Güncel

‘Liyakat olmadan eğitim yükselmez’ 

Türk Eğitim-Sen, Antalya’daki toplantısında öğretmenlerin haklarını ve eğitimde liyakat sorunlarını masaya yatırdı. Genel Başkan Talip Geylan, “Mülakat uygulaması adaletsizlik yaratıyor. Liyakat esaslı bir atama sistemi kanunda yer almalı ve keyfiyete son verilmelidir” dedi 

Türk Eğitim-Sen İlçe Temsilcileri Eğitim ve İstişare Toplantısı, “Türkiye Yüzyılı Eğitimle İnşa Edilecek” temasıyla Antalya’da yapıldı. Genel Başkan Talip Geylan, öğretmen atamalarında gerçekleştirilen mülakat uygulamasını eleştirdi. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in mülakat sonucunda Bin 100 kişinin sıralamasının değiştiğine yönelik sözlerine tepki gösterdi. Geylan, kamu çalışanlarının 2009 yılından bu yana sendikal esaret altında olduğunu dile getirerek, “Kamu çalışanlarını temsil eden konfederasyon ve sendikalar, maalesef çalışanlar adına değil, adeta işveren adına masaya oturuyor. Bu nedenle dişe dokunur bir kazanım elde edilemediği gibi, kamu çalışanlarının kazanımları her geçen yıl daha da eriyor. Elbette bir sendika işverenle masaya oturduğunda her talebine karşılık bulamayabilir. Nitekim Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen de yetkili olduğu dönemde her istediğini elde edemedi ama hiçbir zaman kamu çalışanlarının güvenini rencide etmedi. Kamu çalışanları, ‘Sendikam belki her talebime karşılık bulamadı ama beni o masada adam gibi temsil etti’ dedi. Şimdi öyle mi?” dedi. 

 

‘Düzenleme şart’ 

Öğretmenlik Meslek Kanunu’na (ÖMK) yönelik konuşan Geylan, “MEB’in müfredatı ile eğitim fakültelerinin programı örtüşmüyor diyerek, KPSS’de başarılı olan öğretmenlerimizi sözüm ona nitelikli hale getirmek amacıyla bir yıl süreyle Millî Eğitim Akademisi’nde eğitime tabi tutacaklar. Bunu doğru bulmuyoruz. Nitelikli öğretmen böyle yetişmez! Nitelikli öğretmen yetiştirmek istiyorsak öncelikle öğretmen liselerini yeniden açmalıyız. Öğrenciler bu liselere öğretmen olma arzu ve hedefiyle yerleşmeli, liseden mezun olduğunda hâlâ aynı arzu ve hedefi koruyorsa, o zaman eğitim fakültesini tercih etmelidir. Tabii bu süreçte eğitim fakültelerinin sayısı ve kontenjanı azaltılmalı, eğitim fakültelerindeki staj süresi artırılmalıdır. Eğitim fakültelerine yerleşen öğrencilerimiz son yılını tam zamanlı okulda geçirmeli, hâlâ aynı arzu ve hedefi koruyorsa, KPSS’ye girmeli, başarılı olmalı ve ataması gerçekleştirilmelidir. Zaten bu süreçle yetişen öğretmen nitelikli öğretmendir. Ne mülakata ne de Millî Eğitim Akademisi’ne ihtiyaç kalır! Biz Millî Eğitim Akademisi kurulmasına karşı değiliz ama bu akademi aday öğretmenler bakımından sadece adaylık eğitiminin karşılığı olmalıdır. Akademide verilen bu eğitim de iki ayı geçmemelidir. Yaz tatili sürecinde adaylık eğitimi tamamlanmalı ve 1 Eylül’de öğretmenler göreve başlamalıdır. Umuyoruz ki bu konuda bir düzenleme yapılır” dedi. Bundan sonraki süreçte de sendikanın en önemli gündem maddesinin Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) olduğunu hatırlatan Geylan, “Hükümet ÖMK’yı geri çekseydi kariyer basamakları hâlâ sınavla belirlenecekti, şu anda görev başında olan 232 bin meslektaşımız doğrudan başöğretmenliğe başvuramayacak ve başöğretmen tazminatı alamayarak mağdur olmaya devam edecekti, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili tedbirler alınmamış olacaktı” diye konuştu. 

 

‘Liyakatli yönetici seçemiyoruz’ 

ÖMK’nın eksiklerine de dikkat çeken Geylan, “Yönetici atama süreci kanunda yok. Düşünün, 120 bin yönetici pozisyonu bulunan bir mesleğin kanununda yönetici atama süreci yer almıyor. Her iktidar, hatta her bakan değişikliğinde, keyfiyete göre çıkarılan yönetmeliklerle yönetici atama görevlendirmeleri yapılmamalıdır. Düşünsenize, Türkiye Yüzyılı’ndan söz ediyoruz ama 21. yüzyılda hâlâ liyakatli yönetici seçemiyoruz. Liyakati esas alan bir yönetici atama sistemi kanunda yer almalı ve kişisel inisiyatifler son bulmalıdır. Kamuda aynı işi yapan kamu çalışanları farklı statülerde istihdam edilemez. Bu nedenle sözleşmeli istihdam, ücretli görevlendirme kaldırılmalı, tüm öğretmenler 657 Sayılı DMK’nın 4/A maddesine göre sadece kadrolu olarak atanmalıdır. Başarıyı takdir ve teşvik eden, objektif kriterlere haiz bir ödül sistemi yasal zemine kavuşturulmalıdır. Günümüzde emekli maaşı çalışan maaşının yüzde 45’ine denk geliyor. Bu nedenle öğretmenlerimiz emekli olmak istemiyor. Bu itibarla uzman ve başöğretmen tazminatı emekliliğe yansıtılmalıdır. Bu uygulama sayesinde hem emeklilik teşvik edilecek hem de atanmayı bekleyen genç kardeşlerimize istihdam sağlanacaktır” dedi. 

 

‘Vergi dilimi yüzde 15’e sabitlensin’ 

“Türk Eğitim-Sen’in öncelikli talepleri arasında Zorunlu Hizmet Tazminatı getirilmesi bulunmaktadır.” diyen Geylan, “Hükümet, 2018 yılında açıklanan 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’yle elverişsiz koşulların hâkim olduğu bölgelerde görev yapan öğretmenlere teşvik getirileceğini taahhüt etmişti. Ancak aradan geçen 6 yıla rağmen bu uygulama hayata geçirilmedi. Bir kez daha yineliyoruz: Bölgenin mahrumiyet derecesine göre bir brüt ile iki brüt asgari ücret tutarında Zorunlu Hizmet Tazminatı ödenmelidir” dedi. Tüm kamu çalışanlarının vergi diliminin yüzde 15’e sabitlenmesini talep eden Geylan, “Yılın üçüncü ayından itibaren çalışanlar bir üst, ikinci alt ay itibarıyla da ikinci üst vergi dilimine giriyor, böylece maaş zamları kuş olup uçuyor. Vergide esas olan; az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasıdır. Ancak bizim ülkemizde adeta vergi şampiyonu memurlarımızdır. Çünkü memurların maaşı cebine girmeden bordrodan kesilir ve memurlar vergilerini öder. Bu nedenle tüm kamu çalışanları yüzde 15’lik vergi dilimine sabitlenmelidir” açıklamasında bulundu.