İnsan insanla hem yücelir hem alçalır.
Bir dostun bakışı, karanlığın içinden sızan bir ışık gibi insanı ayağa kaldırabilir.
Yabancı bir söz, beklenmedik bir anda yüreğe saplanan hançer olur, insanı en derinine düşürebilir.
Bazı insanlar kalbimize bahar getirirken, bazıları orada kışın en sertini yaşatır.
İnsanın insana iyi gelmesi de mümkündür, insana zehir gibi akması da.
Ve belki de bu yüzden insan, en çok insandan korkar ama yine en çok insana muhtaç kalır. İnsan insanla yaşadığını anlar.
İnsanla başlar ve biter hayatımıza yansıyan ne varsa. İlk bakış bir annenin gözlerindedir, ilk söz bir insanın sesinden dökülür.
Sevdaya, öfkeye, hayranlığa ve ihanete hep bir insanla tutuluruz. Hayat bir göl gibidir; yansıyanlar ne kadar berraksa gelen insan da o kadar durudur.
Bazen bir insanın varlığı bize sonsuzluğu tattırır, bazen yokluğu içimizde bir çöl bırakır.
İnsan insana yarar da verir zarar da. Bir tebessüm birinin karanlığını aydınlatabilirken bir kelime ömrün en acı izini bırakabilir.
İyilik de bulaşıcıdır kötülük de; hangisini taşırsa yüreğinde, onu çoğaltır çevresinde. Bazen bir omuz tüm yükleri hafifletir, bazen bir omuz başı insanı daha da yalnızlaştırır. En derin yaraları bıçak değil, sevdiğimiz ellerin yokluğu açar. İnsan, insanın aynasıdır; kimi yansıtır güzelliği, kimi gösterir tüm eksikliği.
İnsanca davranan insanlık bulur, insanlıktan çıkan kötülük. Bir kalpten çıkan merhamet, başka bir kalpte yankı bulur; iyilik dolaşır durur eller arasında.
Nazik bir söz, kırılmış bir ruhu onarır; anlayışla bakan bir çift göz, içimizdeki fırtınayı dindirir. Ancak insanlıktan çıkan bir davranış, sadece zarar vermez, ardında boşluklar da bırakır. Kötülük bulaşıcıdır; yeter ki bir kalp karar versin, gölgeler büyümeye başlar.
Ve unutulmamalıdır ki; insan, ne verirse onu biçer ne ekerse onu doğurur bu dünyada.