Antalya’da Attalos Heykeli önünde bir araya gelen Türk-İş Konfederasyonu’na bağlı sendikalar yüksek enflasyon karşısındaki yoksulluğa dikkat çekti. Basın açıklamasına Türk-İş Antalya İl Temsilcisi ve Yol- İş Sendikası Antalya 1 No’lu Şube Başkanı Cemil Ünal, Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikası (Tes-İş) Şube Başkanı Abdullah Kayser, Tes-İş Mali İşler Sekreteri Muzaffer Çobanlar, Tarım-İş Antalya Şube Başkanı Feyzi Özen, Belediye-İş Antalya Şube Başkanı Mehmet Mercan, Güvenlik-İş Şube Başkanı Recep Mutaf, Tarım İşçileri Sendikası Şube Başkanı Doğan Kaymaz, Türk-İş bölge ve il temsilcileri ve üyeleri katıldı. Açıklamayı Türk-İş İl Temsilcisi ve Yol-İş 1 No’lu Şube Başkanı Cemil Ünal okudu. Ünal, ülkedeki hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, işsizlik, güvencesiz çalıştırma ve kayıt dışı istihdam gibi sorunlar başta işçiler olmak üzere, toplumun büyük bölümünün yaşam şartlarının ağırlaştığına dikkat çekti.
‘Dayanacak gücümüz kalmadı’
Mutlu bir azınlığın dışında halkın geçim sıkıntısıyla mücadele ettiğini hatırlatan Ünal, “Bugün burada, yaşanan sorunlara dikkati çekmek ve bir an önce harekete geçirilmesi için uyarıda bulunmak için toplandık. İşçinin, yoksulun dayanacak gücü kalmadı. Büyükşehirlerde ev kiraları ortalama 15 bin liranın üstüne çıktı. İnsanlar yüksek kiralar sebebiyle sağlıksız ortamlarda yaşamak zorunda kalıyor. Markete, pazara, temel tüketim ürünlerine, tepeden tırnağa her şeye her gün zam gelmeye devam ediyor. Geçen ay elektrik fiyatına, bu ay da doğalgaza yüzde 38 zam geldi. Önümüzdeki ay da okullar açılacak. Eğitim masrafları altından kalkılamaz bir hal aldı. Analar, babalar, ‘çocuğumuzu okula nasıl göndereceğiz?’ diyor. İşçiler çocuklarının eğitim masraflarını şimdiden kara kara düşünüyor. Yılbaşından günümüze kadar iğneden ipliğe her şeyin fiyatı 2 katına çıkarken, işçinin emeklinin, yoksulun geliri yerinde saydı” diye konuştu.
‘Aralarında uçurum var’
Açıklanan enflasyon oranlarının gerçeği yansıtmadığını hatırlatan Ünal, “Yaşanan enflasyon ile açıklanan enflasyon arasında uçurum vardır. İşçilere, emeklilere yapılan düşük zamlar, her geçen gün yoksulu daha da yoksul hale getirmektedir. İşçinin alım gücü hızla düşmektedir. İşçilerin milli gelirden aldığı pay azalırken işverenlerin payı her geçen gün artmaktadır. Ülkemizde gelir adaleti hızla bozulmaktadır. Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa’da 1’inci, dünyada 28’inci sıradadır. Gerçek enflasyon oranları açıklanmazsa bu eşitsizlik daha da artacaktır. Enflasyonun yükselmesinde hiçbir sorumluluğu olmayan işçilerin enflasyonu düşürmek için de fedakarlık etmesi beklenmemelidir. Bu nedenle Tasarruf Tedbirleri Genelgesiyle çalışanın servis ve diğer haklarının kaldırılması kabul edilemez. Servis ve diğer haklar toplu iş sözleşmesi ile elde edilmiş kazanımlardır. Bunun genelgeyle ortadan kaldırılması, başta Anayasa’nın ilgili hükümleri olmak üzere, ILO normlarına ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Tasarruf, çalışanın servis ve diğer haklarının elinden alınarak değil kamudaki israfın engellemesi ile sağlanmalıdır. İşçiler enflasyonun nedeni değil mağdurudur. Enflasyonun bir an önce gerçek seviyesinde açıklanması için gerekli adımlar atılmalıdır” dedi.
‘Vergi sisteminde adaletsizlik’
Gelir adaletini sağlamak için vergi sistemindeki adaletin sağlanması gerektiğine dikkat çeken Ünal, “Bu ülkenin sağladığı kaynakları kullanarak servet elde edenler, topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmeli ve kazançları oranında vergi ödemelidir. Çok kazanandan çok az kazanandan az vergi alınmalıdır. Gelir vergisi tarife basamakları ve oranları acil olarak güncellenmelidir. Ücretliler için düzenlenen gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi 2024 yılı için 110 bin TL olarak belirlenmiştir. Geçmiş yıllarda yılın son aylarına kadar ikinci vergi dilimine girmeyen birçok işçi, günümüzde Mart ayında ikinci vergi dilimine girmektedir. Yılda fazladan bir buçuk aylık ücretini vergi olarak ödemektedir. Gelir vergisi tarifesi ilk basamağı, geçmiş yıllarda olduğu gibi, brüt asgari ücretin 12 katından az olmamalıdır. İşçi ücretlerinin üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır. İşçiler hem kaynaktan kesilen doğrudan vergi hem de harcamalar yoluyla dolaylı vergi ödemektedir. İşçiler üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergiler azaltılmalıdır. Gelir vergisi oranı bütün işçiler için yüzde 15’de sabitlenmelidir. İşçilerin sosyal haklarından vergi kesilmemelidir”
‘Mağduriyetler giderilmeli’
Sosyal güvenlik sisteminde birçok sorunun çözüm beklediğini dile getiren Ünal, “Geçmiş yıllarda reform adı altında yapılan düzenlemeler sistemi içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Bu reformlar yapılırken ‘kara delik’ olarak ifade edilen sosyal güvenlik sistemi açıklarının kapatılacağı beyan edilmiştir. Söz konusu açıkları kapatmak için Sosyal Güvenlik Kurumunun giderlerinin azaltılması hedeflenmiştir. Bu hedef doğrultusunda emekli aylıkları hesaplama sistemi değiştirilmiştir. Emekli aylıkları bu düzenlemelerle hızla azalmaya başlamıştır. Maalesef günümüzde emekli aylığı ile geçinmek imkansız hale gelmiştir. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumunun açıkları kapanmamış daha da artmıştır. Değişen emekli aylığı hesaplama sisteminde işçinin ortalama kazancına enflasyon ve milli gelirdeki büyümenin yüzde 30’u eklenmektedir. Bu nedenle emekli aylığının miktarının belirlenmesinde enflasyon oranı çok önemli hale gelmektedir. Enflasyon hareketlerinin çok yüksek olması sebebiyle, aynı iş yerinde aynı dönemde çalışan iki işçiye emekli aylığı başvuru tarihleri farklı olduğu için farklı aylık bağlanabilmektedir. Bu sebeple enflasyon farkının yüksek olduğu bu dönemde, 2024 yılı içerisinde emekli aylığı talebinde bulunanların emekli aylıkları, 2025 yılında başvuracaklara göre daha fazla olacaktır. Türk-İş olarak bugüne kadar kıdem tazminatına dokundurtmadık. Ancak işçiler bugün kıdem tazminatı ile ev almak bir yana borçlarını ödeyemez hale geldi. Kıdem tazminatı tavanı uygulaması işçilerin mağduriyetini her geçen gün arttırdı. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için kıdem tazminatı tavan miktarının brüt asgari ücretin 7,5 katı olması gerekmektedir” diyerek konuşmasını tamamladı.
ESRA ALTUNKES