Kriz çığırtkanları!

Neredeyse alıştık. Sıradanlaştı. Hemen hemen her 3 yılda bir ‘ekonomik krizi’ yaşıyoruz. Bazen ‘teğet’ geçiyor, bazen bodoslamasına çarpıyor. Yolunda giden her şey biranda tersyüz oluyor. Bir gün öncesi dolu olan kasalar, cepler, ansızın boşalıveriyor…

Dedim ya kanıksadık artık. Kimi zaman da kriz olmasa dahi yaratıyoruz. “Eyvah battık, bittik. İflas eden edene” söylentileri şimşek hızıyla yayılıyor. Şüyuu vukuundan beter misali etkili de oluyor. Bakıyorsunuz durumu en iyi olanlar bile “Abi perişanız” moduna girmiş…

Tıpkı bugünlerde olduğu gibi.

Evet Türkiye son derece ciddi olumsuzluklara sahne oldu. Birbiri ardına patlak veren terör olayları, Rus uçağının düşürülmesiyle başlayan gerginlikler ve ardından tüm ülkeyi şoka sokan darbe girişimi. Bunların hepsi üst üste geldi. Bunca olumsuzluğun karşısında ekonominin sapasağlam ayakta kalabilmesi elbette zor. Nitekim ülke ekonomisi ciddi ölçüde sarsıldı. Başta turizm ve tarım sektörleri olmak üzere hemen her sektörde önemli ölçüde gerileme yaşandı. Ancak bunların hiçbiri “Battık, bittik, mahvolduk” dememizi gerektirecek seviyede olmadı. Çünkü hükümet bu kez geçmişe nispetle daha hazırlıklıydı. Daha hızlı davrandı. Gerekli önlemler (yeterli olmasa da) alındı. Alınmaya da devam ediyor. Dolayısıyla yaşanan onca olumsuzluğa rağmen ülke ekonomisi öyle iddia edildiği gibi batmış durumda filan değil…

Buna rağmen her dönem ortaya pırt diye çıkan ‘kriz çığırtkanları’ yine işbaşında. Bakıyorsunuz sosyal medyada milletin içini karartmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Yetmiyor fısıltı gazetesi aracılığıyla toplumu germeye çalışıyorlar. “Bilmem şu kadar otel kapısına kilit vurdu/vuracak, şu kadar tarım firması iflas etti, şu kadar sanayici battı” gibisinden hayali haberlerle yaşananlardan dolayı zaten psikolojisi altüst olmuş milletin içine zehir akıtıyorlar. Amaç aslında belli. Darbe girişimi ile istediklerini yapamayanlar, şimdilerde bu yolla kaos yaratmaya çalışıyor.  Bu tür dedikoduları yayanlar da bilinçli veya bilinçsiz bu amaca hizmet ediyor.

Ekonomi kurmayları da bu durumun farkında. Antalya’da ekonomiyi en iyi bilenlerden biri olan ATSO Başkanı Davut Çetin’e göre de her şeye rağmen, Türkiye ekonomisiyle ilgili gelişmeler çok kötü değil. Önceki gün ANGİAD’ın konuğu olan Çetin, 7 Haziran seçimlerinin ardından yaşanan terör olaylarının, Rusya krizinin özellikle turizm sektöründe büyük kayıplara yol açtığına işaret ederken, “Darbe geçirmiş bir ülkenin şu anda geldiği nokta, gerçekten bana göre iyi. Bu kadar olay yaşamış, üstünden darbe girişimi geçmiş bir ülkede daha kötü senaryolar olabilirdi. Demek ki krizlere daha çok tepki verip, daha çabuk önlem alabiliyoruz ama artık bizim bu işleri konuşmamamız lazım. Şu anda en büyük sorunumuz Türkiye'nin dışarıdaki imajı. Bununla ilgili çok ciddi bir çalışma yapmamız gerekiyor. Kendimizi iyi ifade etmemiz gerekiyor” demişti. Çetin, “Konuşmamamız lazım” vurgusunu özellikle yapmıştı ki son derece haklı. Buna rağmen birileri hala umarsızca konuşmaya devam ediyor. ATSO Başkanı o günkü konuşmasında bu kişiler için de, “:irileri sürekli 3-4 firmayla ilgili 'Bugün batıyor, yarın batıyor, ertesi gün batıyor, kredi almış, iflas erteleme almış, iflas etmiş' şeklinde dedikodular yapıyor. Firma sahipleriyle görüşüyoruz ‘Yok öyle bir şey ağabey’ diyorlar. Bu dedikodu kültüründen çıkarak, birbirimize destek olmamız lazım. Beraber ortak projeler yapmamız lazım. Antalya olarak maalesef hala dedikodu yapmakla meşgulüz. İyi yapanı paçasının altından çekmeyle meşgulüz. Artık biraz daha dönüp işleri nasıl geliştireceğimize bakalım” ifadelerini kullanmıştı.

Yani sözün kısası, evet bir takım sıkıntılar olduğu bir gerçek. Ancak bunlar aşılamayacak, içinden çıkılamayacak şeyler değil.

Yeter ki karamsarlıkları tetiklemeyelim.

Kriz psikolojisinden sıyrılıp geleceğe umutla bakalım.

İyi hafta sonları..