Kuş sesleriyle uyanmak

Bu hafta sonu hem sıla-i rahim yapalım hem de şehrin sıcağından, gürültüsünden kaçarak bir nefes alalım düşüncesiyle köyün yolunu tuttum.

Bu kararıma en çok sevinen çocuklar oldu. Onlar için köye yapılan her ziyaret doğayla buluşmanın adıydı. Süresiz ve yasaksız toprakla buluşma anları, ‘ama’sız oyunlardı.

Güvenlik mahallesinde bulunan parktaki kaydırak ve salıncaktan kurtularak özgürce köy meydanına koşabilmenin, akranlarıyla çeşit çeşit oyun kurmanın bir başka adıydı köye yapılan her ziyaret.

Çocukları oyun oynarken saatlerce izlediğim olur. Bir kaç metrekarelik parktan köye kavuşan çocuğun enerjisini nasıl harcadığını, gözlerindeki mutluluğu ve gelişimine sağladığı katkıyı seyrederim. Fırsatı olan tüm bireylere de tavsiye ederim.

Hem anne babanızı ziyaret eder, hayır duasını alırsınız hem de çocuklarınız için mutluluğa kapı açarsınız. Kazancınız elbette sadece bu değil. Dalından kopardığınız domates, biber, holluktan aldığınız yumurtayla kendinize bir menemen ziyafeti çekersiniz ki bedeninize sıhhat, ruhunuza şifa olur.

Kuş sesiyle güne başlamanın, ömrünüzün kalan zamanı için ettiği motivasyon ise size yaşadığınızı hissettirir.

Yaşamak, aslında farkettiğimiz anlar değil de nedir? Bazen tüm randevuları iptal edip, hayatın el frenini çekerek boşvermişlik denizine dalmak sanırım hayat dediğimiz olgu. Öylesine umursamaz ve kocaman bir boşvermişlik.

Dağlardaki mor çiçekler tarlası, bir hülyadan başka bir düşe savururken göldeki yeşil başlı gövel ördeğin sesi hayata geri çağırıyordu beni..

Bu kadar tembellik ettiğim yeter diyerek şehirlilerin orman meyvesi, bizim kırk yıllık böğürtlenden bir helke toplamaya koyuldum. Gün yüzünü vedaya döndüğünde gecenin ilk misafirleri bir çift baykuş kanat çırparak yanımdan uzaklaştı.

Keçiler ve inekleri sağan kadınlarımızı, yufka ekmeği pişiren analarımızı seyrettim. Tarlada, bahçede çalışan, aşımızı pişiren, bizi doğuran, doyuran, yaşamda Allahın biz erkeklere belki de en büyük hediyesi ve nimeti olan hayat arkadaşlarımızın, hayat eşlerimizin mutluluğuna şahit oldum.

Sanırım hepimizin yapması gereken tüm teknolojik gelişimlere ve kentleşmeye inat zaman zaman sade ve doğal bir kaç günü köylerimizde yaşayabilmeliyiz..

Köyüne dönmese de, köyünden kopmayanları selamlıyorum.