İstifa

Abone Ol

1 Kasım genel seçimlerinden sonra CHP ve MHP’de istifa söylemleri yüksek sesle dillendirilmeye başlandı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bu çağrılara şimdilik kulak tıkıyor.

Aksine “Mücadeleye devam” diyorlar.

Halbuki istifa, kişinin bir takım gerekçelerin arkasına saklanmadan kendi sorumluluğunu açıkça ortaya koyduğu, en erdemli, en onurlu müessesedir.

Bu kuruma başvurmak Türkiye’de oldukça zordur.

Yakın geçmişe göz atıldığında bunu çok net görürsünüz.

Gelişmiş toplumlarda ise durum çok farklı.

Bunun en taze örneği hafta içi Romanya’da yaşandı.

Bir gece kulübünde çıkan yangın nedeniyle ülkede başlayan ayaklanmadan sonra Başbakan Victor Ponta sorumluluk alarak istifa etti.

Geçmişte bu istifaların Japonya’da, İtalya’da, Yunanistan’da yaşandığını biliyoruz.

Bu da istifa etmenin aslında kötü bir şey olmadığını gösteriyor.

Yani hoşgörülü, demokratik toplumlarda olması gereken bir olgudur.

Ancak yukarıda da ifade ettiğim gibi bizde durum çok farklı. Kimse sorumluluk almaz, koltuğunu korumanın yollarını arar. Hatta başarısızlığa rağmen inatla başarılı olduğunu söylemeye çalışır.

Tekrar gelelim Bahçeli ve Kılıçdaroğlu meselesine.

İki lider AK Parti ile girdikleri her yarışı kaybetti.

Son seçimlerde MHP çok ciddi oy kaybı yaşadı. CHP ise yerinde saydı. Haliyle parti içi kavgalar başladı. Kamuoyu iki liderin tavrını merak etti. Ancak bilinenin aksine bir şey söylemediler.

CHP’de durum biraz daha farklı.

Partililer dışında kendisine ‘Ulusalcı’ diyen bir kesim de Kılıçdaroğlu’nu sert bir dille eleştirip istifasını istiyor.

Kim bu ulusalcılar?

Gazeteci Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun, Soner Yalçın bunlardan bazıları.

Her fırsatta CHP’ye köstek olan bu kişiler şimdi partiye ayar vermeye çalışıyor.

Ancak gerçek CHP’liler buna izin vermez.

Zira bu kişilerin özgürlük, başörtüsü ve Kürt düşmanlığı yaptığını iyi biliyor. Bildiği için de küçük bir kesim dışında destek veren yok.