Eskisi gibi olmayacak
Antalyaspor, ilk maçını Pazartesi günü Kayserispor ile Mardan’da oynayacak.
Kim gelecek maça, kaç kişi izleyecek bilemiyorum. Benim iddiam 30 kişiyi geçmez.
Takımın maç kafilesi kesinlikle daha kalabalık olacak.
Bu kupayı oynatmanın mantığı sadece kulüplerin kazanacağı para ile ilgili olabilir.
Peki başka ne işe yarar bu kupa?
Eğer doğru kullanırsanız faydalı olabilir.
Örneğin dünya üzerinde görülmemiş bir anlayışla Pedro gibi 3,5 yıllık sözleşme imzalayıp buçuk yılını diğer 3 yıla hazırlamak için kullandığınız futbolcuların takıma uyum sağlaması için kullanabilirsiniz.
Örneğin takımda tutmak istemediğiniz oyuncuları tatile çıkarıp, genç ve gelecek vadeden oyunculara daha fazla fırsat verip zorlu maratona hazırlayabilirsiniz.
Örneğin elinizdeki futbolcularla hangi sistemi benimseyecekseniz, ya da bir sonraki sezon oynatacağınız sistemde hangi mevkilere daha çok ihtiyaç duyabileceğinizi belirleyebilirsiniz.
Örneğin yeni bir hocayla önümüzdeki sezon devam edecekseniz hemen bu isme takımı emanet edip gelecek sezona takımı hazırlamasına fırsat verebilirsiniz.
Bunları sadece Antalyaspor için yazdığımı, özellikle son örnekte belirttiğim gibi hocanın gönderilmesini savunduğum sanılmasın.
Dikkate alınmayacağını bilsem de benim önerim; Başkan güven tazelemek şartıyla görevde kalmalı, yeni yönetimini oluşturmalı ve Mehmet Özdilek ile devam kararını mevcut yönetimiyle değil, yeni yönetimiyle almalı.
Hiçbir şey olmamış gibi yola devam ederseniz, hiçbir şey olmamasını bekleyemezsiniz.
Bir hikaye anlatayım; Fakir çiftçi kıt kanaat geçinirken bir gün bahçesindeki bir ağacın kovuğundan bir yılan çıkar ve ağzında altın bir para vardır. Fakir çiftçi bunu alır, satar, günlük geçimini sağlar. Yılan her gün hiç şaşmadan kovuktan çıkar, altını çiftçiye verir. Bu aylarca devam eder.
Fakir çiftçi bir gün şehre gitmek zorundadır. Oğlunu çağırır. ‘Aylardır şu ağacın kovuğundan bir yılan çıkar, bir altın para verir, ben de bunu satarak sizi geçindiririm. Ben birkaç günlüğüne gidiyorum. Aynı şeyi senin yapmanı, anneni ve kardeşlerini geçindirmeni istiyorum’ der.
Fakir çiftçi gider, oğlu ilk günün sabahında ağacın kovuğuna gider, yılandan altını alır. Ertesi gün gitmeden şöyle düşünür: Ağacın kökünde sayısız altın olmalı. Her gün gidip tek tek alacağıma yılanı öldürüp hepsini alayım.
Bıçağı arkasında saklayıp kovuğa gider. Ağzında altınla yılan görünür görünmez bıçağı sallar ama yılan can havliyle oğlanı ısırıp zehirler. Bu sırada oğlan yere düşerken ancak yılanın kuyruğunu keser.
Fakir köylü eve döner, ağacın başına gider ve bakar ki oğlu ölmüş yerde yatıyor, yılan ise acı içinde.
Yılana der ki; Olan olmuş. Ben oğlumu kaybettim sen kuyruğunu. Bundan sonra hayatımıza eskisi gibi devam edelim.
Yılan yanıtlar: Üzgünüm. Sende bu evlat acısı, bende bu kuyruk acısı olduğu sürece hiçbir şey asla eskisi gibi olmayacak.