Fala inanma
Geçen cumartesi de öyle oldu. Önce Antalyaspor hentbol, ardından Büyükşehir basketbol maçını izledik, maçtan sonra, ciğerlerimizin oksijene ihtiyacı olduğunu hissederek ve Antalya’da pek fazla yeşil alan olmadığından, hazır yakınına kadar da gelmişken, Karaoğlan parkında adımlayalım dedik. Bu arada çocuklara, Antalya’da ikamet edip de pek kimsenin bilmediği, parkta doğal yaşamlarını sürdüren papağanları göstereyim istedim.
Gökte ararken yerde bulduk mu demeliyim bilemiyorum, ‘Abe bi bakayım falına’ cümlesini peşpeşe tekrarlayan falcıyla karşılaştık. Yok dedikçe ısrar ediyor.
Fala inanma falsız kalma deyiminin, fala inanma kısmıyla ben, falsız kalma kısmıyla eşim ilgileniyor.
Haydi dedik, ben fala inanmasam da hanım falsız kalmasın, açtık elimizi.
Üzerimizdeki formayı görünce sporla yakından ilgili olduğumuzu anladı tabi ki falcımız.
‘Spor mu yapıyorsun’ deyince, makaraya devam edelim istedim, ‘Antalyaspor’un başkanıyım’ deyiverdim.
Hanım kolumu dürtüyor ama renk vermedim.
Başkan deyince, para bol sandı yağlayıp ballama faslı erken başladı.
‘Zor günler yaşamışsın ama feraha çıkmışsın’ diyerek başladığı klasik fal edebiyatına, ‘Bir yerden sana para gelecek, hanene ay doğmuş, kuşun ağzında mektup var, 3 vakte kadar önemli bir haber alacaksın’ sözleriyle devam etti, sonra da benim ilgi alanıma giren tespitleri sıraladı.
‘Senin takımın çok başarılı olacak’ dedi. ‘En üstlerde yazacak adınız. Kimse sizi yenemeyecek. Yenerse de zorlanacak’
Acaba bir şeyler biliyor da bize numara mı yapıyor diye şüphelenmedim değil.
‘Sizin ailede kısa boylu biri var’ dedi. ‘Kısa ama boyuna bakma. Boyundan büyük işler yapıyor. Onu yanından ayırma. Biraz inatçı ama olsun. Sana yanlış yapmaz. Büyük bir kuşun kanadında gelmiş. Sana biri getirmiş bunu. Uzun boylu. Devlet kapısında önemli bir görevi var. Onun sayesinde gelmiş. Ama şimdi iyi ki de gelmiş diyorsun. Kulübün anahtarını da ona vermişsin sanki. Bir yedeğini de kendin alsan iyi olur’ dedi.
Ne yalan söyleyeyim, bu sözlerinden sonra biraz ürktüm, elimi çeker gibi oldum.
Demesin mi ki; ‘Çekme elini hemen. Biliyorum, biraz cimrilik var ama abartma. Elini cebine atmasını da bil’
Hanıma ‘Tamam verelim parasını gitsin’ gibilerinden bakıyorum, falcının elimi bırakmaya niyeti yok. Hanım da içinde bulunduğum durumun tadını çıkarıyor.
‘Kaç çocuğun var’ dedi, ‘2’ dedim. ‘Yok yok daha fazla. 25-30 civarında görüyorum’ dedi. ‘Sanırım bir kısmından yengenin de haberi yok’ diyerek aklınca espri de yaptı.
‘Hayırlı evlatların var. Çok çalışkanlar. Birkaç tanesini yakında İstanbul’a gönderebilirsin’ dedi, şaşkın şaşkın bakarak ‘Ama hepsi neden erkek ve bir kısmı epeyi bir esmer’ diye eklemeden de geçmedi.
‘Akrabaların da ne kadar kalabalıkmış senin’ dedi. ‘Bir kısmı seni sevmiyor. Onların iyiliği için çalıştığının farkında değiller ama yakında onlar da anlayacak’ diye ekledi.
En sonunda cesaretimi topluyorum, elimi çekip ‘Artık yeter. Sen uzattıkça bizim falmetre dönüyor galiba. Çok para isteme benden’ diyorum. Bizim hazırcevap falcı, ‘Sen ona da sponsor bulur, bedavaya getirirsin’ deyince ağzımdan ‘Pes artık’ lafı çıkıvermiş.
Şaşkınlıkla elimi cebime atarken falcı son darbesini indiren seri katil gibi konuştu ‘Para istemez. Ben Antalyalıyım, Antalyasporluyum. Seni de tanıyorum, başkanı da. Herkes üzerine düşeni yaparsa fala gerek kalmaz. Haydi iyi günler’ dedi ve bizi oracıkta donmuş bir halde bırakarak biraz ötedeki çiftin yanına gitti.
‘Abe bi bakayım falına’