgaza bağımlılık, pahalılık, enerji kullanımında verimsizlik olarak sıralanabilir. Enerjinin yeterli, ekonomik ve kesintisiz olarak kullanıcıya ulaştırılması gerekmektedir. Ülkenin enerji ihtiyacının kesintisiz ve yeterli bir şekilde kaynak çeşitliliği sağlanarak; düşük maliyetle, güvenli ve çevreye duyarlı bir arz sistemi içinde karşılanmak suretiyle sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması esastır. Enerji arz güvenliğini sağlamak için, enerji üretiminde rüzgâr, güneş, jeotermal, hidrojen ve biyokütle gibi yeni, yerli ve yenilenebilir kaynaklardan azamî ölçüde yararlanılması gerekir. Bu konuda ülke kaynaklarının bir an evvel harekete geçirilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. En önemli enerji kaynaklarından olan elektriğin; dağıtım ve kullanımında kayıp ve kaçaklar önlenmeli, kullanılan teknolojinin geliştirilmesine ve yeni bir santral kurulması ile eş anlamlı olan enerji tasarrufu konusunda tüketici bilinci oluşturulmalıdır. Yerli kaynaklar olan kömür ve kömür santralleri rehabilite edilmelidir. Yerli enerji teknolojileri sanayi kurulmalıdır. Rüzgar türbinleri, güneş panelleri-fotovoltaik piller ve hidrojen yakıt pilleri teknolojilerine yatırım yapılmalı özel sektör bu alanlara yönlendirilmelidir. Enerji herkes için en vazgeçilmez bir yaşam-insan hakkıdır. İnsanların enerjiye ulaşmasını temin etmek ise kamusal bir sorumluluktur. Planlı, merkezi ve milli bir enerji sektörünün oluşturulması sağlanmalı; bunun için planlama süreçlerine sektörde var olan emek ve meslek odalarının, bilimsel kurumların katılımı sağlanmalıdır” diye konuştu.
İşsizlik, yoksulluk
EMO Genel Başkanı Bülent Pala ise konuşmasında salgın, ekonomik koşullar, işsizlik ve ülke gündemini değerlendirdi. Pala, “Her zaman olduğu gibi şube genel kurullarımızdan daha da güçlenerek çıkacağız ve önümüzdeki zorlu yeni dönemde mücadelemize kaldığımız yerden devam edeceğiz. Yönetime geldiğimizden bu yana ülkemiz gerek koronavirüs salgınının yarattığı ağır koşullar, gerekse uzun zamandır devam eden ekonomik krizin baskısı altında bulunmaktadır. Salgının olumsuz etkileri ekonomik krizin daha da şiddetlenmesine yol açmıştır. Krizden en çok dar gelirli toplum kesimleri etkilenmiş, geçim kaynaklarını kaybetmişler, işsizlik ve yoksulluk rekor düzeylere tırmanmıştır. Toplumsal eşitsizlikler derinleşmiş, gelir dağılımındaki adaletsizlik sonucu en alt gelir dilimi ile üst gelir dilimi arasındaki uçurum devasa boyutlara ulaşmıştır. Yaşanan krizin gerçekliğini kavrama ve çözüm üretme becerisinden yoksun iktidar, her alanda olduğu gibi salgın döneminde de samimiyetten uzak politikalarını sürdürmüş ve “ne olursa olsun çarklar dönsün” anlayışıyla sermayeden yana tavır almıştır. Ayrıcalıklı sınıflar krizi fırsata çevirirken, koşulları giderek ağırlaşan yurttaşlar işsizlik, yoksulluk ve geçim sıkıntılarıyla boğuşmaktadır” dedi.
Zamlar yaşamı etkiledi
Zamlarla ilgili konuşan Pala, “Yapılan zamlar toplumsal yaşamın her alanını etkileyerek, mal ve hizmet üreten tüm sektörlere de yansıyacaktır. Elektrik enerjisinin temel girdi olduğu tüm alanlarda kaçınılmaz fiyat artışları gündeme gelecek ve enflasyon daha da yükselecektir. Döviz kurundaki artış bahanesinin ardında süreklilik kazanan zamlar nedeniyle şirketler kasalarını doldururken, halkımız günden güne yoksullaşmaktadır. Teknolojik gelişme ve bilimin yok sayıldığı, üretimin olmadığı ekonomik düzen krizi derinleştirmekte ve bunun bedelini de halk ödemektedir. Ağır koşullar altında yaşam mücadelesi veren geniş halk kesimlerini merkeze alan politikalar üretilmeden sorunların çözülmesi mümkün olmayacaktır. Enerji alanı da gizli ya da açık şirketlerin kuralsız, iktidarla kurdukları ilişkiler dahilinde diledikleri gibi at koşturdukları bir alan haline getirilmiştir. Enerjinin herkes için erişilebilir ve makul fiyatlı olabilmesi için siyasi-ticari kaygılardan uzak kamu eliyle yönetilmesi zorunluluktur. Enerjide, üretimden tüketime kadar tüm süreç kamu yararı esasına göre yeniden planlanmalı, özelleştirilen kurumlar tekrar kamulaştırılmalı, enerji tasarrufu ve verimlilik ilkesi ile yenilenebilir enerji kaynaklarını önceleyen politikalar yürürlüğe konulmalıdır. Bize düşen sorumluluk, kentlerimize ve kırlarımıza sahip çıkmak, rant ekonomisine karşı kamunun çıkarlarını savunmak; özgürlük, barış, demokrasi ve laiklik mücadelesini her daim her ortamda sürdürmektir” diyerek konuşmasını tamamladı.
Esra ALTUNKES