Karşımızdakini heyecanlandırdığımız kadar ışıldarız

Hayat her acıya, her kötülüğe, her sevince, her iyiliğe kendini adapte edip, kaynağından çıkarak tabiata karışan kaynak suyu gibi akıp gidiyor.

Bu güzellik çirkinlik, iyilik kötülük ve başarı ya da başarısızlık medcezirinde gidip geliyoruz.

Şu ortaya çıkıyor ki hayatını rutine bağlayanlar düz hayat yolunda devam ediyorlar ve tatsız tuzsuz inişsiz yokuşsuz günlerini geçiriyorlar.

Şu bir gerçek ki tüm canlılar doğarlar ve günü gelince yaşamlarına veda ederler.

Bazıları bu dünyada hiç ölmeyecekler gibi davranırlar.

Hırslarıyla ve aslında boşa geçirdikleri zamanlarıyla.

Halbuki insan kendisini bildiğinden itibaren hiçbir zaman heyecanını belli etmekten kaçmayarak yaşamalı.

İlkokula başlamasındaki heyecanını, girdiği sınavlardaki heyecanını, seçtiği meslekte yükselme heyecanını, seçtiği sporda ya da sanatta veya başka bir uğraşta, dostluklarda, arkadaşlıklarda, karşı cinse olan duygulardaki heyecanını doya doya yaşamalıdır.

Kamyonların, otobüs ve dolmuşların arkasına yazdırdığı yazılarda dostuna ya da sevdiğine içinden geldiğince söyleyemediklerini yazdırarak içini dökenlerden olmamak lazım.

Hayatımızın her döneminde işimizde, sevgimizde ya da duygusal yaşamamızda heyecanımızı doya doya karşımızdakilere göstermeliyiz. Göstermeliyiz ki karşımızdakiler içimizdeki coşkuyu, gürül gürül akan şelaleyi görebilsinler.

İşimizde, sevgimizde ya da duygumuzda heyecanımızı kaybetmemiz için düz yaşamdan ve rutinlikten uzak kalmalıyız.

Heyecan bize hayatımız boyunca enerji verir.

Heyecanımızı işimizde, sevgimizde ve duygularımızda kaçınmayalım.

Heyecanlı olmaktan heyecanla yaşamaktan korkmayalım ve bu heyecanımızı karşımızdakilere de pozitif olarak geçirelim.

Çünkü hiçbirimiz kalıcı değiliz bu dünyada.

Heyecanını kaybetmeyenler mutlu olurlar bunu unutmayalım.

Gönlünüz dostluk ve spor dolsun.