Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü Öğretim Üyesi ve Girişimcilik Merkezi Direktörü Dr. Oğuzhan Aygören, fırsatları yakalamak için gözlem yeteneğinin de gelişmiş olması gerektiğini anlatarak, “Dış dünya ile ilgili farkındalığa sahip olunmalı. Vizyon, öngörü sahibi olmak gerekiyor. Türk iş dünyasında gördüğüm en büyük sorun, vizyon sorunu. İş dünyamızda çok büyük bir vizyon eksikliği görüyorum. Herkes yaptığı işte uzman ama uzmanlık bizi en fazla yüzde 7-10 iyileştiriyor. Peki, 10 kat iyileşmek için ne yapmamız lazım? Vizyon sahibi olmamız lazım. İleriye dönük hedefler değil hayal kurmalıyız. Hayalperest olmakla hayal kurmak arasında fark var. Bir hayale sahip olmak uzun vadeli hedef koymaktır. Kısa vadeli hedefte yüzde 10 verimlilik artışının yolu bellidir ama 10 kat verimlilik artışının yolu belli değildir. Hayal, nasıl gideceğinizi bilmediğiniz bir yola çıkmayı istemektir. Bir diğer fırsat kaynağı da meraktır. Merak etmek gerekiyor” dedi.
Arayışla özdeş
Aygören, girişimciliğin arayışla özdeş olduğunu ifade ederek, “Biz hedefe kaotik gidiyoruz. Nasıl gittiğimiz bilmiyoruz. Çoğu zaman kontrol edemediğimiz kaynaklardan bekliyor, şikayet ediyor, yakınıyoruz. Dışarıdan içeriye düşünüyoruz. Devlet şu mevzuatı çıkarsın, şirketler gelsin alım yapsın, müşteriler dolsun taşsın, bankalar para versin. Hep istiyoruz. Peki, ne kadarını kontrol edebiliyoruz? Hiçbiri kontrolümüzde değil. Kazınırken de kontrol edemediğimiz kaynaklar sayesinde kazanıyoruz, öldüğümüzde de kontrol edemediğimiz kaynaklar yüzünden ölüyoruz. O yüzden biz odağımızı dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya değiştirmeliyiz. Çünkü beklediğimiz zaman gücümüzü daha da kaybediyoruz. Bizim bütün odağımızı yöneltmemiz gereken yer kendimiziz. Kendimizi ne kadar güçlü kılar ve kendi gücümüzü ne kadar fazla geliştirirsek o zaman etki gücümüz artar” dedi.
Yeni girişimcilik modeli
Oğuzhan Aygören, günümüzdeki girişimcilikle geçmişteki girişimciliğin farklı olduğunu anlatarak, “Start-up dediğimiz yeni nesil girişimcilik modeli ortaya çıktı. Start-up dediğimiz şeyin merkezi Silikon Vadisi. Silikon Vadisi’nin özünde bizde olan, doğamızda bulunan insani ilişkiler var. Gittiğinizde bunu yaşıyorsunuz. Bunu gerçekten hissettiğiniz bir ortam. İnsanlar kazandıkları paraları taşa, toprağa, eve, arabaya yatırmıyorlar. Başka fikirlerin yeşermesi için ona yatırıyorlar. O yüzden de burası günümüzün motoru haline gelmiş durumda. İnovasyonun merkezi halinde” dedi. Ekonomiyi kıtlık ve bolluk ekonomisi olarak ikiye ayırdığını belirten Aygören, “Kıtlık ekonomisi, ‘Bir şeyin var olması, olmamasından iyidir’ der. Onun nasıl olduğuyla ilgilenmez. Ülkemize baktığımızda 1970, 80, 90’larda kıtlık ekonomisi vardı. 90’lardan sonra 2000’lerden itibaren bolluk ekonomisine geçtik. Her şeyden fazlasıyla var. Sadece olması yetmiyor, farklı ve iyi olması, yenilikçi olması gerekiyor. Rekabetin arttığı bir dönem. Biz bolluk ekonomisine girdik ama iş dünyamız hâlâ ekonomiyi kıtlık ekonomisi olarak görme eğilimi içerisinde olduğu için rekabette zorlanıyoruz. Bolluk ekonomisinde daha farklı şekilde değer yaratmamız gerekirken, biz var olanla değer yaratmaya çalışıyoruz. Var olmanın ötesinde yanına başka bir şey koymuyoruz” diye konuştu. Önemli ihtiyaçlar için odaklanmanın şart olduğunu aktaran Aygören, bir şeyin yüzde 10 iyi olması için değil, 10 kat daha iyi olması için çalışılması gerektiğini vurgulayarak, “Hem şirket hem de müşteriler nezdinde sorunlar listesi çıkarmak bize birçok fırsatın kapısını açıyor. Çoğu geliştirilen ürünler de bu sorunlardan ortaya çıkıyor. Girişimcilerin çoğu zaman yaptıkları, kendi yaşadıkları sorunları işe çevirmek üzerine” diye konuştu.
Esra ALTUNKES
Arayışla özdeş
Aygören, girişimciliğin arayışla özdeş olduğunu ifade ederek, “Biz hedefe kaotik gidiyoruz. Nasıl gittiğimiz bilmiyoruz. Çoğu zaman kontrol edemediğimiz kaynaklardan bekliyor, şikayet ediyor, yakınıyoruz. Dışarıdan içeriye düşünüyoruz. Devlet şu mevzuatı çıkarsın, şirketler gelsin alım yapsın, müşteriler dolsun taşsın, bankalar para versin. Hep istiyoruz. Peki, ne kadarını kontrol edebiliyoruz? Hiçbiri kontrolümüzde değil. Kazınırken de kontrol edemediğimiz kaynaklar sayesinde kazanıyoruz, öldüğümüzde de kontrol edemediğimiz kaynaklar yüzünden ölüyoruz. O yüzden biz odağımızı dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya değiştirmeliyiz. Çünkü beklediğimiz zaman gücümüzü daha da kaybediyoruz. Bizim bütün odağımızı yöneltmemiz gereken yer kendimiziz. Kendimizi ne kadar güçlü kılar ve kendi gücümüzü ne kadar fazla geliştirirsek o zaman etki gücümüz artar” dedi.
Yeni girişimcilik modeli
Oğuzhan Aygören, günümüzdeki girişimcilikle geçmişteki girişimciliğin farklı olduğunu anlatarak, “Start-up dediğimiz yeni nesil girişimcilik modeli ortaya çıktı. Start-up dediğimiz şeyin merkezi Silikon Vadisi. Silikon Vadisi’nin özünde bizde olan, doğamızda bulunan insani ilişkiler var. Gittiğinizde bunu yaşıyorsunuz. Bunu gerçekten hissettiğiniz bir ortam. İnsanlar kazandıkları paraları taşa, toprağa, eve, arabaya yatırmıyorlar. Başka fikirlerin yeşermesi için ona yatırıyorlar. O yüzden de burası günümüzün motoru haline gelmiş durumda. İnovasyonun merkezi halinde” dedi. Ekonomiyi kıtlık ve bolluk ekonomisi olarak ikiye ayırdığını belirten Aygören, “Kıtlık ekonomisi, ‘Bir şeyin var olması, olmamasından iyidir’ der. Onun nasıl olduğuyla ilgilenmez. Ülkemize baktığımızda 1970, 80, 90’larda kıtlık ekonomisi vardı. 90’lardan sonra 2000’lerden itibaren bolluk ekonomisine geçtik. Her şeyden fazlasıyla var. Sadece olması yetmiyor, farklı ve iyi olması, yenilikçi olması gerekiyor. Rekabetin arttığı bir dönem. Biz bolluk ekonomisine girdik ama iş dünyamız hâlâ ekonomiyi kıtlık ekonomisi olarak görme eğilimi içerisinde olduğu için rekabette zorlanıyoruz. Bolluk ekonomisinde daha farklı şekilde değer yaratmamız gerekirken, biz var olanla değer yaratmaya çalışıyoruz. Var olmanın ötesinde yanına başka bir şey koymuyoruz” diye konuştu. Önemli ihtiyaçlar için odaklanmanın şart olduğunu aktaran Aygören, bir şeyin yüzde 10 iyi olması için değil, 10 kat daha iyi olması için çalışılması gerektiğini vurgulayarak, “Hem şirket hem de müşteriler nezdinde sorunlar listesi çıkarmak bize birçok fırsatın kapısını açıyor. Çoğu geliştirilen ürünler de bu sorunlardan ortaya çıkıyor. Girişimcilerin çoğu zaman yaptıkları, kendi yaşadıkları sorunları işe çevirmek üzerine” diye konuştu.
Esra ALTUNKES