Kurallara uyalım!..
Yılmaz, gazetecilerin de özellikle trafik kurallarına mutlaka uymasını istiyor.
Nitekim, geçtiğimiz günlerde kendisini ziyarete gelen Gazeteciler Cemiyeti Yönetimi’ne, emniyet müdürü olarak kimseye müsamaha göstermediğini belirtmiş.
Müdür Yılmaz, gazetecilere başından geçen şu olayı da anlatır.
“Trafik polisleri geçtiğimiz günlerde oğlumun yanlış yere park ettiği aracını otoparka çekti. Ben kimseye bir şey demeden sessizce gittim parasını yatırdım. Aracı trafik otoparkından çıkarttım. Benim için yasalar önünde herkes birdir. Ben trafik konusunda kendimi bile affetmiyorum.”
Buna söylenecek en küçük bir söz olamaz.
Gazetecilik yapıyor, gazeteci kimliğine sahibiz ve hatta aracımızın önünde de, “BASIN” plakasını dahi taşıyor olabiliriz.
Asla ve asla trafik kurallarını ihya etme hakkını sahip değiliz.
Bu konuda herkesle hemfikir miyiz?
O zaman Emniyet Müdürü Ali Yılmaz gibi bende yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum.
Tarih 4 Nisan 2011. Saatler sabah 08.50’yi gösteriyor. Kapı zili çaldı, diafondan zili çalanın kim olduğunu sorduk. “posta” cevabı geldi, apartman giriş kapısını otomattan açtık. Postacı geldi, “Trafik ceza tebligatı” deyip, zarfı uzattı, karşılığında imzamızı alıp gitti.
Trafik idari para cezası karar tutanağı.
Şahsımıza ait aracımıza arkamızdan ceza kesilmiş, tutanak da posta yoluyla ev adresimize gönderilmiş.
Suç tarihi 24 Mart 2011. Saati 13.00. Yer Hasan Subaşı Caddesi. İhlal ettiğim kanun maddesi 61/A. Ceza tutarı 66 TL. Bir hafta içerisinde ödersem 49 TL. Yani devlet indirimi.
Görevli memurun ismi ve imzası.
Peki buna ne denir?
İhlal olayı, “Uygunsuz yere park.” Ki, Hasan Subaşı Caddesi ile 150 metre mesafesi olan bir otoparka ben aylık aboneyim. Oraya park yapmıyorum fakat, Hasan Subaşı caddesi üzerinde hiç de uygun olmayan bir yere aracımı park edip gidiyorum(!). Polis de görevini yapıp, cezasını yazıyor. Yazıyor da bize postayla gönderiliyor o ceza tutanağı.
Bu mudur sayın müdürüm?
Madem ki ben uygunsuz yere aracımı park etmişim. Görevli trafik polisi de bunu görmüş. O zaman benim aracımı da, sizin oğlunuzun aracına yaptıkları gibi niçin oto parka çekmezler?
Ya da.,
Aracımın yanına gelip, eskiden olduğu gibi ceza tutanağını niçin o anda yazıp, sileceklerin altına tutuşturmazlar.
Veya.,
Yine aracımın yanına gelip, beni bekleyip-ki zaten uzun süreli bir oto park olayının Hasan Subaşı Caddesi Üzerinde yapılacağını hiç sanmıyorum. Böyle olsa bile, trafik polisinin asli görevi de o aracı oradan çektirmek olacaktır. Niçin cezamı bizzat yüzüme karşı yazmaz?
Ben posta yoluyla gönderilen ceza tutanağına her türlü yorumu yaparım.
Çünkü bir emniyet müdürünün oğlunun bile hatalı parktan dolayı aracı oto parka çekiliyor ise, benimki de aynısı yapılmalıydı.
Ama yapılmamış.
Ceza arkamdan yazılmış.
“Gazetecilerin de özellikle trafik kurallarına mutlaka uymasını istiyor” deniyor ya hani.,
Uymayanın göz yaşına bakılmasın.
Bakılmasın daaa.,
Daaa işte..