Hep kötü, hep şanssızlık

Keşke başımıza gelen her şey bir rüya gibi olsa. Uyanmak istemeyeceğimiz bir düş… Olmak istediğimiz yerde, olmak istediğimiz kişilerle, olmak istediğimiz zamanda ve şekilde… 

Ne yazık ki öyle bir seçeneğimiz yok.  Olsa canınız sağ olsun.  Gerçek denen bir şey var.  Seçim yaptığımızı sanarken bile süreçleri doğru yönetme şansımız olmayabilir. Ters gidebilir bir şeyler.

Ters gittiğinde ise nasıl karşılıyoruz işte bu kısım önemli. Mesela ilişkiler… Hep aynı başlıyor hep aynı bitiyor, sonuç kendinizce hep hüsran.  Bir iki üç dört beş.  Bir kısır döngü var sanki ve siz o döngü içinde kaybolmuş gibisiniz. “Gelen hiç sevmez mi? Bu kadar mı değersizim?. Seviyor gibiydi. Yine mi şanssızlık?”

Neden şanssızlık olsun ki. Baştan sona fiyasko olamaz bir ilişki. Bütününü ele almak gerek. En başında mutlu muydun? Evet. İstiyor muydun? Evet.  Zaman geçip insanlar birbirini tanıyınca, anlaşamaz olunca, neden tü kaka diyoruz? Ne o tü kaka, ne sen problemlisin.  Tanıdıkça senin hayat tecrüben ve bakış açın onunkine uymadı. Ortak bir alan da yaratamadınız. Hatta saygı da duyamadınız ve ayrıldınız.  Bu sebeple kendine iyi başkasına kötü demek gerçeklikten uzak olur. Bunlar normal süreçler.

Şöyle bir şey var ki o da; benzer olayları tekrar tekrar yaşayıp, yolumuzu ayırdığımız herkesi kötü ilan edip, aynayı kendimize çevirmemek.  İnsanın kendi kendine yapabileceği en büyük kötülüklerden biri bu.  Farkında olmamak davranışlarının.  Değerlendirmeden, özeleştiriden yoksunluk.

Belki de konu çok verici olmandır. Belki de konu anlayışsız olmandır. Kötü olman, problemli olman demiyorum yalnız “çok iyi olman” da olabilir sebep diyorum.  Hadi bunu örnek yapalım; kendi duygularından, prensiplerinden, ekonominden, devamlı suretle karşıdan hiçbir emek görmeden vermek de, ilişkide terkedilen biri haline getirebilir sizi.  Çünkü siz yolu tek başınıza yürüyorsunuz demek bu.  Tek başınıza mücadele ediyorsunuz demek. Karşıdakinin elini kolunu bağladığınız demek.  Onun yerine düşünen biri var. Onun yerine çaba harcayan biri var. Onun yerine iş bitiren biri var. 

Tüm bunlar dışardan iyi görünebilir. Birçok kadın/erkek keşke benim böyle partnerim olsa diyebilir ancak bunlar tamamen dışardan gözlem. Oysa ki bunun, sana hiç ihtiyaç duyulmuyor, sen bir işe yaramıyorsun, senin yerine ben hepsini yapabilirim demek olduğunu dışardan bakan kolay kolay göremiyor. Bir süre sonra kendisine ihtiyaç duyulmayan kişi, kendini etkisiz hissettiği yerde kalmak istemez. Kendisi için de birçok şey yapabildiğini görmek ister.  İşe yarayan, önemli biri olduğunu fark etmek ister ve ayrılık kaçınılmaz olur.

Yani demem o ki sevgili okuyucular; hep kötü hep tü kaka değil onlar. Her iyi sandığımız şey de iyi olmayabilir.  Kendimizi sorgulayalım.