Gıda mı yetersiz yoksa paylaşım sorunu mu var?

Dünya nüfusu hızla artmaya devam ediyor. 2018 yılı istatistiklerine göre 7 milyar 594 milyon kişiye ulaşmış durumda. Aynı yıl artış oranı ise %1,1 olarak belirlenmiş.

Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin ve nüfusu 1 milyar 439 milyon. İkinci en yüksek kalabalığa sahip olan Hindistan ise 1 milyar 380 milyon kişiden oluşuyor. Üçüncü en yüksek nüfus ise ABD’ye ait ve 331 milyon.

Birleşmiş Milletler tarafından dünya nüfusunun 2050’ye kadar 9,7 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Nüfus artışının çoğu, bu dönemde nüfusun iki katına çıkması beklenen Afrika’da yaşanıyor.

Artan bu Dünya nüfusunun beslenmesi gerekiyor. İçinde bulunduğumuz 2020 yılında esasen Afrika ülkeleri olmak üzere farklı ülkelerde açlık sınırında veya açlık çeken insanların sayısı çok fazla.

Mevcut koşullarda üretilen gıdalar ile dünya nüfusu yeterince beslenemezken, 2050 yılına ulaşıldığında gıda krizleri yaşanması kaçınılmaz olacak.

Bunun olmaması için 2050’ye kadar hem nüfus artışı hem de beslenme alışkanlıklarındaki değişimlere ve gıdaya olan talebe bakarak gıda üretimimizi %60 artırılması gerekiyor. Hem de değişen iklim koşulları altında gerçekleştirilmesi gerekiyor.

Dünya genelinde, özellikle ekonomik refahı iyi olan gelişmiş ülkelerdeki gıda üretimlerine bakıldığında, aslında şu anki nüfusu besleyecek gıdaya sahibiz. Bu durumda gıdanın paylaşımında sorun olduğu görülüyor. Beslenme ihtiyacına erişim eşit şekilde sağlanamıyor.

Adaletsiz dağıtımın çeşitli sebepleri var. Çatışmalar, politik sebepler, ekonomik ve sosyoekonomik faktörler bunlardan bazıları.

Bunda da küresel güçlerin etkisi elbette var. Gelişmemiş, fakir durumda olan insanları ya da ülkeleri kendilerine bağımlı hale getirmek istiyorlar.

Bir tarafta “malnutrition” denilen kötü beslenme ve sonucunda obez, kronik rahatsızlıklara sahip insanlar, diğer tarafta açlık içinde olanlar…

İnsanlık adına açlık sorununa çözüm bulunmalıdır. Sadece devlet yönetimlerinin eline bırakılarak bu sorunun çözülemeyeceği aşikar. Çözümü kolay değil.

İnsanlık duygusunu kaybetmemiş olanların üstleneceği sivil inisiyatiflerin devreye girmesi gerekiyor. Ülkelerin kendi içlerinde yaptıkları gıdanın adil paylaşım talepleri, küresel ölçekte ve özellikle açlık çeken ülkeler üzerine olmalıdır.

İnsanlığın huzuru için gıdanın adil paylaşımını sağlamak adına çabalamalıyız.