Kent kimliği ve tarih
kimliksiz kentler başıboş biçimde ve sorunlarıyla birlikte büyümeye devam etmektedir.
Ülkemizde de durum çok farklı değildir. Düşünecek olursak, çoğu kentimizin aslında tanımlanabilir bir kimliğe sahip olmadığını rahatlıkla görmek mümkündür. Bunun en ciddi nedenlerinden birisi, gerek fiziksel gerek sosyo ekonomik anlamda kentin gelişiminden sorumlu olan karar verme mekanizmalarının bu sorunun farkında bile olmadığı gerçeğidir.
Örneğin Fransa; nüfusundan fazla turist bu ülkeyi ziyaret ediyor. En çok ziyaret edilen Paris.
Paris’in çekirdeğindeki yüzyıllar öncesine uzanan sanat ve kültüre dayalı dokusu korunmamıș olsaydı bugün Paris olur muydu? Yine bu kimliğe paralel gelişen Paris bir kültür, sanat ve moda merkezine dönüşür müydü?
Benzer biçimde Roma, Prag, Viyana sahip oldukları tarihsel çevre kimliklerine paralel gelişen kentler değil midir? Bugün Amerikan otomotiv sanayi denilince akla ilk gelen kent Detroit, kumarhaneler ve eğlence merkezi denildiğinde akla ilk gelen Las Vegas veya Monte
Carlo değil midir? Sinema denilince neden herkes Cannes’ı veya Hollywood’u hatırlar?
İşte tüm bu örneklenen kentler, zaman içinde planlı olarak kazandırılan kimlikleri nedeniyle
konuyla ilgisi olan veya olmayan sıradan insanlar tarafından bile tanınmaktadır.
Antalya’nın kent kimliği nasıl her yıl milyonlarca yabancı tatilciye ev sahipliği yapıyor. Dünya Antalya’yı hangi kimliği ile tanıyor olabilir? Deniz, kum ve güneş diyerek pazarladığımız turizm olabilir mi? Akdeniz’de aynı özelliklere sahip İtalya, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve diğerleri de aynı özelliklere sahip.
Bana göre Antalya’nın bir kimliği yok, turizm yardımcı olabilir fakat yeterli değildir. Antalya tarihini yeteri kadar tanıtamıyor mesele bu, bu coğrafyadaki tarih tek başına yeterli olurdu, biz hala hangi sütunu hangi hayırsever ayağa kaldıracak diye bekleyip duruyoruz.