Dinlerin varoluş sebebi insanoğlunu belirli ilkeler çerçevesinde bireysel ve toplumsal alanda huzur bulması konusudur. Dinlerin kurumsal yapılarında Peygamber ve Kutsal kitap bulunması o dinin istismarcılara karşı en korunaklı zırhıdır.
Dinlerin asıllarından türetilen yan versiyonları tarih boyunca en çok rastlanan din modellerinden birisidir. Dinleri klonlayanların yanında bir de alternatif din üreterek varlık sahnesine insan avı için çıkanlar olmaktadır.
İslam dininin de başından 15 asırdır aynı oyunlar geçmiş ve geçmeye de devam etmektedir. İnsanoğlunun içindeki bazı tehlikeli duygular eğitilmediğinde kontrol dışı davranışlar sergilemekte ve bir hayal dünyasını gerçekmiş gibi anlatabilmektedir. İnsanların çoğunluğu da gizemi sevmektedir.
Diğer dinler gibi İslam’ın da Müslümanlar aracılığı ile başına böyle bölünmeler ve ayrışmalar gelmiş ve çoğu zaman sonuç olarak Müslümanlara faturası ağır olmuştur.
İlk olarak siyasi bölünmeyle başladı ayrışma. Ardından, sonradan adına mezhep diyeceğimiz Kuran’ı farklı yorumlama farklı fetva üretme şeklinde oluşan ekoller ile devam etti. Coğrafyadan coğrafyaya, milletten millete değişik kültür ve yaşam şartları neticesinde oluşan farklılıklar zaten normaldi ama malum hastalıklı yorumlama neticesiyle hoş görülmeyen bir tavır üretildi. Herkes diğerine öteki muamelesi yaptı. Farklılığın yaratılıştan gelen doğal halini anlamakta zorlandı insanoğlu.
Bazı ekoller uçlara doğru savruldular. Bazıları aşırı tutuculukla tekelleşme tavrını gösterdiler. Bütün bu yaşananlara karşı geniş bir toplum kesimi de kültürel içerikli bir din anlayışıyla hayatındaki din açığını kapatıp dini ihtiyacını giderdi. Bu durum hala devam etmektedir.
Bunlar ve sayamadığım bir sürü ekol Kuran ortada iken, Kuranın ilk öğrencisinin uygulama ve vaaz etme sistemi ortadayken oldu. Yani Ali Şeriati’nin dediği gibi bazıları dine karşı din der gibi İslam’a karşı İslam ortaya koydular ve de koymaya devam etmektedirler.
Son iki yüz yılda bütün dinlere karşı ya da alternatif olarak felsefi bir takım anlatım ve tavırlarla din formatlı yapılar ortaya çıktı. Bu oluşumlar bazı psikolojik teknikler kullanılarak insanların algıları ve şuurlarını kontrol eden çıkarcı yapılar modelini ürettiler.
Bu tür guruplar genelde eğitimli ve zengin sosyal katmanı hedef almaktadırlar. Meditasyon gibi insanın içsel yolculukta mutluluğu yakalayabileceği söylemini ön plana çıkarmaktadırlar. İkinci aşamada kesinlikle hipnotik yöntemlerle insanların düşünme melekelerini kontrol altına almaktalar.
Tabi şantaj teknikleri de bir müddet sonra uyanıp ayrılmak isteyenler için de kullanılmaktadır.
Son yıllarda İslam’ın her bir anlayışına zarar veren farklı görünümlü çıkar şebekelerinin hangi rezillikleri dini kullanarak suç işledikleri tespit edilerek hapse atıldıklarını biliyoruz.
Yaptıkları her türlü dini faaliyetler Kuran’a rağmen, onun tebliğcisi ve ilk pratik uygulayıcısı olan Peygamberimize rağmen, Allah’ın her insana kullanmak şartıyla verdiği akla rağmen yapmışlardır. Yani tam da ‘’İslam’a karşı İslam!!!’’ şeklinde bir oluşum oldukları anlaşılmaktadır.
Bu tür tuzaklı şebekelere son devrin nesilleri çok hızla düşmektedirler. Bu neslin din duygusuna uygun bir din anlatımı tam olarak bulunamadı. Toplumun fikir önderleri bugünü ve yarını okuyamadılar ya da hatalı tespitlerle zaman kaybına sebep olmaktadırlar. Bu durum hala devam etmektedir.
&&&Soru: Dinin insan hayatına huzur ve mutluluk getirme amacını neden çok basit bir anlatımla anlatamıyoruz? Yeni neslin ilmihal ve fetva merkezli din tariflerine maalesef ilgisi iyice azaldı ve her geçen zaman içerisinde azalma hızla devam etmektedir.
Bugünün meselelerine çözüm yine bugünün şartları çerçevesinde bulunmalıdır. Bu çalışmayı Kuranı merkeze alarak yapmak dinimizin iç disiplininin bozulmasını engelleyecektir. Üretilen fetva da yeni neslin dilinden ve anlaşılabilir olacaktır.
&&& Soru: Dinin huzur vermesi için doğru anlaşılması, dindarlığın ahlaki temellere oturtulması, ibadetlerin ahlak üretebilecek kalitede ve samimiyette olması, ahiret inancının adalet ve hakkaniyet duygusunu güçlendirmesi temelinde bir din anlayışının öğretilmesi neden zor olsun ki?
Dinin hayata olumlu katkısından daha başka amaçlara araç olmaması için kamu kurumlarının kararlı adımlar atması, halkı ve bilhassa yeni nesli din soslu çıkar şebekelerinden koruyacaktır.
İşte o zaman kimse gerçek dini klonlayamaz, başkalarının sırtından güç ve servet devşiremez ve hepsi alnının teriyle çalışmak zorunda kalacaklardır.
Rabbimizden her birimize hayırlı uyanıklıklar vermesini istirham edelim.