Geçen yıl soğan fiyatının, bu yıl ise sarımsak fiyatının konuşulduğunu kaydeden Çandır, “Sarımsak, kalitesine göre 25 ile 40 TL arasında fiyatlanmaktadır. Bu sorunun temeli üreticinin bir sonraki üretim döneminde yüksek fiyatlı ürünü üretme isteğidir” dedi.
Antalya Ticaret Borsası (ATB) Eylül ayı Meclis Toplantısı, Meclis Başkan Vekili Abdullah İnan başkanlığında Borsa Toplantı Salonu’nda yapıldı. Mecliste ekonomi ve gündeme dair açıklamalar yapıldı. ATB Başkanı Ali Çandır, geçtiğimiz yıl soğan fiyatlarının konuşulduğunu bu yıl ise, sarımsağın konuşulacağını belirterek, “Geçtiğimiz yıl birim fiyatlarının düşük olması nedeniyle ürünün daha az ekilmesi, iklim koşulları nedeniyle üretim bölgelerindeki ürünün azalması ve ithalat vergileri nedeniyle sarımsak, kalitesine göre 25 ile 40 TL arasında fiyatlanmaktadır. Bu sorunun temeli iktisatta örümcek ağı teoremi olarak da adlandırılan üreticinin bir sonraki üretim döneminde yüksek fiyatlı ürünü üretme isteğidir. Çözümü ise toplu üretim planlamasının yapılması ve bu planın uygulanması ile tarımsal desteklerin önceden açılanması ve zamanında ödenmesinden geçtiğini düşünmekteyiz” dedi.
Direnci güçlendirilmeli
Çandır, uzun süredir tarımın stratejik bir sektör olduğunu, bunun gerektirdiklerinin yapılması ve direncinin güçlendirilmesi gerektiğini aktararak, “Bu ayın başında TÜİK’in açıkladığı 2. çeyrek büyüme rakamlarına göre genel ekonomimiz, Temmuz meclisinde paylaştığımız beklentiye uygun olarak, yüzde 1,5 küçülürken tarım ise yüzde 3,4 büyümüştür. Bunun benzerini 2009 yılında da yaşamıştık. Sektörümüzün bu özelliğini 2 dönemle değil, son 20 yıllık geçmişle değerlendirecek olursam sektörümüz; ekonomimizin kötüye gidişini frenleyen ve direncini artıran bir performans göstermiştir. Ekonomimizin hızlandığı dönemlerde ise bu hızlanmadan payını yeterince alamamıştır. Bu iki tespitten anladığımız, tarımsal üretim ve ticaret faaliyetleri ancak zor zamanlarda hatırlanmakta ve öne çıkmaktır. Bunu belirli ölçülerde anlıyoruz. Çünkü sektörümüz toplam olarak faaliyetlerini her koşulda sürdürmeye kararlı bir sektördür. Kendi kontrolünde olan ya da olmayan zorluklara karşı direnci nispi olarak yüksektir. Açıkçası başka da alternatifi yoktur. Ayrıca nispi olarak kanaatkar ve talepleri daha mütevazı olan bir sektördür. Bu 20 yıllık geçmişte girdi maliyetleri artışıyla ürün fiyatları artışı arasında hala aleyhimizde ciddi bir açıklık bulunmaktadır. Son 1 yılda da ürün fiyatlarındaki artış hızı, girdi maliyetlerindeki hızın altında kalmıştır. Yani tarımsal üretim ve ticaretle uğraşan insanlarımız elde ettikleri gelirin çok büyük bir bölümünü tedarikçilerine devir etmektedir. Hatta bu devir öyle boyutlara ulaşmıştır ki tarımsal fiziki kapasite aynıyken faaliyetleri sürdürebilmek için daha fazla borçlanmak kredi kullanmak zorunda kalınmaktadır” diye konuştu.
Kredi kullanımı
Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun bu ay faizleri hızla düşürmeye devam ettiğini aktaran Ali Çandır, “Buna rağmen dövizde ciddi bir yükselişin yaşanmamasının iki önemli nedeni bulunmaktadır. Bunlardan ilki; küresel para politikalarının hızla gevşeme moduna girmesi olurken ikincisi ise Eylül ayından itibaren enflasyonda baz etkisi dolayısıyla yaşanması beklenen düşüş eğilimi olmuştur. Bu politika faizi düşüşleri bir taraftan iş dünyası için diğer taraftan da tüketiciler için bir umut oluşturmuştur. Özellikle kamu bankaları liderliğinde düşük faizli kredi sağlama eğilimini görmekteyiz. Ancak bunun özel kesim bankacılığına yansımaları oldukça sınırlı kalmıştır. Öyle ki özel kesim bankacılığında yıllık kredi kullandırımı azalırken kamu bankalarında kredi kullandırımı artmıştır. Biz geçmiş dönem deneyimlerimizden biliyoruz ki ekonominin yüzde 5 civarında büyüyebilmesi için kredi hacminin yıllık yüzde 20 civarında artması gerekmektedir. Üstelik bu geçmiş dönem bilgisi şimdikine göre çok daha düşük enflasyon ortamında geçerliydi. Dolayısıyla konuya kredi büyümesi ile ekonomik büyüme ilişkisi itibariyle baktığımızda potansiyel büyümemizi destekleyecek bir kredi hacmi artışından çok uzaktayız” şeklinde konuştu.
Susam hasadı başladı
Başkan Ali Çandır, susam hasadının başladığına dikkat çekerek, “Yerli susam 15-16 TL aralığında ithal susam ise 8-10 TL aralığında fiyatlanmakta. Geçtiğimiz yıl bölgemizde faaliyet gösteren tarım kredi kooperatiflerinin de susam almaya başlamasıyla fiyatta yüzde 40 düzeyinde artış yaşamıştık. Bu artış özellikle Manavgat’taki üreticiyi motive etmiş ve daha fazla susam ekmesini sağlamıştır. Ancak dövize endeksli bulunan ilaç-gübre-mazot gibi girdiler ile işçi maliyetleri üretmenin cazibesini düşürmektedir. Üretimin cazip olabilmesi için verilen emek karşılığında yüzde 40-50’yi aşmayan maliyetlerle çalışılması gereklidir. Yüzde 80’in üzerinde dışa bağımlı olduğumuz susam üretiminin geliştirilebilmesi için kısa vadede; susam desteklerinin artırılması ve aynı dönemde üretimi yapılan diğer ürünlerin desteklerinin azaltılması, toplu üretim-planlamayı motive eden desteklerin sunulması ve ardından makineli tarıma geçişe olanak sağlanması, susam üretiminde kullanılacak ilaç-gübre-mazot gibi girdi maliyetlerinin ciddi düzeyde sübvanse edilmesi, susam ve diğer tarım işlerinde çalışmayı cazip hale getirecek sosyal güvenlik uygulamaları üretimi artıracaktır” dedi.
Sektörel analiz toplantısı
Ekim ayında sezon öncesi yaş sebze sektörü konulu sektörel analiz toplantısı gerçekleştirmeyi planladıklarını hatırlatan Ali Çandır, “Geçtiğimiz üretim sezonunda domates başta olmak üzere artan yaş sebze fiyatları nedeniyle tüketicilerin bu yıl kışlık salça ve sos gibi konserve yapımına rağbet ettiğini görmekteyiz. Öyle ki piyasada konserve kapağı kalmadığı yönünde haberleri hep birlikte izledik. Neredeyse bir kilogram domates fiyatına 1 adet kapak satıldığını gördük. Önümüzdeki dönemde enflasyonda ve maliyetlerde bir düşüş olacağı beklentisi kamuoyunda hakimdir. Umuyoruz ki bu beklenti gerçekleşir ve başta domates olmak üzere yaş sebze fiyatlarında üreticinin kazandığı tüketicinin zorlanmayacağı fiyatları yaşarız” diye konuştu. Ali Çandır, 23-27 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan Yöresel Ürünler Fuarı YÖREX ile ilgili çalışmalarının devam ettiğini anlatarak, “Fuarımızda şu an için 80 kentimizin katılımının kesinleşti. 23-27 Ekim tarihlerinde doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine yöresel ve coğrafi işaretli tüm zenginliklerin bir arada olacağı ve bu yıl 10. kez düzenleyeceğimiz fuarımıza tüm Antalyalıları ve o dönemde Antalya’da bulunacak herkesi bekliyoruz. YÖREX kapsamında düzenleyeceğimiz tüm faaliyet ve etkinliklerimizi önümüzdeki günlerde bizlere her daim destek olan basın mensuplarımızla yapacağımız toplantımızda kamuoyu ile paylaşacağız” dedi. Çandır, sektörlerde yaşanan sorunlara da dikkat çekerek, “Borsamız üyesi süt kooperatifleri ve zeytinyağı üretim tesisi sahipleriyle yaptığımız toplantılardaki ortak sorunlar; başta elektrik olmak üzere maliyetlerin geçen yıla oranla en az yüzde 50 düzeyinde arttığı yönünde. Bunlar dışında zeytinyağcılar; tağşişli yağ, atık yönetimi ve zararlılarla mücadelenin yanı sıra fiyat konularında görüş alış verişinde bulunmuşlardır. Süt kooperatifleri ise; satış sonrası alacaklarındaki vadelerin uzaması, kalite ve standart nedeniyle süt sanayicileri tarafından fiyat kırma hacmindeki artışlar, süt satılan firmalardan yem alma mecburiyeti, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin “Halk Süt” projesinin bir an evvel uygulamaya alınması ile çiğ sütün piyasaya arzının tamamen yasaklanması konularında görüş alışverişinde bulunmuşlardır. Üyelerimizin sorunlarının çözümü için gerek süt gerek zeytinyağı konularında faaliyetlerimizi sürdüreceğiz” diye konuştu. Esra ALTUNKES
Antalya Ticaret Borsası (ATB) Eylül ayı Meclis Toplantısı, Meclis Başkan Vekili Abdullah İnan başkanlığında Borsa Toplantı Salonu’nda yapıldı. Mecliste ekonomi ve gündeme dair açıklamalar yapıldı. ATB Başkanı Ali Çandır, geçtiğimiz yıl soğan fiyatlarının konuşulduğunu bu yıl ise, sarımsağın konuşulacağını belirterek, “Geçtiğimiz yıl birim fiyatlarının düşük olması nedeniyle ürünün daha az ekilmesi, iklim koşulları nedeniyle üretim bölgelerindeki ürünün azalması ve ithalat vergileri nedeniyle sarımsak, kalitesine göre 25 ile 40 TL arasında fiyatlanmaktadır. Bu sorunun temeli iktisatta örümcek ağı teoremi olarak da adlandırılan üreticinin bir sonraki üretim döneminde yüksek fiyatlı ürünü üretme isteğidir. Çözümü ise toplu üretim planlamasının yapılması ve bu planın uygulanması ile tarımsal desteklerin önceden açılanması ve zamanında ödenmesinden geçtiğini düşünmekteyiz” dedi.
Direnci güçlendirilmeli
Çandır, uzun süredir tarımın stratejik bir sektör olduğunu, bunun gerektirdiklerinin yapılması ve direncinin güçlendirilmesi gerektiğini aktararak, “Bu ayın başında TÜİK’in açıkladığı 2. çeyrek büyüme rakamlarına göre genel ekonomimiz, Temmuz meclisinde paylaştığımız beklentiye uygun olarak, yüzde 1,5 küçülürken tarım ise yüzde 3,4 büyümüştür. Bunun benzerini 2009 yılında da yaşamıştık. Sektörümüzün bu özelliğini 2 dönemle değil, son 20 yıllık geçmişle değerlendirecek olursam sektörümüz; ekonomimizin kötüye gidişini frenleyen ve direncini artıran bir performans göstermiştir. Ekonomimizin hızlandığı dönemlerde ise bu hızlanmadan payını yeterince alamamıştır. Bu iki tespitten anladığımız, tarımsal üretim ve ticaret faaliyetleri ancak zor zamanlarda hatırlanmakta ve öne çıkmaktır. Bunu belirli ölçülerde anlıyoruz. Çünkü sektörümüz toplam olarak faaliyetlerini her koşulda sürdürmeye kararlı bir sektördür. Kendi kontrolünde olan ya da olmayan zorluklara karşı direnci nispi olarak yüksektir. Açıkçası başka da alternatifi yoktur. Ayrıca nispi olarak kanaatkar ve talepleri daha mütevazı olan bir sektördür. Bu 20 yıllık geçmişte girdi maliyetleri artışıyla ürün fiyatları artışı arasında hala aleyhimizde ciddi bir açıklık bulunmaktadır. Son 1 yılda da ürün fiyatlarındaki artış hızı, girdi maliyetlerindeki hızın altında kalmıştır. Yani tarımsal üretim ve ticaretle uğraşan insanlarımız elde ettikleri gelirin çok büyük bir bölümünü tedarikçilerine devir etmektedir. Hatta bu devir öyle boyutlara ulaşmıştır ki tarımsal fiziki kapasite aynıyken faaliyetleri sürdürebilmek için daha fazla borçlanmak kredi kullanmak zorunda kalınmaktadır” diye konuştu.
Kredi kullanımı
Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun bu ay faizleri hızla düşürmeye devam ettiğini aktaran Ali Çandır, “Buna rağmen dövizde ciddi bir yükselişin yaşanmamasının iki önemli nedeni bulunmaktadır. Bunlardan ilki; küresel para politikalarının hızla gevşeme moduna girmesi olurken ikincisi ise Eylül ayından itibaren enflasyonda baz etkisi dolayısıyla yaşanması beklenen düşüş eğilimi olmuştur. Bu politika faizi düşüşleri bir taraftan iş dünyası için diğer taraftan da tüketiciler için bir umut oluşturmuştur. Özellikle kamu bankaları liderliğinde düşük faizli kredi sağlama eğilimini görmekteyiz. Ancak bunun özel kesim bankacılığına yansımaları oldukça sınırlı kalmıştır. Öyle ki özel kesim bankacılığında yıllık kredi kullandırımı azalırken kamu bankalarında kredi kullandırımı artmıştır. Biz geçmiş dönem deneyimlerimizden biliyoruz ki ekonominin yüzde 5 civarında büyüyebilmesi için kredi hacminin yıllık yüzde 20 civarında artması gerekmektedir. Üstelik bu geçmiş dönem bilgisi şimdikine göre çok daha düşük enflasyon ortamında geçerliydi. Dolayısıyla konuya kredi büyümesi ile ekonomik büyüme ilişkisi itibariyle baktığımızda potansiyel büyümemizi destekleyecek bir kredi hacmi artışından çok uzaktayız” şeklinde konuştu.
Susam hasadı başladı
Başkan Ali Çandır, susam hasadının başladığına dikkat çekerek, “Yerli susam 15-16 TL aralığında ithal susam ise 8-10 TL aralığında fiyatlanmakta. Geçtiğimiz yıl bölgemizde faaliyet gösteren tarım kredi kooperatiflerinin de susam almaya başlamasıyla fiyatta yüzde 40 düzeyinde artış yaşamıştık. Bu artış özellikle Manavgat’taki üreticiyi motive etmiş ve daha fazla susam ekmesini sağlamıştır. Ancak dövize endeksli bulunan ilaç-gübre-mazot gibi girdiler ile işçi maliyetleri üretmenin cazibesini düşürmektedir. Üretimin cazip olabilmesi için verilen emek karşılığında yüzde 40-50’yi aşmayan maliyetlerle çalışılması gereklidir. Yüzde 80’in üzerinde dışa bağımlı olduğumuz susam üretiminin geliştirilebilmesi için kısa vadede; susam desteklerinin artırılması ve aynı dönemde üretimi yapılan diğer ürünlerin desteklerinin azaltılması, toplu üretim-planlamayı motive eden desteklerin sunulması ve ardından makineli tarıma geçişe olanak sağlanması, susam üretiminde kullanılacak ilaç-gübre-mazot gibi girdi maliyetlerinin ciddi düzeyde sübvanse edilmesi, susam ve diğer tarım işlerinde çalışmayı cazip hale getirecek sosyal güvenlik uygulamaları üretimi artıracaktır” dedi.
Sektörel analiz toplantısı
Ekim ayında sezon öncesi yaş sebze sektörü konulu sektörel analiz toplantısı gerçekleştirmeyi planladıklarını hatırlatan Ali Çandır, “Geçtiğimiz üretim sezonunda domates başta olmak üzere artan yaş sebze fiyatları nedeniyle tüketicilerin bu yıl kışlık salça ve sos gibi konserve yapımına rağbet ettiğini görmekteyiz. Öyle ki piyasada konserve kapağı kalmadığı yönünde haberleri hep birlikte izledik. Neredeyse bir kilogram domates fiyatına 1 adet kapak satıldığını gördük. Önümüzdeki dönemde enflasyonda ve maliyetlerde bir düşüş olacağı beklentisi kamuoyunda hakimdir. Umuyoruz ki bu beklenti gerçekleşir ve başta domates olmak üzere yaş sebze fiyatlarında üreticinin kazandığı tüketicinin zorlanmayacağı fiyatları yaşarız” diye konuştu. Ali Çandır, 23-27 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan Yöresel Ürünler Fuarı YÖREX ile ilgili çalışmalarının devam ettiğini anlatarak, “Fuarımızda şu an için 80 kentimizin katılımının kesinleşti. 23-27 Ekim tarihlerinde doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine yöresel ve coğrafi işaretli tüm zenginliklerin bir arada olacağı ve bu yıl 10. kez düzenleyeceğimiz fuarımıza tüm Antalyalıları ve o dönemde Antalya’da bulunacak herkesi bekliyoruz. YÖREX kapsamında düzenleyeceğimiz tüm faaliyet ve etkinliklerimizi önümüzdeki günlerde bizlere her daim destek olan basın mensuplarımızla yapacağımız toplantımızda kamuoyu ile paylaşacağız” dedi. Çandır, sektörlerde yaşanan sorunlara da dikkat çekerek, “Borsamız üyesi süt kooperatifleri ve zeytinyağı üretim tesisi sahipleriyle yaptığımız toplantılardaki ortak sorunlar; başta elektrik olmak üzere maliyetlerin geçen yıla oranla en az yüzde 50 düzeyinde arttığı yönünde. Bunlar dışında zeytinyağcılar; tağşişli yağ, atık yönetimi ve zararlılarla mücadelenin yanı sıra fiyat konularında görüş alış verişinde bulunmuşlardır. Süt kooperatifleri ise; satış sonrası alacaklarındaki vadelerin uzaması, kalite ve standart nedeniyle süt sanayicileri tarafından fiyat kırma hacmindeki artışlar, süt satılan firmalardan yem alma mecburiyeti, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin “Halk Süt” projesinin bir an evvel uygulamaya alınması ile çiğ sütün piyasaya arzının tamamen yasaklanması konularında görüş alışverişinde bulunmuşlardır. Üyelerimizin sorunlarının çözümü için gerek süt gerek zeytinyağı konularında faaliyetlerimizi sürdüreceğiz” diye konuştu. Esra ALTUNKES