‘İlk’lerin belediyesi
İlk yıllarımız Kepez’de geçti.
Kepez o tarihlerde suç bölgesi olarak biliniyordu. Tamamına yakını gecekonduydu. İmkanı olanlar bölgeden kaçıyordu. Olmayanlar ise kaderiyle baş başa kalıyordu. O dönemlerde biri çıkıp “Günün birinde Kepezliler yeşille, sporla, sanatla, modern parklarla, dev projelerle, olimpik yüzme havuzuyla, sanat ve kültür merkezleriyle anılacak” dese ben dahil kimse inanmazdı.
İşte varoşlar olarak bilinen Kepez, bugün Antalya’nın çehresini değiştirdi. Adeta kentin vizyonu oldu. Her kesimin akın ettiği bölge haline geldi.
MHP’li Başkan Mehmet Atay bir adım attı, dönemin AK Partilisi Erdal Öner ise bunu daha da ileri taşıdı. Sonrasında göreve gelen Hakan Tütüncü, Kepez’i adeta uçurdu.
Dün görevdeki 4 yılını anlatan Tütüncü, yaptıklarını ve yapacaklarını sıraladı.
Elimize tutuşturulan kitapçığı incelerken “Nerden nereye” demekten kendimi alamadım.
Gerçekten Kepez çağ atlamış. Köy görüntüsünden kurtulup çağdaş bir şehir görünümüne kavuşmuş. Adeta kültür ve sanatın merkezi olmuş. Spora büyük yatırımlar yapmış. Modern park ve yollarıyla rakiplerine fark atmış. Kısacası ‘ilk’leri yaşatan belediye olmuş. Örneğin Erdem Beyazit Kültür Merkezi bölgenin ilk kültür salonu olarak adını tarih sayfalarına yazdı. Varsak’ta yapılacak olimpik yüzme havuzu da keza öyle. Masa Dağı’nda hizmete açılan seyir terası da bunlardan biri.
“Geçmiş sadece bir önsözdür” sözünden yola çıkarak hareket eden Başkan Hakan Tütüncü, herkese belediyeciliğin nasıl yapılacağını gösterdi. Birileri gibi meydanlara çıkıp eylem yapmadı, eski yönetimi karalamadı. Bunu yapmak yerine mesai arkadaşlarıyla omuz omuza vererek çalıştı, çabaladı. Haliyle Kepez’i o makus talihinden kurtardı.
Tütüncü’nün kendisini son derece geliştirdiğini de dünkü toplantıda gördük. Türkiye’nin en genç belediye başkanı olmasına rağmen son derece mütevazı ve kendinden emin gözüktü. Hizmetlerini anlatırken çalışma arkadaşlarından övgüyle söz etti, haklarını teslim etti. Konuşmasının finalinde ise eşini sahneye çağırıp elini tutması biz gazetecilerin de alkışını aldı. Bir anaya, bir kadına, bir eşe gösterdiği nezaket hakikaten alkışı hak etti.