Ha Atatürk Devlet ha Eğitim Araştırma


 
Son bir haftadır bazı sağlık sorunlarım nedeniyle kentteki iki devlet hastanesi arasında mekik dokuyorum. İlk olarak eski SSK, şimdiki adıyla Atatürk Devlet Hastanesi’ne gittim geçenlerde.  Ani rahatsızlığım nedeniyle eşim ve kızım acile götürmüştü.
Hani adı Acil ya, acil bir müdahale bekliyorsunuz doğal olarak.
Nerdee?.. Tansiyonumu ölçen bir hemşirenin ön tetkiki sonrasında (Bu konuda uzman (!) olduğu anlaşılan hemşire sanırım çok da acil bir vaka olmadığım kanısına varmış olacak ki) yaklaşık 1 saat bekletildim. Sonrasında acil dahiliyeye alındım. Bir 10-15 dakika da burada bekledikten sonra benimle ilgilenecek bir doktor geldi nihayet. Bu arada, acile ‘şiddetli göğüs ağrısı’yla gittiğimi ve kronik kalp hastası olarak raporlu ilaç kullandığımı da belirtmeliyim. Her neyse, tahlil için kan alımı yapılıp EKG çekildikten sonra yaklaşık 4.5 saat boyunca sedye üzerinde gözleme tabi tutuldum. Bu süreçte onlar beni gözlerken ben de acilde olan biteni gözledim doğal olarak. Acı içerisinde feryat figan getirilen nice hastaların tıpkı ben gibi dakikalarca bekletildiklerini filan görünce kendi durumuma isyan etmeyi bırakıp ‘yahu bende hiçbir şey yok, boşu boşuna insanları meşgul ediyorum’ hissine kapıldım. Çok uzatmadan bir örnek vereyim acillerde neler olup bittiğine dair size bir fikir verecektir. Yanımdaki sedyede bir kadın bir hasta var. Şikayeti nedir bilmiyorum ama inlemeleri tüm servisi sarmış durumda. İstenen tahliller, çekimler yapılmış ki, yanında oğlu olduğunu sandığım genç, elinde tahlil sonuçları doktoru arıyor. Bulabildiği bir hemşireye doktoru sorduğunda, “Koridordan sağa dön, ilerde sağdan üçüncü odaya bir bakıver. Doktor bey orada olabilir” yanıtını aldı. Genç adam çaresiz bir şekilde koştura koştura tarif edilen yere gitti. Nitekim kısa bir süre sonra doktor bey teşrif etti.  Şöyle göz ucuyla çocuğun elindeki tahlil sonuçlarına göz attıktan sonra bir şeyler söyledi ve tekrar o malum odasına geri döndü. Sonrasında ne oldu bilmiyorum ama ben çıkarken kadıncağızın feryatları hala devam ediyordu ve oğlu başucunda çaresiz gözlerle onu izliyordu.
 
Acildeki doktorumuzun tavsiyesi üzerine ertesi gün kardiyoloji polikliniğine gittik. Tabi randevu alarak. Taş çatlasın 2-2.5 metre genişliğinde ve içi hınca hınç insan dolu bir koridorla karşılaşınca kendimi bir anda 25 yıl öncesinin hastanelerinde sandım. Değil adım atmak, nefes almak dahi zor. İnsanlar adeta birbirinin üzerine basarak geçiyor. Anladım bu hastane de, son yıllardaki gelişmelerden nasibini hiç alamamış. Eski SSK’dan bugüne değişen tek şey ismi olmuş. Hadi burayı bir tarafa bırakalım. Eski Antalya Devlet Hastanesi’ne ne demeli. Yani yeni adıyla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne…
 
Malum burası yeni bir hastane. Gösterişli mi gösterişli. Büyük mü büyük. Eee adı üstünde eğitim ve araştırma hastanesi oldu. Artık akademik personeli de var. Ama bakıyorsunuz buranın da insan mantalitesi bakımından Atatürk Devlet’ten geri kalır yanı yok. Hastanedeki hemen her birimin önünde uzun uzun kuyruklar ve her fırsatta vatandaşı azarlayan, asık suratlı personel. Poliklinikler burada elbette daha geniş. Ama yoğunluk burada da diğer hastaneden farklı değil. Hatta belki daha fazla. Kan tahlili veya ultrason, röntgen vs. sırası almak için bayağı bir mücadele vermeniz gerekiyor. Birkaç şey istenmiş ise yandınız. Her birinden önce sıra numarası almanız, sonra sıranızı kaçırmamanız için bazen katlar arasında veya aynı katta koridorun iki başı arasında maraton yapmanız gerekiyor. Hele o katlar arasındaki merdivenler tam evlere şenlik. Hastanenin her tarafında gerekli gereksiz birçok aydınlatma varken merdivenleri aydınlatmak için sadece küçücük bir lamba konulmuş o da çoğu katta yanmıyor. İnsan selinin günboyu aktığı o merdivenleri yaşlı, hasta insanlar el yordamıyla veya yanındakilerin yardımıyla binbir güçlükle çıkıp iniyor. Yazacak çok şey var da, yazı çok uzadı. Son olarak bir gözlememi daha belirterek bitireyim. Eğitim Araştırma Hastanesi’ne mutlak gitmişsinizdir. Çevresinde bir kantin ve çepeçevre otoparklar var. Acil girişinde ambulans yolunun etrafı da yine otoparkla çevrili. Diyelim hastanede bir yangın çıktı, itfaiye ekiplerinin hastaneye ulaşabileceği bir yol bulunmuyor. Hadi projelendirenler bu hayati noktayı unuttu diyelim. Ya denetleyerek bu binayı teslim alanlar. Onlarda mı göremedi bu eksikliği anlamak zor. Bunlar sadece birkaç günlük gözlemlerim.
Az eşelesem kimbilir daha ne eksiklikleri çıkar…