Türkiye'nin madde bağımlılığı ile ilgili karnesi oldukça endişe verici. Bağımlılık tedavisi görenlerin sayısında ciddi artış söz konusu. Madde bağımlılığı tedavisi görenlerin sayısı yıldan yıla artıyor. Ülke genelindeki madde bağımlılığı merkezlerinde 2009'da 108 bin 687 kişi tedavi görürken, 2014'te bu sayı 276 bin 307'ye çıkmış…
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından takip edilen tedavi verileri, ayaktan ve yatarak tedavi gören hasta sayılarındaki artışı da ortaya koyuyor. Bu verilere göre, madde bağımlılığı tedavi merkezlerinde ayaktan ve yatarak 2009'da 108 bin 687, 2010'da 142 bin 200, 2011'de 168 bin 999, 2012'de 228 bin 230, 2013'te 258 bin 82, 2014'te 276 bin 307 hasta tedavi görmüş...
Ülkemizi kapsayan 2014 yılı Uyuşturucu Raporu verilerine göre; tedaviye başvuran hastalar 20-29 yaş grubunda yoğunlaşıyor. Bu yaş grubundaki hastaların toplam hastalara oranı yüzde 56,9. Tedaviye başvuran hastaların yaş ortalaması ise 26-28…
Madde bağımlılığı tedavisi gören hastaların yüzde 94,4'ü erkek, yüzde 5,6'sı ise kadın…
Birleşmiş Milletler'in 2016 yılı itibarıyla yayınladığı son veriler uyuşturucunun tüm dünyanın belası olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor. Bu verilere göre dünya genelinde uyuşturucu madde bağımlılarının sayısı 29 milyona ulaştı. Ülkemiz de ise son 6 yılda uyuşturucu kullanımı 2011’den bu yana tam 17 kat artmış durumda…
Uyuşturucuya bağlı ölüm oranı da oldukça çarpıcı.
Son rakamlar, dünya genelinde 207 bin kişinin madde bağımlılığı sebebiyle öldüğünü gösteriyor…
Geçtiğimiz günlerde Antalya Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Caner Çiçek yaptığı basın toplantısında, son 9 yılda 'bonzai' adı verilen 238 farklı kimyasal uyuşturucunun tespit edildiğini söyledi. Düşünebiliyor musunuz, sadece bonzai denilen zıkkımın tespit edilebilmiş 238 çeşidi bulunuyor…
Aynı toplantıda, 2016 yılında uyuşturucudan 143 ölümün gerçekleştiği ve bunu 63'ünün Bonzai kaynaklı olduğu da vurgulandı. Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Caner Çiçek’in, Avrupa'ya göre uyuşturucu kullanımında daha düşük oranlarda olduğumuza yönelik vurgusu ise aslında sadece bir züğürt tesellisi…
Avrupa’dan veya dünyadan daha az kullanılması neyi değiştirir. Sonuçta kullanılıyor ve bağımlı sayısı da giderek artıyor. Çiçek’in şu tespitine ise katılmamak mümkün değil;
“Uyuşturucunun önüne geçmenin en önemli yolu sevgi..”
Çünkü çocuklarımızı, gençlerimizi bu ‘ölüm yolu’na iten nedenlerin başında ilgisizlik, sevgisizlik geliyor. Ailesinden gerekli ilgiyi, sevgiyi göremeyen çocuk bunu başka mecralarda arıyor. Yani madde bağımlılığıyla mücadeleyi sadece zabıta tedbirleriyle sürdürmek, sonuç almak mümkün değil.
Aileden başlayan ciddi bir otokontrol şart…
Üstelik sigara, alkol de dahil bağımlılığın her türlüsüne karşı…
Çünkü bağımlılık küçükten başlayıp büyüğe doğru ilerliyor. Bir arkadaş ortamında ilk sigara deneyimi, bir süre sonra ilk esrar deneyimine dönüşebiliyor. Ardından eroin, kokain veya kolay bulunabildiği ve çok ucuz olduğu için sentetik uyuşturucularla devam ediyor.
Uyuşturucu ile mücadele aslında terörle mücadele kadar önemli ve hayati. Dolayısıyla bu illetle mücadele için toplumun bütün katmanlarının elbirliği, güç birliği yapması lazım. “Canım polisin işi ne, satanları yakalasın” aymazlığının bizi bir felakete götüreceğini bilmeliyiz. Ve bu illete kendi çocuğumuzun da kapılabileceği gerçeğini aklımızdan çıkarmamalıyız…
İyi haftalar.