HİJYENİK GIDA TERÖRÜ
Bana göre bu furyanın bir de yan etkisi oldu: İnsanların bilinçlerinin sadece hijyen konusu üzerine odaklanması. Bir mal sıhhî üretilmiş mi? Üretilmiş. O halde içinde ne olduğu önemli değil. Güvenerek al. Sanki bir malın temiz bir ortamda üretilmiş olması onun sağlıklı olduğunu gösterirmiş gibi.
Ancak şimdilerde durum farklılaşıyor. Şimdiki gündem hijyenik olan gıda terörü. Yani bir gıda maddesi tertemiz bir ortamda üretiliyor. Tüm personel ellerini dezenfekte ediyor. Üretim hattında bir tane mikrop bile yok. Ama o gıdanın içine konan şeyler yüzde yüz güvenli olmayabiliyor.
Zaman zaman tavuk üretimi zaman zaman nişasta bazlı şeker üretimi zaman zaman da kırmızı et üretimiyle, en son olarak da neredeyse işlenmiş tüm gıdalarla ilgili sıkıntıları okuduk, televizyonlarda uzmanların açıklamalarını izledik.
İşin farklı bir boyutu da şu: Sıhhi olmayan yerlerde üretilen yiyeceklerle vücudumuza giren bakteri ve mikropların bir çoğu ile vücudumuz baş edebiliyor. Bağışıklık sistemimiz onları tanıyor, elinden geldiğince bertaraf etmeye çalışıyor.
Ancak kimyevi katkı maddelerini, hormonları, ilaçları vücudumuz tanımıyor, bertaraf edemiyor hatta çoğunu vücuttan atamıyor. Peki ne yapıyor? Depoluyor. Bu birikimler de ileride kanser gibi dejeneratif hastalıklara yol açıyor. Uzmanların söyledikleri kısaca böyle.
Diğer yandan gıda üretiminde iki önemli esas vardır. Birincisi standardizasyon ikincisi de maliyet. İşte bu noktada devreye çeşitli katkı maddeleri giriyor. Hem üretilen ürünlerin standart olması hem de halka ucuza gıda sağlanması amacıyla katkı maddelerini kullanmak kaçınılmaz oluyor. Bu tüm dünyada böyle. Hatta yapay maddelerin kullanımını bizden daha fazla yapan ülkeler de var. Halimize şükredelim.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız kurallara uymayan firmaları sitesinde ifşa ediyor. Bu çok güzel bir uygulamadır. Önleyicidir. Ancak yeterli değildir.
Asıl yapılması gereken ilgili mevzuat ve standartlarda köklü bir değişiklik yaparak katkı maddesi kullanımını en aza indirmektir. Tabi bu düzenleme yapılırken tıp otoritelerinin de görüşleri mutlaka alınmalıdır.
Kansere neden olduğu ileri sürülen katkı maddelerinin az da olsa kullanımı yasaklanmalıdır. Çünkü yıllar içinde bunlar vücudumuzda birikerek çoğalmaktadırlar. Bu düzenlemelerden doğan maliyet artışları ise KDV indirimleri veya vergi muafiyetleri ile sübvanse edilmelidir.
Gıda en temel ihtiyacımızdır. Ve bunun sadece hijyen açısından değil her yönden sağlıklı olmasını istemek her vatandaşımızın en doğal hakkıdır. Türkiye mutlaka bir gıda devrimi yapmalıdır.