Hissetmek ve yaşamak!.
Her yerde olağanüstü güvenlik önlemleri açıkça göze çarpabiliyordu.
Şehir merkezi böyleydi de, kim bilir Karatay tarafı ne haldeydi?
“Ne halde olduğunu gidip gözlerinle görseydin ya.”
Denebilir..
Gidip, görmediğimi kim bilebilir ki?
Biz öyle masasında oturup, gündemi gazete yada internetten takip edip, gelip bilgisayarın başına oturup, klavye ile caka satanlardan hiç olmadık.
Pazar sabahı erken saatlerde kalkıp, şöyle bir Kepez turu yaptık.
Sanırım Antalya emniyetinde pazar izinleri kaldırılmış. O erken saatlerde bile her yer resmen polis kaynıyordu.
Kepez Belediyesi’nin Hasan Doğan Futbol Sahası mükemmel şekilde hazırlanmış. Zaten günler öncesi başlatılan hazırlık çalışmalarında o mükemmelliğin yakalanabilmesi uğraşına tanıklık etmiştik.
Başbakan Antalya’dan gürledi.
Hoş.,
Diğer şehirlerden gürleyişini de televizyonlardan takip ediyorduk ancak, insanın yaşadığı kentten bir başbakanın haykırması, o kent için neler yapıp, neler yapacaklarını bizzat doğru ağızdan duyması, hakikaten keyif verici.
Çünkü o sözleri sarf eden ülkenin başbakanı. Dolayısıyla, ağzından çıkan her söz, resmen bir senet.
Cumartesi günü Başbakan’a bu köşeden bir mektup yazdım. Ve o mektup yazıldığı gün, hayli olumlu tepki aldım.
Ne var ki tepkiler arasında, içlerinden birileri vardı ki, “Bu kentin valisi, savcısı, hakimi, sivil toplum kuruluşları ve en önemlisi de, Ak Parti’nin 6, CHP’nin 5 ve MHP’nin 2 Milletvekili var. Antalya’nın Büyük Limanı’nda baş gösteren kum olayı ve o kumların nerede kullanıldığının takipçiliğini yapması gerekenler nasıl yapmaz ki?” diyenden tutun da.,
“Hangi devirde yaşıyoruz?” şeklinde soranlara kadar, söz konusu yazı ile ilgili yorumda bulunanlar hayli çok oldu.
Nasıl bulunmasınlar ki?
Konu toplumsal bir konu.
Ama duyarsızlık göstermemek zorunda olanların galesizliğine anlam verebilmek mümkün değil.
Yazı çıktığı gün, gazeteyi alıp, Pazar günü başbakana ileten olmuş.
Önemli olan konu ile ilgili başbakanı bilgilendirmek..
Ben de üzerime düşeni yaptım.
Dilerin Büyük Liman’dan çıkartılan ve nereye gittiği faili meçhul olan deniz kumlarının yeri tespit edilir ve nerede kullanıldığı da ortaya çıkar.
Yoksa her hangi bir inşaat sektöründe kullanıldıysa, Pazar günü bu kentte bir deprem yaşandı. Herkesin yüreği ağzına geldi. Allah göstermesin olası bir ikinci deprem olayında ortaya çıkabilecekleri ben düşünmek bile istemiyorum.
Cumartesi günkü yazımızda da belirttiğimiz üzere, sözü edilen kum miktarıyla, 50 bin metreküp hazır beton ortaya çıkartılıyor.
50 bin metreküp hazır beton ile, 7 katlı 25 tane apartman inşa ediliyor. Her katta 2 daire hesabıyla yola çıkarsak, 14X25 eder 350 daire. Her dairede bekar bir insan yaşayacak değil ya!. İki kişiden yola çıkarsak 700, 3 kişiden tutturursak 1050 insan demek. Başbakan’ın 3 çocuk beklentisini göz önüne alırsak, eder mi toplamda 1750 kişi.
Peki ama insan canı hiç mi önemli değil?
Önemliyse hala ne bekleniyor ki?
Ölüdeniz açıklarında 6.1 şiddetinde deprem oldu, ben Antalya’da hayatımda ilk kez depremin ne demek olduğunu yaşayarak öğrendim ve kendimi ofisten anında sokağa attım.
Allah o olayı her gün, hem de defalarca yaşayanlara sabır versin.
Bu kentin valisi, emniyet müdürü, savcısı, hakimi ve belediyeleri Büyük Liman’dan çıkartılıp, deniz kumlarının nereye götürülüp, nerede kullanıldığını ortaya çıkartıp, bulmak zorundalar.
Yoksa.,
Pazar günü Ölüdeniz’de baş gösteren depremin Antalya’da sadece hissedilmesiyle kalmaya biliriz!..