İçtihatlar ‘Halkkart iptali geçerli’ diyor..
Amacım..
Antalya’nın başına bela olan..
Ve mahkeme tarafından “iptal” edilen..
Sonra davacı esnafın, davasından vazgeçtiği için, Danıştay tarafından “dava açılmamış” kabul edilerek dosyası mahkemeye iade edilen..
Şimdi, “iptal” kararı veren mahkemenin de “davayı yok sayacağı” öne sürülen..
Halkkart’ın ne olacağını ve ne olması gerektiğini sizlere “özetle” anlatmak..
…
Bu anlatacaklarım, “hakkınızı aramanız” için çok önemli..
Bu yazacaklarımdan sonra..
Ya hakkınızı arar ve beladan kurtulursunuz..
Ya da Halkkart’ın eli daima sizin cebinizde olur ve bunu kabullenir oturursunuz..
Karar sizin..
…
Dün şöyle yazmıştım:
“Şimdi ne olacak..
‘İptal kararı veren’ Antalya 1. İdare Mahkemesi de..
‘Karar kesinleşmeden’ dava geri çekildiği için..
Tıpkı Danıştay gibi, ‘dava açılmamış’ kabul edecek ve dosyayı kapatacak..
Halkkart yasallaşacak..
Aylardan beri eleştirildiği şekliyle devam edecek..
Yani..
Vatandaş ‘kazıklanmaya’ devam edecek..”
…
Bu yazdıklarımın “içtihatlar” doğrultusunda “doğru” olmadığıyla ilgili bir uyarı ve bir yazı aldım..
İşte o içtihatlar..
1- Danıştay 3. Dairesinin 6.12.1991 gün ve E.1991/258, K.1991/3082 sayılı kararı, (Danıştay Dergisi, Sayı 84-85, s. 195 vd).
2- Aynı doğrultuda Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 26.6.1998 gün ve E.1998/249, K.1998/278 sayılı kararı, (Danıştay Dergisi, Sayı 98, s.70 vd.)
3- Danıştay 10. Dairesi’nin 30.10.1996 gün ve E.1995/5846, K.1996/6434 sayılı kararı.. (Danıştay Dergisi, Sayı 93, s.527 vd.)
4- Aynı doğrultuda Danıştay 10. Dairesi’nin E.1994/62, K.1994/3627 sayılı kararı, (Danıştay Dergisi, Sayı 90, s.965 vd.)
…
Bu kararlar, “Halkkart”ın iptal edilmesi, davacının davasını geri çekmesi ve bunun sonucunda ortaya çıkan durumları aydınlığa kavuşturuyor..
Konu uzun ve hukuk diliyle anlatıldığı için..
Herkesin anlayabileceği bir şekle getirmeye çalışacağım..
İçtihat özetle şunu söylüyor:
“HUMK’nun (HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU’nun) davadan feragata ilişkin hükümlerinin de özellikle iptal davaları bakımından idari yargıda aynen uygulanması olanaksızdır..
Danıştay'a göre ...temyiz aşamasında mahkeme kararı henüz kesinleşmeyip, yargılama sürdüğüne göre..
Davacı lehine karar verilmiş olsa dahi, davacının davasından feragati mümkün bulunmaktadır...
Ancak..
Danıştay, kimi bazı kararlarında ise, HUMK’nun feragata ilişkin hükümlerinin ancak idari yargılama usulü ile bağdaştığı ölçüde uygulanması gerektiği düşüncesiyle, davadan feragatin ancak davanın karara bağlanmasından önceki aşamada mümkün olduğunu, kanun yolları aşamasında ise davadan feragat etmenin mümkün olamayacağını kabul etmektedir..
…
Bu ne demek?
“Davacı, davaya konu yapılan işlemin hukuka aykırılığının saptanmasından sonra davadan feragat ettiğinde, sadece kendi yarar ve çıkarına olan bir durumdan vazgeçmiş olmayacak aynı zamanda “kamunun yararına” olan bir durumu da ortadan kaldırmış olacaktır..
Bu nedenle..
Dava konusu yapılan işlemin ilk derece mahkemesi tarafından hukuka aykırılığı saptanarak iptaline karar verildikten sonra, artık temyiz aşamasında davadan feragatin mümkün olamaması gerekir..” demek..
Yani..
İçtihatlara göre, Ömer Aydoğmuş’un davasından feragat etmesi, geçerli değil..
Bu durumda..
Halkkart’ın - kamu çıkarına aykırı olduğu için- iptaline karar veren mahkemenin, bu kararı hala geçerliliğini koruyor..
…
Ben hukukçu değilim..
Bilgileri hukukçulardan aldım ve yazdım..
Hakkınızı kimseye yedirmeyin istiyorum..
Yukarıda da dediğim gibi..
Karar sizin..
HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU
2577 sayılı Kanunun 31. maddesinde HUMK. na yollamada bulunulan konulardan biri de davada feragat olup, Medeni Yargılama Usulünde davadan feragat etmenin şahsa bağlı bir hak olan dava açma hakkının doğal bir sonucu olduğundan hareketle kanun yolları aşaması da dahil olmak üzere davanın her aşamasında davadan feragat etmenin mümkün olduğu kabul edilmektedir. Danıştay da, bazı kararlarında, ilk derecede iptal kararı verildikten sonra dahi temyiz aşamasında davadan feragatin mümkün olduğunu kabul etmekte ve böylece Medeni Yargılama Usulünde feragate ilişkin olarak benimsenen ilke ve kuralları idari yargıda da aynen uygulamaktadır. Danıştay'a göre, ...temyiz aşamasında mahkeme kararı henüz kesinleşmeyip, yargılama sürdüğüne göre, davacı lehine karar verilmiş olsa dahi, davacının davasından feragati mümkün bulunmaktadır...9 . Ancak Danıştay, kimi bazı kararlarında ise, HUMK. nun feragata ilişkin hükümlerinin ancak idari yargılama usulü ile bağdaştığı ölçüde uygulanması gerektiği düşüncesiyle, davadan feragatin ancak davanın karara bağlanmasından önceki aşamada mümkün olduğunu, kanun yolları aşamasında ise davadan feragat etmenin mümkün olamayacağını kabul etmektedir. Danıştay'a göre,
Her ne kadar, davacının feragat etme hakkı dava açma hakkının da doğal bir sonucu ise de, idarenin yargısal denetiminin gerçekleştirildiği idari yargıda, davanın karara bağlanmasından sonraki aşamada, temyiz veya kararın düzeltilmesi isteminin incelenmesi sırasında davacıya, davasından feragat etme hakkının tanınması, yapılmış yargısal denetimin geçersiz sayılması sonucunu doğuracaktır. Bunun da, idarenin faaliyetlerinde hukuka uygunluğun sağlanması amacıyla, dolayısıyla kamu yararıyla bağdaşmayacağı açıktır.10
HUMK.nun davadan feragata ilişkin hükümlerinin de özellikle iptal davaları bakımından idari yargıda aynen uygulanması olanaksızdır. Gerçi, Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınmış bulunan hak arama özgürlüğünün kapsamındaki dava açma hakkı, açılan davadan feragat etmeyi de içerir. Dolayısıyla, bir kimse, açmış olduğu bir iptal davasından, davaya konu yapılan işlemin hukuka uygunluğu konusunda bir denetimin henüz yapılmadığı bir aşamada davadan feragat edebilir. Ama dava konusu yapılan işlem üzerinde ilk derece mahkemesinde denetim yapılmış ve bu denetim sonucunda işlemin hukuka aykırı olduğu saptanmış ise, bundan sonra davadan feragat edilmesi yargısal denetimi işlevsiz hale getirir. Zira iptal davasında davaya konu yapılan işlemin hukuka aykırılığının saptanmış olması sadece davacının çıkarına olmayıp, işlemin hukuka aykırı olduğunun saptanması ile aynı zamanda İdarenin de hukuka uygun hareket etmesi sağlanacağından, bunda kamu yararının bulunduğu da açıktır. Bu itibarla, davacı davaya konu yapılan işlemin hukuka aykırılığının saptanmasından sonra da davadan feragat ettiğinde, sadece kendi yarar ve çıkarına olan bir durumdan vazgeçmiş olmayacak aynı zamanda kamunun yararına olan bir durumu da ortadan kaldırmış olacaktır. Bir başka anlatımla, davacı davaya konu yapılan işlemin hukuka aykırılığı saptandıktan sonra davadan vazgeçtiğinde, İdare hukuka aykırılığı saptanmış olan işlemini uygulamaya devam edebilecektir ki, İdarenin hukuka aykırı işlemini uygulamasının kamu yararına aykırı olacağı kuşkusuzdur. Bu nedenle, dava konusu yapılan işlemin ilk derece mahkemesi tarafından hukuka aykırılığı saptanarak iptaline karar verildikten sonra, artık temyiz aşamasında davadan feragatin mümkün olamaması gerekir. Hatta ilk derece mahkemesi tarafından dava konusu işlemin iptaline henüz karar verilmemiş olmakla beraber yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmiş ise, bu aşamadan sonra da davadan feragat edilememesi gerekir. Zira dava konusu yapılan işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilebilmesi için, açıkça hukuka aykırılığının saptanması zorunludur. Bir işlemin hukuka açıkça aykırı olduğu saptanarak gerekçeli bir yürütmenin durdurulması kararı verildikten sonra davadan feragat edilmesi, İdareye böyle bir işlemi uygulamaya devam etme olanağı tanıyacağından, kamunun da zararına olacaktır.
10 Danıştay 10. Dairesinin 30.10.1996 gün ve E.1995/5846, K.1996/6434 sayılı kararı, Danıştay Dergisi, Sayı 93, s.527 vd. (528-529). Aynı doğrultuda Danıştay 10. Dairesinin E.1994/62,K.1994/3627 sayılı kararı, Danıştay Dergisi, Sayı 90, s.965 vd.