Kişiler değil, asıl bozuk olan sistem

Abone Ol

Türkiye’de olup biten her olumsuzluğu kişilere bağlama kolaycılığına kaçıyoruz yıllardır...

“Şu lider giderse, bu siyasetçi gelirse düzeliriz” diyoruz.

Oysa gerçek bu kadar basit değil.

Asıl sorun, kişilerde değil, çürümüş bir sistemde yatıyor. Kişiler geçici, sistem ise kalıcıdır. Bugün hangi isimler sahnede olursa olsun, sistemin çarkları aynı şekilde dönmeye devam ediyor.

İktidara bakıyoruz; Yolsuzluk, kayırmacılık, adam kayırma neredeyse günlük rutin haline gelmiş. Devletin kaynakları belli grupların cebine akıyor. İhale düzeni, bürokrasi, yargı… Hepsi gücün emrine girmiş. Adalet, saraylarda değil, halkın vicdanında aranıyor artık. İnsanlar hukukun üstünlüğüne değil, kimin ne kadar nüfuza sahip olduğuna bakıyor…

Peki ya muhalefet?

Onlardan umut var mı?

Ne yazık ki hayır. Onlar da aynı sistemin çarkına kapılmış durumda. Lobi gruplarının, çıkar çevrelerinin gölgesinden çıkamayan, koltuk pazarlıklarıyla oyalanan bir muhalefetten bu ülkeye hangi yenilik gelebilir ki?

Seçmene umut diye sunulan şey, aslında sistemin her seferinde yeniden makyajlanmasından başka bir şey değil.

Bu yüzden altını kalınca çizelim;

Türkiye’de yaşanan kriz sadece siyasi değil, derin bir ahlaki bir krizdir…

Hırsıza kızıyoruz ama fırsatını bulunca aynı suçu işlemeyi meşru görüyoruz. Çocuğumuza dürüstlüğü değil, ‘köşeyi dönmeyi’ öğretiyoruz. Torpil bulmayı, hak yemeyi, kurnazlığı meziyet sayıyoruz. Hırsızı neredeyse alkışlıyoruz. Bu kültürel yozlaşma, sistemin en temel omurgasını zayıflatıyor.

İşte felaket burada başlıyor…

Yeni anayasa tartışmaları, seçim sistemi değişiklikleri, ittifak hesapları…

Tüm bunlar elbette siyasi tartışmaların parçası ama bana göre bunların hiçbiri sorunu kökten çözmez. Çünkü sistemin omurgasını çürüten şey, toplumun ahlaki zeminini kaybetmiş olması. Ahlakın olmadığı yerde yasa da işlemez, anayasa da…

Bir toplum, bireylerinden aldığı değerlerle ayakta durur; eğer bireyler dürüst değilse, hangi düzen kurulursa kurulsun, sistem çürümeye mahkumdur.

Peki bu kötü gidişat nasıl düzelir ?

Önce en küçük halkadan, yani aileden başlamak gerekiyor. Çünkü çcuklarımızı ahlaklı, namuslu, dürüst ve onurlu bireyler olarak yetiştirmeden hangi sistemi kurarsak kuralım, sonuç değişmez. Dürüst bireyler olmadan bu toplumdan dürüst siyasetçiler çıkmaz. Ailede başlayan bu bilinç, okullarda, sosyal hayatta, iş dünyasında ve siyaset alanında kendini gösterir.

Sonuç olarak, iktidar da muhalefet de aynı batakta çırpınıyor. Onlardan medet ummak yerine, önce kendi kapımızın önünü süpürmek zorundayız. Dürüstlük, adalet ve vicdan kültürünü yeniden inşa etmeden, bu ülkede gerçek anlamda bir değişim mümkün değildir. Sistem değişir, liderler değişir ama bireylerin ahlaki çöküntüsü devam ettiği sürece, yeni yüzler eski sorunları tekrar yaşatır.

O yüzden değişim önce bizde başlamak zorunda…