İnsanı düzelttiğim zaman..

Abone Ol

Pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini alır ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşünür..
Tam bunları düşünürken oğlu koşarak gelir ve sinemaya ne zaman gideceklerini sorar..
Baba, oğluna söz vermiştir, bu hafta sonu sinemaya götürecektir..
Ama hiç dışarı çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekir..
Gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişir..
Önce haritayı parçalara ayırır ve oğluna, “eğer bu haritayı düzeltebilirsen, seni sinemaya götüreceğim” der..
Şöyle düşünür..
“Oh be kurtuldum.. En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen, bu haritayı akşama kadar düzeltemez..”
Aradan 10 dakika geçer, çocuk babasının yanına koşarak gelir ve “baba, haritayı düzelttim, artık sinemaya gidebiliriz” der..
Adam şaşırır, inanamaz..
“Getir göreceğim” der..
Gördüğünde de halen hayretler içindedir ve oğluna bunu nasıl yaptığın sorar..
Çocuk şöyle açıklar:
“Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı.. İNSANI DÜZELTTİĞİM ZAMAN, DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELMİŞTİ..”

Her fırtına ve sel..
Her deprem..
Her trafik kazası..
Hep bir “felaket” haline geliyorsa..
Bunun tek sorumlusu “insanoğlu”dur..

Ülkeyi ve yöreyi yöneten bütün yöneticiler..
Kendilerine “siyasi rant” sağlamak için..
Eskiden kullanılmayan bataklıklarda..
Suların doğal akış yollarında..
Su birikim havzalarında..
Konut ve sera kurulmasına izin verdiler..
Bununla da kalmadılar..
Yerleşim yerlerini plansız ve çarpık kentleşmeye, politikasızlığa terk ettiler..
Altyapıyı yapmadan imara açtılar..
Gözü doymaz insanoğlu da..
Buralara..
“Riskleri düşünmeden” ev yaptı, işyeri açtı, bina dikti, sera kurdu..
Sonuç?
Yıkım..
Can kaybı..
Acı..
Hüzün..
Kısaca, “felaket”..

Plansız ve düzensiz kentleşme..
Tarım arazileri üzerine yerleşim planlarının uygulanması..
Orman alanlarının yok edilmesi..
Dere yataklarına ve kıyılara bilinçsizce yapılan müdahaleler..
Kim yapıyor bunları?
Merkezi ve yerel yönetimlerdeki insanoğulları..
Kim istiyor bunları?
Siz, biz yani insanoğlu..
Sonunda ne oluyor?
Afetler “felaket”e dönüşüyor..

Hadi söyleyin bakalım..
Yaşanan felaketlerden ders alıyor muyuz?
Riskleri düşünüyor muyuz?
Hiç sanmıyorum..
Demek ki neymiş?
Felaketleri yaşamamak için önce insanoğlunun düzelmesi gerekiyormuş..
Kıssadaki çocuğun babasına dediği gibi..
“İNSANI DÜZELTTİĞİM ZAMAN, DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELMİŞTİ..”
Peki..
İnsanoğlu’nun bu açgözlülüğü düzelir mi?
Hiç sanmıyorum..
Demek ki..
Her afet felakete dönüşecek.
Ve..
Her felakette her insan bir başka insanı suçlamaya devam edecek..
Maalesef..
Böyle geldik, böyle de göçüyoruz işte..