Et ve Süt Sektöründe Üreticilere Kulak Vermek Gerekiyor

 

Son aylarda et ve süt fiyatlarındaki hareketlilik dikkatleri çekmeye devam ediyor. Fiyatlar sürekli artış eğiliminde. Sektörde kriz olduğuyla ilgili haberleri de okuyoruz. Tarım sektörünün diğer kesimlerinde olduğu gibi hayvancılıktaki sorunlar da benzer nedenlere dayanıyor.

Sektörü en iyi bilenler ve sorunlarını en iyi hissedenlerin başında üreticiler gelir. Et ve süt sektörünü, sektörden gelen tepkilere kulak vererek daha iyi anlayabiliriz.

Hafta sonu Haber Türk TV’de açıklamalarda bulunan TÜSEDAD (Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Solakoğlu’nun verdiği bilgilerden tuttuğum notları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Solakoğlu diyor ki “Sütü üreten anaç hayvanlardır. Süt fiyatları düşünce anaç hayvanlar kesime verildi. Anaçlar kesilince hayvan sayısı azalır.” Yani sadece anaç hayvanlar azalmıyor, doğuran hayvan sayısı azalmasıyla birlikte gelecek nesillerde de azalma oluyor. Buzağılar olmayınca hem et hem de süt üretiminde kullanılacak hayvan sayısı azalıyor.

Solakoğlu, şu aralar süt fiyatlarında kıpırdanmaları arz olmamasına bağlıyor ve ekliyor: Devletimiz süt fiyatlarının 7,5 TL olmasını tavsiye etmesine rağmen, piyasasının 10 liranın üzerinde olduğunu görüyoruz. 

Açıkçası maliyet artarken süt fiyatını sabitlemek ne kadar mantıklı sorgulamamız gerekiyor. Solakoğlu da bu uygulamanın yanlış olduğunu söylüyor.

Aslında gözden kaçırılan bir konu da TÜSEDAD Başkanının da belirttiği gibi üreticide süt fiyatı 2,70 TL zamlanırken, rafta 7 TL zamlanması. Yani yine denetim sorunu karşımıza çıkıyor. Fiyatı sabitleyerek üreticiye zarar veririz. 

Et ve süt üretimindeki fiyat artışlarının ya da arttırılmak zorunda kalmasının nedeni, diğer tarım ürünlerinde olduğu gibi girdilerin zamlanmasına bağlı. Konu, girdilerin olmaması değil, temin edilememesi.

Kovid sürecinde ülkelerin kapanmasını yaşadık. Her ne kadar tarım sektöründe üretime devam edilmesine rağmen, ürünlerin dağıtımında ve pazarlanmasında sorunlar yaşandı. Yani lojistik kaynaklı sorunlar.

Kovid önlemleri kaldırıldıktan sonra dünya genelinde sancılı bir rahatlama yaşanması beklenirken, bu sefer de Rusya-Ukrayna savaşı ortaya çıktı. Bu savaş ta malların taşınmasında sorunlara neden oldu. Mısır, ayçiçeği, buğday gibi ürünlerde Ukrayna ve Rusya’da depolarda bekleyen ürünler, diğer ülkelere ulaştırılamadı. Yani mallar yer değiştiremiyor.

Savaş sürerken Rusya’ya uygulanan yaptırımlar sertleşirken, doğalgaz sevkiyatı durduruldu, dolayısıyla doğalgaza bağlı sektörlerde gübre başta olmak üzere sorunlar yaşanmaya devam edecek. 

Hayvancılık sektöründe günlük, aylık ne kadar kesim yapılmalı sorusuna TÜSEDAD Başkanı net cevap veremiyor. Ve diyor ki 2001 yılından beri hayvanlarımız sayılmıyor. Yani ne kadar hayvan varlığımızın olduğu tahminlere dayalı.

İfade edilmesi üzerine karkas etin maliyetinin üreticilerde 120 TL iken, satış fiyatının 90 TL olduğunu öğreniyoruz. Fiyat sabitlemesinden dolayı sütten de yaklaşık 2 TL zarar eden üretici ayakta kalamaz.

Kesime giden hayvan sayısı azalınca et miktarında azalma ve iç piyasada fiyat artışı yaşanıyor. İthalat ile et açığı giderilmeye çalışılsa da sorunlar olduğunu Solakoğlu’ndan öğreniyoruz. Yurt dışında canlı etin kilosu 80 TL ve karkas halinde fiyat 160 TL’ye çıkıyor. Bu fiyat yurtiçindeki fiyattan daha pahalı. Ayrıca yakın ülkeler haricinde ithalat yapmanın maliyeti fazla. İthal et fazla, iç piyasada et üretiminde sorunlar yaşanıyor. Bunun adı Solakoğlu’nun da ifadesiyle krizdir.

Sonuçta olarak girdi fiyatlarının sürekli arttığını görüyoruz. Hayvancılıkta yem ve anaç hayvanlar başta olmak üzere her şey ithalata bağlı. Örneğin yemin %50’si ithal ediliyor. İthalat varsa, bu durumda Dolara, Euroya bağlı kalmak zorunda kalıyoruz.  

Sorunu kalıcı olarak çözmek istiyorsak, çok iyi planlama ile yerli üretim yapmalıyız.