Güncel

‘Hedefler için ortaklıklar şart’ 

ANSİAD, 13. Olağan Toplantısı’nı gerçekleştirdi. Toplantıda ‘Sürdürülebilirlik’ üzerine konuşan Dr. İzel Levi Coşkun, “Hedefler için, sürdürülebilirlik için ortaklıklar şart. Çünkü bizim insanlık olarak iş birliği yapmanın yollarını bulmamız gerekiyor” dedi 

Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) 13. Olağan Toplantısı’nı Akra Barut Otel’de gerçekleştirdi. Toplantı Başkanı Hilmi Önal moderatörlüğünde gerçekleşen toplantının konuğu ‘Süreklilikten Sürdürülebilirliğe’ kitabının yazarı Dr. İzel Levi Coşkun oldu. ‘Süreklilik’ ve ‘Sürdürülebilirlik’ üzerine konuşma yapan Coşkun, “Varoluş amacım, etki alanım içinde maksimum sürdürülebilir değer yaratmak. Bu benim hayattaki en önemli amacım. ‘Adalet’ benim için çok önemlidir. Adil olmayan hiçbir şeyin içinde bulunmamaya gayret ederim.  Paylaşmak, doğaya ve insana saygı göstermek, güvenilir olmak. Bunlar genel olarak benim en önde olan değerlerim arasında yer alıyor. Hedefler için, sürdürülebilirlik için ortaklıklar şart. Çünkü bizim insanlık olarak iş birliği yapmanın yollarını bulmamız gerekiyor” diye konuştu.  

 

6 tane majör problem  

Dr. İzel Levi Coşkun, genel olarak şu anki insan tipine ‘Homoeconomicus’ denildiğini ve bu Homoecomomicus’un birtakım ortak özelliklerinin rasyonel kararlar, çıkar maksimizasyonu, meta, büyüme ve tüketim olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Küresel dünyada ‘Majör problem’ olarak yaşadığımız iklim krizi, su krizi, biyoçeşitlilik erozyonu, okyanusların asitlenmesi, toprak kaybı, sosyal eşitsizlik gibi 6 tane majör problemle karşı karşıyayız. İklim krizinin ana sebebi karbon emisyonları. 250 yıl önce 300 seviyelerinde olan karbon emisyonları 1961 yılında 350’ye ulaşmış, şu anda da 420’ye gelmiş durumda. Gittikçe ısınıyoruz. Dünyada 500 milyona yakın insan ciddi su kıtlığı içinde ve dünya nüfusunun yüzde 70’i de suya ulaşmakta gittikçe zorluk çekiyor. Yeraltı sularını da hızlı bir şekilde tüketiyoruz. Okyanusların asitlik oranının normalde 8.3 olması gerekiyor. Şu anda 8.1 civarlarında. Buradaki 0,2’lik oynama dahi dünyanın en büyük ormanların, denizin içindeki mercan kayalıkların yok olmasına, kabukların incelmesine sebep oluyor. Birçok canlının hayatını inanılmaz şekilde olumsuz etkiliyor. İnsanlık kara canlılarının yüzde 83’ünü, deniz canlılarının yüzde 80’ini ve ormanların da yüzde 50’sinin yok olmasında sorumlu gruplar. Yeni toprak alanlarının açılması, endüstriyel tarım yapılması, aşırı gübreleme, dünyada biyoçeşitliliği olumsuz etkileyecek şekilde bir toprak kaybı yaşanmasına neden oluyor. Her dört saniyede bir futbol sahası büyüklüğünde ormanlık alan yok oluyor.” 

Canlı ve cansız arasındaki bağ 

“2022 yılında çıkarılan IPCC raporuna göre, ‘Küresel ısınmada insanlık sorumludur’ deniliyor. IPCC, dünyadaki bütün bilim insanlarının iklim kriziyle ilgili hazırladıkları raporları bir araya getiren organizasyon. Türkiye aşırı hava olayları ve kuraklık tehdidiyle karşı karşıya. Öte yandan yenilenebilir enerji kaynaklarımız var ki bu bizi düzlüğe çıkartabilir. ‘Sürdürülebilirlik’ tanımı 1713 yılında ilk defa bir ormancılık terimi olarak kullanılmış. ‘Ormanda, ormanın kendisini rejenere edebileceğinden daha fazlasını almamak’ şeklinde tanımlanmış. 1987 yılında ise ‘Sürdürülebilirlik’, ‘Bugünün ihtiyaçlarını gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılama kapasitesinden ödün vermeden karşılamak’ şeklinde tanımlanmış. Sürdürülebilirliği ‘Canlı ve cansız arasındaki bağı görebilmenin farkındalığı’ olarak tanımlıyorum. Süreklilik ve Sürdürülebilirlik arasındaki farklar vardır. Kısa vadeli düşünme, kar maksimizasyonu, kurumun çıkarı, büyüme ve kalkınma,para ile ölçüm, kıyasıya rekabet, tüketim, küresel-yerel, yıkıcı dil, yatay bakış açısı sürekliliğin sürdürülebilirliğe dönüştürülmesi gerektiğini bize yansıtıyor. Sürekliliğe o kadar yatırım yaptık ki dolayısıyla bizim artık bütünsel bir bakış açısına ihtiyacımız var. Olayları farklı şekilde yorumlamamız lazım ve geleceği raporlamada entegre raporlama olacak. ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ aslında insan yaşamının gereksinimleri ve doğal kaynakların sürdürülebilirliği arasında bir denge kurarak ekonomik, çevresel ve sosyal doygunluklarıyla bugünden geleceğe planlama yapılmasını öngören bütünsel bir bakış açısıdır.” 

 

Türkiye dünyada ilk ülke 

“‘Kurumsal Sürdürülebilirlik’ ise uzun vadeli paylaşma. Ekonomik, sosyal ve çevresel değişimlerden kaynaklanan riskleri yönetmek, fırsatları değerlendirmeye yönelik bir işletme yaklaşımıdır. 2024 Ocak yılında Kamu Gözetimi Kurumu, Türkiye’deki ‘sürdürülebilirlik’ standartlarını yayınladı. Bizim işletmelerimiz nasıl kamu gözetimi tarafından denetime tabi ise yarın öbür gün ‘sürdürülebilirlik’ raporlarının yazılması tarafından da yavaş yavaş sınırlar aşağı doğru çekilecek ve siz de bu işin içine dahil olacaksınız. Buradaki kritik nokta aslında 1999 yılında Küresel İlkeler Sözleşmesi’nde ortaya çıktı ve bununla birlikte insan hakları, çalışan hakları, çevre ve yolsuzlukla ilgili 10 tane madde kondu. Siz eğer buna imza atarsanız 1 yıl içerisinde belli standartlara uyumlu şekilde,‘Sürdürülebilirlik Raporu’ yayımlamak zorundasınız. Türkiye’deki sürdürülebilirlik standartlarının temeli burada uluslararası standartlarıyla ilişkili bir şekilde yapıldı. Avrupa'daki sürdürülebilirlik standartları (TSRS), Türkiye’deki standartlardan bir adım daha ilerde. Eğer Avrupa ile çok iş yapıyorsanız benim naçizane önerim; TSRS’ye yönelik bir raporlama altyapısı oluşturmanız. Dolayısıyla TSRS1, sürdürülebilirlik ile ilgili finansal bilgilerin açıklanmasına ilişkin genel hükümleri ortaya koyuyor. TSRS2 de iklimle ilgili açıklamaları ortaya koyuyor. Türkiye, dünyada bunu yapan ilk ülke durumunda.”