Kurgulanan birer “intikam haberi”dir bunlar..

Dün bir gazeteci arkadaşım aradı..

“Hürses Gazetesi’nde Menderes Türel’in gönderdiği TEKZİP yazısını okudun mu” diye sordu..

Üzülerek söylüyorum; çoğu içki masalarında konuşulan dedikodulardan ya da “çıkara dayalı suçlamalar”dan başka bir şey yazmadığı için, yerel köşe yazarlarını pek okuduğumu söyleyemem..

“Hayırdır, TEKZİP ne için” diye sordum..

“Gazetedeki bir köşe yazarının yazdıkları için gönderilmiş, zehir-zemberek bir yazı” dedi..

Merak ettim, gazete aldım ve TEKZİP’i okudum..

TEKZİP’e konu olan Ebru Küçükaydın’ın bir gün önceki yazısını da okudum..

Açık söyleyeyim, “mesleğim adına” bir kez daha üzüldüm, kahroldum..

Çünkü...

Çok sevdiğim ve değer verdiğim Ebru kardeşim, “gazetecilik” açısından bir faciaya imza atmış, bununla da yetinmemiş, gönderilen TEKZİP metni üzerine yazdıklarıyla da kendini bir kez daha batırmış..

Bugün hem Ebru’nun yazdıklarını hem de TEKZİP’i ele almak istiyorum..

TÜREL’İ ÇOK İYİ TANIRIM

En son söyleyeceğimi en başta söyleyip yazıma öyle başlayacağım..

“Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel tam bir Antalya aşığıdır ve asla maddi ya da manevi çıkara dayalı iş yapmaz, yemez, yedirmez..Bu konuda, kendimden şüphe ederim, ama 22 yıldır tanıdığım 8 yıl da odalarımız yan yana birlikte çalıştığım Türel’den şüphe etmem..”

Ebru Küçükaydın’ın köşesinde yayınladığı mektuba benzer, Türel’le ilgili onlarca bu tür yazılar yazıldı, siyasetçiler iddiada bulundu, hakkında dava açıldı..

Ama bugüne kadar bir tanesi bile “doğru” çıkmadı..

Gelelim Ebru’nun “köşe yazısı”na..

Ebru Küçükaydın 16 Ekim 2017 tarihli Hürses Gazetesi’ndeki köşesinde, kendisini “Büyükşehir Belediyesinde çalışan bir mühendis” olarak belirten biri tarafından yazılmış bir ihbar mektubuna yer vermiş..

Mektupta, Türel’le ilgili bir sürü suçlama yer alıyor..

Ebru da bunu, “korkusuz okuyucu” olarak lanse edip, köşesinde yayınlamış..

Araştırma yok..

Soruşturma yok..

Doğrulatma yok..

Sadece Ebru’nun, “yetkilileri uyarma, iddiaları araştırma” adına yayınladığını belirttiği bir not var, o kadar..

Hep söylerim, “gazetecilik zor zenaat”tir..

Çünkü, “gazeteci edindiği her bilgiyi, gördüğü her şeyi, aldığı her ihbarı araştıran, doğru olduğunu belgeleyen ve dedikoduları değil sadece gerçekleri okuyucusuna ileten”dir..

Ebru gelen ihbar mektubunu “ne kadar doğru” diye araştırmış mıdır, hayır..

İhbar mektubunda adı geçenlerden herhangi birini arayıp, “hakkınızda şu iddialar var, ne diyorsunuz” diye sormuş mu, hayır..

Ya ne yapmış?

Doğruluğuna yanlışlığına bakmaksızın, gelen mektubu yayınlamış..

Böyle gazetecilik mi olur?

TEKZİP metninde, “iddiaların hiçbirinin gerçeği yansıtmadığı, sadece karalamaya dönük iftiraların yer aldığı” belirtiliyor..

Yani, Ebru Küçükaydın’ı “yalanlıyor”..

Peki, buna karşı Ebru Küçükaydın ne yapıyor?

“Gazetecilik adına yaptığı büyük yanlış”tan dolayı utanıp özür dileyeceğine, TEKZİP metninde kullanılan sert üslubu eleştiriyor..

DAHA ÖNCE DE YAPTILAR

Aslında Hürses’te bu tür bir yazı ilk değil..

Daha önce de, Konyaaltı sahiline yapılan “engelli iskelesi” de aynı aymazlık içinde ele alınmış ve yazılmıştı..

Hatta yine Ebru bununla da yetinmemiş, “Sahilime Dokunma – Konyaaltı Sahili Ranta mı Teslim – Konyaaltı Sahili Elden Gidiyor ” başlıkları ve sahilde bir iskelenin fotoğraflarının yer aldığı gazete sayfalarını sosyal medyada da paylaşmıştı..

O günkü  gazeteyi okuyunca o mesele de anlaşılmıştı..

Konyaaltı sahilini 6 aylığına işletecek olan Büyükşehir Belediyesi’nin kuruluşu ANET’in, sahili bir başka işletmeciye kiralaması ve denize uzanan bir iskelenin yapılıyor olmasıydı..

Bu yüzden Menderes Türel “rantçı başkan” oldu, Konyaaltı sahili de “Antalya’nın elinden gitmiş” oldu..

Şişirilip 3 tam sayfa verilmesindeki amaç, haberi “önemli” gibi göstermek, kendilerine sahilde yer vermeyen Türel’i Antalya halkının gözünden düşürmekti..

Ve bunu da o tarihte (8 Haziran 2017) yazıp-anlatmıştım..

BENCE EBRU KULLANILIYOR

Yapılan bu haberlerin de, yazılan yazıların da kaynağı bence Ebru değil..

Tıpkı, “ihbar mektubu”nda olduğu gibi..

Hepsinin arkasında, “Konyaaltı sahili ranta mı teslim” diye başlık attıranların, “bakın korkmayan okuyucularımız da var” dedirtenlerin “rant hesabı” var aslında..

Gazetecilik, “çamur at izi kalsın” uygulaması yapan bir meslek değildir..

Hürses Gazetesi’nin yaptığı da “habercilik” ya da “gazetecilik” değil, kendilerine istedikleri bir şeyler verilmediği için kurgulanan birer “intikam haberi”dir, o kadar..

Antalya halkı, hizmet edeni de etmeyeni de gördü ve yaşadı..

Bu kentte yaşayanlardan gelişmelere karşı uyanık olmalarını, “Türel’i itibarsızlaştırmaya çalışanlar için Antalya’nın pek bir şey ifade etmediğini” bilmelerini istiyorum..

Unutmayın, başka Antalya yok..