Almanya'dan İstanbul'a gelen Servet ve Çiğdem Böcek çifti, çocukları Kadir Muhammet ve Masal ile birlikte Fatih'teki bir otelde konaklamaya başladı. Gece saatlerinde anne Çiğdem Böcek 3 yaşındaki kızı Masal'ı hareketsiz halde buldu. İhbar üzerine otele sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Hastaneye kaldırılan çocuklardan Masal Böcek ve ağabeyi Kadir Muhammet, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Sabah saatlerinde ise anne Çiğdem Böcek de hayatını kaybetti. Baba Servet Böcek'in ise yoğun bakımda tedavisinin sürdüğü belirtildi. Polis ekiplerinin yaptığı çalışmada, ailenin İstanbul'a geldikten sonra ailenin Ortaköy'de bir seyyar satıcıdan midye ve bir restoranda yemek yediği tespit edildi. Olayla ilgili soruşturma sürerken, otelin güvenlik kamera kayıtları incelemeye alındı. Ailenin yemek yediği iddia edilen restoran ise mühürlendi. Sabah saatlerinde İBB zabıta ekipleri de kumpircilere bilgilendirme ve denetim gerçekleştirdi. Bunun üzerine Gıda Mühendisi Nurten Sırma, tüketilen sokak yiyeceklerinin insan sağlığına etkilerine ilişkin açıklamalarda bulundu.
'ZEHİRLENMEK İÇİN SEBEPLER ARTIYOR'
Gıda Mühendisi Nurten Sırma, "Sokakta satılan gıdalar, bütün sokak lezzetleri dünyada aslında çok fazla tercih ediliyor. Bütün ülkelerin aslında kültürünü yansıtan bir şey. Lakin güvenli şartlarda üretilmediyse bir gıda, ister restoranda tüketim, ister sokakta tüketim, bu zehirlenmeye sebebiyet verir. Şimdi dışarıda çıkıp baktığımız zaman sokak lezzetleri var. Konu seyyar olarak nereden geldiği belli olmayan mal satıp gidecek olan satıcılara gelince iş değişiyor. Seyyar satıcılarda satılan pilav üstü tavuk, seyyar köfteler veya seyyar kokoreç, bir tepside satılan midye dolma. Nereden aldı malı? Nerede üretti? Hangi koşullarda satacak? Üstelik ortam sıcaklığı dediğimiz 5 ile 60 derece arasındaki sıcaklık aralığı riskli bir aralıktır. Sokakta satılan gıdalar bu riskli aralıkta uzun süre toz toprağın altında, güneş ışığının altında, uygun olmayan sıcaklıkta muhafaza edilen gıdalar da patojen denilen zararlı, hastalık yapan bakteriler ürer. Onlar da üremekle kalmaz oraya toksin bırakır. Yani zehirlenmek için sebepler artıyor" dedi.
'BÜTÜN KABUKLU OLAN DENİZ ÜRÜNLERİNİ, ÇOCUK YER YEMEZ ALERJİK REAKSİYON GÖSTEREBİLİR'
Gıda zehirlenmesinde riskli olan besinlere değinen gıda mühendisi Sırma, "Bir başka durum gıda zehirlenmesi konusunda neler çok risklidir ve hangisini tepeye koyarsınız derseniz; tavuk, kümes ürünleri, daha sonra et ve et ürünleri, kırmızı et ürünleri, işlenmiş et ürünleri ve deniz mahsulleri. Dolayısıyla midye denilen kabuklu deniz ürünleri taze olsa dahi uluslararası kaynaklarda alerjen olabilir diye bir uyarıda bulunur. Onun için 5 yaş altı çocuklar, özellikle ilk defa yiyeceklerse bu kabuklu deniz ürünlerini, deniz tarağı, kabuklu midye, diğer bütün kabuklu olan deniz ürünlerini çocuk yer yemez alerjik reaksiyon gösterebilir. Ondan dolayı ilk defa deneyimleyecek kişilerde biraz daha dikkatli olmak lazım. Bir başka özellik midye denizin kirli olan kısmını filtre etme özelliği vardır. Dolayısıyla kirli sulardan avlandıysa, nereden geldiği belli değilse, o kirli sulardaki içerideki bitkisel mikroorganizmalar yani algleri kendi bünyesine alıyor. Onların toksinlerini kendi bünyesine alıyor. O da yetmiyor, çevrede kirleticiler varsa ağır metal yükünü kendi bünyesine alabilir. Ama temiz bir midye her yerde tüketilebilir. Dolayısıyla mesele güvenli gıdanın tercih edilmesi, güvenli gıdanın işlenmesi ve vatandaşa sunulması" dedi.
'AĞZINA ATTIĞIN HER LOKMA O LOKMADAKİ RİSKLERİ DE SANA GETİREBİLİR'
Sırma, "Ağzına attığın her lokma, o lokmadaki riskleri de sana getirebilir. Dolayısıyla şimdi bu acılı ailenin, bu üzücü olaya baş sağlığı diliyorum. Yediği farklı gıdalar var. Tavuk tantuni yedikleri söyleniyor. O da oteldeki çalışanların sanırım ifadelerine başvuruluyor. Tavuk tantuni, kokoreç, ekmek arası sucuk ve midye dolma. Bu dördü de eğer kötü şartlarda hazırlandıysa, zehirlenmeye sebebiyet verir. Şöyle düşünüyorum, şimdi hastanelerden gelen başka zehirlenme vakası da yok. O da düşündürücü. Aile birkaç ürünü kumpir satan bir mağazadan yediği için şu algı oluşmuş 'Hani kumpir yediler' diye. Sanırım tabii ifadede, tutanağa geçen durumlarda kumpirciye girdikleri ama farklı gıdalar tükettikleri. Tutanakta geçen büyük bir ihtimalle ailenin tükettiği yanılmıyorsam, tavuk tantuni, kokoreç, ekmek arası sucuk ve midye dolma. Tabii hepsi de hepsinden tüketmemiş. Midye dolmayı hepsi yemiş, diğerleri farklı farklı parçalı ürün" ifadelerini kullandı.
'TOKSİNLER PİŞİRİNCE AZALMAZ'
Gıdalardaki toksinlerin pişince azalmadığını belirten Gıda Mühandisi Nurten Sırma, "Kümes hayvanları ve kümes hayvanlarından sonra yumurtanın kabuğunda bulunabilen bir bakteri var, Salmonella bakterisi. Bu bakteri dünya üzerindeki bütün gıda zehirlenmelerinin bir numaralı ana oyuncusudur. Bu bakteri eğer bulaşırsa, bir de kötü sıcaklık şartlarında üreme olursa, fazla sayıca çoğalırsa oraya toksin bırakıyor. Bu toksin zehirlidir. Mikrop ayrıdır, toksin ayrıdır. Toksini kaynatsan da, pişirsen de, dondursan da etkisi azalmaz. Zehirdir. Dolayısıyla hep şöyle bir yanlış inanış var bizde, 'Ama kötü hazırlansa bile nasıl olsa pişireceğiz, pişirince bütün mikrobu kırılır' Bu çok hatalı bir düşünce. Evet, mikrop konusunda haklısınız ama toksinler pişirince azalmaz. Dolayısıyla kötü şartlarda hazırlanmış bir gıda, mikroorganizma ürediği gibi orada toksin denilen bir de zehirli bir miras kalıyor. Şimdi kumpir karışık bir gıda, içerisine pek çok ürün giriyor. Ne riskli olabilir? İçerisine kullanılan mayonez veya işlenmiş et ürünleri, sucuk, salam, sosis ilave ediyorlarsa ve bunlar kötü şartlarda hazırlanmışsa şunu söyleyebilirim. Kumpirin malzemelerine bir baksınlar. O gastronomi küvetlerde sulanma varsa, ekşi bir koku varsa, durdukça ürün sulanmışsa demek ki doğru soğutulmamış demektir ve büyük sağlık sıkıntısı yaratır" dedi.
'TABAKTA KÖTÜ BİR KOKU VARSA LÜTFEN TÜKETMEYİN'
Vatandaşların güvenilir yerlerden alışveriş yapmasını söyleyen Sırma, "Vatandaşlar güvenilir yerlerden alışveriş yapmaya özen göstersinler, güvenilir markaları tercih etsinler. Bu çok önemli. Her türlü, ister et, ister tavuk, ister deniz ürünü. Lütfen nereden geldiği belli olmayan 'Ya burada ama çok güzel koktu' Tamam kokuyor da, ama gıda güvenliği anlamında bir problem varsa bu sağlık riski anlamında size büyük problemler yaratır. Onun için bir şey yiyorsanız muhatabı da olsun karşısında. Yani ambalajlı ürünse paket üzerinde etiket bilgileri olsun, işletme kayıt numarası, onay numarası gibi, açık adres gibi, kim üretti belli olsun. Restorana da gidiyorsanız kasa arkasında yasal izinleri olsun. Tarım Orman Bakanlığı tarafından denetlenmiştir, Belediye ruhsatı vardır, işletme ruhsatı vardır. Ve genel olarak bir hijyen kurallarına uyuyorlar mı diye bir göz gezdirmekte fayda var ve tabakta kötü bir koku varsa lütfen tüketmeyin. Gıda güvenliği bir milli güvenlik meselesi, halk sağlığı meselesi ve gıda zehirlenmeleri ekonomik kayba da sebebiyet verir. İş gücü kaybıdır, halk sağlığı sorunudur. İnsan sağlığını etkiler. Onun için lütfen güvenilir gıdaları tercih edin ve bir uygunsuzluk varsa da Alo 174 Gıda İhbar Hattı'na, Tüketici Danışma Hattı'na bildirin" dedi.
'ÖNEMLİ OLAN HERKESİN GÜVENDİĞİ YERLERDEN YEMEK YEMESİ'
Restoran işlettiğini belirten Şevket Yelboğa, "Sokak lezzetlerini tüketiyorum. Ayrıca kendi işletmem de var. Ben kendi üretimimi kendim yapıyorum. Bunları çok dikkat ediyorum. 10 senelik bir işletmem var. Şu ana kadar böyle bir sıkıntı yaşamadım. Burada önemli olan herkesin bildiği, güvendiği yerlerden yemek yemesi. Başka yerden yemek yemeyi çok tavsiye etmiyorum. Aslında kendi evimde yapmak her zaman daha iyi ama, bildiğin, güvendiği bir işletmeden yemek yersen hiçbir sıkıntı yaşamazsınız. Genellikle Tarım Bakanlığı'ndan onaylı olan yerlerden yemek yiyorum" dedi.