Kes babam kes
Taze derken benim aklıma anında turfanda olayı geldi.
Üşenmedim, Kumluca’da seracılıkla uğraşan Aydın Özer kardeşime telefon açtım. Kendisine, “Siz turfanda işi yapıyorsunuz. Hayırdır, araba üretimine de mi geçtiniz?” sorusunu yönelttim, güldü.
“Hayırdır bu da nereden çıktı” diye sorunca, Entelya ağabeyimizin kullandığı cümleyi aktardım.
Bir an duraksadı.
Nasıl duraklamasın ki?
Böylesine cins bir soruyu insan kırk yıl beklese karşılaşabilir miydi?
“Aracın tazesi bayatı tabi ki olur. Oğuz ağabeyimiz de, ondan o cümleyi kullanmış” cevabı verince, bu sefer ben güldüm.
Aracın yeni modelini, eski modelini duydum da, tazesini bayatını inanın yeni öğrendim.
Tabi ki her hangi bir şey eski ise ona bayat denir. Yeni üretim ise doğal olarak yeni.
İyi de, Türkçe kullanımını, özellikle biz yazı yazanlar doğru kullanmadığımız sürece, vatandaş acaba nasıl kullanır ki?
Oğuz Özenici ağabeyin 1967 model volkswagen’i var. Şimdi onun arabası taze mi, bayat mı oluyor?
Diyelim ki, “Bu da sorumu? Tabi ki eski olduğundan bayat” cevabı verdi.
Peki ya, 1990 model araç için hangi hitabı kullanır?
Hatta 2005 model araç sorusunu da kendisine yöneltsem, vereceği cevap ne olur?
İşin şakası, şukası bir yana, Antalya’da günlük taze olarak sokağa çıkan araç sayısı için 400 rakamı kullanmış ya.,
Konuya bu benzetmeyle girip, “Yollar tükendi mi” başlığını atıp, Antalya cadde ve sokaklarının artık otopark olarak kullanılmaya başlanıldığının dikkatini çekmiş.
Bu yeni bir durum değil ki?
Ama Büyükşehir Belediyesi’nin oto park ücret alım olayı yeni.
Hasan Subaşı Caddesi pilot cadde otoparkı olarak seçilmiş. Ve Büyükşehir Belediyesi bir talimat yayınlayıp, “1-2 saatlik otopark ücreti şu kadar, 2-4 saat ücretleri bu kadar, 4-6 saatler ise filanca ücret” alınacaktır belirlemesi yapmış.
Hizmet bu kentte yaşayanlar için!.
Benim kafam cadde üzerine park edilen bir aracın, günlük fiyat uygulamasına takıldı.
Diyelim ki asgari ücretle çalışan bir işçi, mecburiyetten midir, yoksa keyfiyetten mi, orasını kendisi bileceği iş, Hasan Subaşı Caddesi üzerinde seyir halindeyken, aracının gazı bitti. (Asgari ücretli birisi Jeep, Mercedes yada BMW’ye binip, benzin yakacak hali yok ya. Ya hacı murattır aracı, ya da doğan görünümlü şahin.) Ve caddenin bir köşesinde bulduğu boşluğa park etti. Cebinde gaz alacak parası yok. 24 saat çaresiz o araç orada kaldı.
Büyükşehir Belediyesi’nin belirlediği rakama göre, o işçi aracını alabilmesi için park ücreti olarak 36 TL ödemek zorunda.
İyi de, işçinin aylık geliri 740 TL. Günlüğü vurduğunda, ödeyeceği park parasından 12 lira daha az, yani yevmiyesi 24 TL.
Bu nasıl bir sosyal zihniyet anlayışı ki?
Desenize bu ülkede idareciler değişir ama, vatandaşa uygulanan yaptırım zihniyetleri asla değişmez.
Sosyal Demokrat dahi geçinsen budur gerçeği!..
Evet.,
Yine Entelya ağabeyimizin dediği gibi “Yollar don lastiği gibi değildir, çekip uzasın” ancak.,
Antalya yolları belli ki Büyükşehir Belediyesi’nin darphanesi haline gitirilecek.