Tüketiciler Birliği Antalya Şube Başkanı Neşet Gündüz, yasakların gelmesiyle baskıcı ve emrivaki uygulamaların toplumda travmaya dönüştüğüne dikkat çekerek, yayımlanan genelgeleri eleştirdi. Gündüz, “Çok sayıdaki kurumda müdürlükler adeta genelge fışkırır hale geldiler. Hesap kitap yapılmadan ve düşünülmeden dayatılan baskıcı genelgeler ne kanun ne de içtihattır. Genelgeyle alınacak tedbirlerin, virüs ile arasında Sağlık Bilim Kurulunca belirlenen bir illiyet bağı olmalıdır” dedi. Gündüz, “Genelge, ülke çapında bir sorunu gidermek ve müdürlükleri aydınlatmak amacıyla merkezi idare tarafından bir sıraya göre yayınlanan genel emirleri içeren, yasa, tüzük ve yönetmeliklerin uygulanmasında yol göstermek, herhangi bir konuyu aydınlatmak, bir duruma dikkat çekmek gibi amaçlarla ilgili yerlere ve ilgililere gönderilen yazıdır. Hükümet tarafından Covid-19 salgınıyla mücadelede, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan genelgeler başta olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerle ilgili birçok sınırlama getirilmiş, getirilen sınırlamalara aykırı davrananlarla ilgili adli ve idari işlemler yapılmıştır. Küresel pandemi nedeniyle yapılan düzenlemelere ilişkin sürecin sadece belirsiz genelgeler üzerinden sürdürülmüş olması, açıkça hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Pandemi süreci tedbirlerine dair genelgelerden biri olan İçişleri Bakanlığı genelgesiyle 29 Nisan-17 Mayıs arasında sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve tekeller bu istisna kapsamı dışında tutulmuştur. Pandemi sürecindeki genelgelerin hukuka aykırılığı bir yana, söz konusu alkol yasağı, yazısız bir şekilde söz ile getirilmiştir” dedi.
‘Genelgelerle yürütülüyor’
Hukuki bir altyapısı olmayan genelgeler ile kişinin özel hayatına müdahale edilemeyeceğini aktaran Gündüz, “Bu, hakkın kötüye kullanılmasıdır. Türkiye’de pandemi süreci genelgelerle yürütülmekte ve yasama devreden çıkarılmaktadır. Bireyin temel hak hürriyetlerinin sınırlandırılması, ancak kanunla mümkündür. Kanuni dayanağı olmayan bu genelgeler ile 84 milyon yurttaşın özel yaşamına doğrudan müdahale edilmesi, demokratik hukuk devleti ilkesinin dikkate alınmadığının göstergesidir. Kanunilik ilkesi, suç kabul edilen herhangi bir eyleme verilecek cezanın ve hangi eylemin suç kabul edildiğinin kanunda belirtilmesidir. Suçun ve söz konusu suça uygulanacak cezanın kesinlikle yasa tarafından belirlenmesi gerekir. Covid-19 salgını dolayısıyla sokağa çıkma kısıtlamalarının, Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olduğu ileri sürülse de Anayasa madde 13’ün aradığı diğer bir koşul olan kanunilik ilkesinin gereklerine uyulmadığı açık bir şekilde görülmektedir. Temel hak ve hürriyetler sınırlandırılırken uyulması gereken kanunilik ilkesi gereğince, hangi hakların ne ölçüde sınırlandırıldığı hususlarının açıkça düzenlemesi gerekmektedir. Salgın sebebiyle sokağa çıkma kısıtlamalarına dayanak olarak gösterilen kanunlarda ise sokağa çıkma kısıtlamaları açıkça yer almamakla birlikte, kısıtlamaların kapsamı, biçimi, süresi ve uygulanacak güvenceler gibi temel konulara da yer verilmediği görülmektedir. İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan genelgelerle öngörülen bu kısıtlamaların dayanağı olarak 1593 sayılı İl İdaresi Kanunu ile Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gösterilmişse de bu kanunlarda yer alan düzenlemelerin sokağa çıkma kısıtlamalarına dayanak olması mümkün değildir. Kaldı ki kanunlarda temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması öngörülmüş olsa dahi bu maksatla tanınan yetkilerin mümkün olduğunca dar yorumlanması gerekmektedir. İl İdaresi Kanunu dışında sokağa çıkma kısıtlamalarında dayanak gösterilen diğer düzenlemeler Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nda bulunmaktadır. Bu çerçevede Kanun’un 27. ve 72. maddelerine dayanılmaktadır. Yönetim makamlarının yetkisinin genişlemesi sonucunu yaratan Olağanüstü Hâl (OHAL), olağanüstü yönetim usullerinin uygulanmasını gerektiren doğal afet, tehlikeli salgın hastalık, ağır ekonomik bunalım, kamu düzenini ciddi biçimde bozan yaygın şiddet olayları gibi durumlarda uygulanacak rejim biçimidir. Resmi olarak ilân edilmiş bir olağanüstü hâl söz konusu olmadığından olağan dönemde temel hak ve hürriyetleri sınırlandıran önlemlerin alınabilmesi, Anayasa’nın 13. maddesinde sayılan koşullara uyulmasını gerektirmektedir” diye konuştu.
‘Rahatsızlıklar arttı’
Yasakların ve genelgelerin insanları huzursuz ettiğine dikkat çeken Neşet Gündüz, “Bir insanı 20 gün tutmak insanlık sorunudur. İnsanlar hem fiziksel hem de bedensel rahatsızlıklarla karşı karşıya. Sen bu hastalıkla ilgili ihlal kurallarını koydun, koyduğun kuralları denetlemede sıkıntı çekiyorsan faturayı tüm insanlığa kesemezsin. Küresel pandemiyle hiçbir organik bağlantısı bulunmayan ve kişinin yaşam tarzına açık müdahale oluşturan yasakları içeren bu genelgeler, tabiri caizse, ne kanun ne de içtihattır. Bir şeyler yapılırken akşam yatıp sabah kalktığınızda hemen uygulamayın. Önce düşünün, araştırın, istişare yapın, mukayese edin ve ondan sonra çıkardığınız genelgelere karar verin” diyerek konuşmasını tamamladı.
Esra ALTUNKES
‘Genelgelerle yürütülüyor’
Hukuki bir altyapısı olmayan genelgeler ile kişinin özel hayatına müdahale edilemeyeceğini aktaran Gündüz, “Bu, hakkın kötüye kullanılmasıdır. Türkiye’de pandemi süreci genelgelerle yürütülmekte ve yasama devreden çıkarılmaktadır. Bireyin temel hak hürriyetlerinin sınırlandırılması, ancak kanunla mümkündür. Kanuni dayanağı olmayan bu genelgeler ile 84 milyon yurttaşın özel yaşamına doğrudan müdahale edilmesi, demokratik hukuk devleti ilkesinin dikkate alınmadığının göstergesidir. Kanunilik ilkesi, suç kabul edilen herhangi bir eyleme verilecek cezanın ve hangi eylemin suç kabul edildiğinin kanunda belirtilmesidir. Suçun ve söz konusu suça uygulanacak cezanın kesinlikle yasa tarafından belirlenmesi gerekir. Covid-19 salgını dolayısıyla sokağa çıkma kısıtlamalarının, Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olduğu ileri sürülse de Anayasa madde 13’ün aradığı diğer bir koşul olan kanunilik ilkesinin gereklerine uyulmadığı açık bir şekilde görülmektedir. Temel hak ve hürriyetler sınırlandırılırken uyulması gereken kanunilik ilkesi gereğince, hangi hakların ne ölçüde sınırlandırıldığı hususlarının açıkça düzenlemesi gerekmektedir. Salgın sebebiyle sokağa çıkma kısıtlamalarına dayanak olarak gösterilen kanunlarda ise sokağa çıkma kısıtlamaları açıkça yer almamakla birlikte, kısıtlamaların kapsamı, biçimi, süresi ve uygulanacak güvenceler gibi temel konulara da yer verilmediği görülmektedir. İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan genelgelerle öngörülen bu kısıtlamaların dayanağı olarak 1593 sayılı İl İdaresi Kanunu ile Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gösterilmişse de bu kanunlarda yer alan düzenlemelerin sokağa çıkma kısıtlamalarına dayanak olması mümkün değildir. Kaldı ki kanunlarda temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması öngörülmüş olsa dahi bu maksatla tanınan yetkilerin mümkün olduğunca dar yorumlanması gerekmektedir. İl İdaresi Kanunu dışında sokağa çıkma kısıtlamalarında dayanak gösterilen diğer düzenlemeler Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nda bulunmaktadır. Bu çerçevede Kanun’un 27. ve 72. maddelerine dayanılmaktadır. Yönetim makamlarının yetkisinin genişlemesi sonucunu yaratan Olağanüstü Hâl (OHAL), olağanüstü yönetim usullerinin uygulanmasını gerektiren doğal afet, tehlikeli salgın hastalık, ağır ekonomik bunalım, kamu düzenini ciddi biçimde bozan yaygın şiddet olayları gibi durumlarda uygulanacak rejim biçimidir. Resmi olarak ilân edilmiş bir olağanüstü hâl söz konusu olmadığından olağan dönemde temel hak ve hürriyetleri sınırlandıran önlemlerin alınabilmesi, Anayasa’nın 13. maddesinde sayılan koşullara uyulmasını gerektirmektedir” diye konuştu.
‘Rahatsızlıklar arttı’
Yasakların ve genelgelerin insanları huzursuz ettiğine dikkat çeken Neşet Gündüz, “Bir insanı 20 gün tutmak insanlık sorunudur. İnsanlar hem fiziksel hem de bedensel rahatsızlıklarla karşı karşıya. Sen bu hastalıkla ilgili ihlal kurallarını koydun, koyduğun kuralları denetlemede sıkıntı çekiyorsan faturayı tüm insanlığa kesemezsin. Küresel pandemiyle hiçbir organik bağlantısı bulunmayan ve kişinin yaşam tarzına açık müdahale oluşturan yasakları içeren bu genelgeler, tabiri caizse, ne kanun ne de içtihattır. Bir şeyler yapılırken akşam yatıp sabah kalktığınızda hemen uygulamayın. Önce düşünün, araştırın, istişare yapın, mukayese edin ve ondan sonra çıkardığınız genelgelere karar verin” diyerek konuşmasını tamamladı.
Esra ALTUNKES