Hava sıcaklıklarının ani değişimiyle artan soğuk algınlığı ve grip vakalarına karşı doğal bir kalkan olarak görülen bitki çayları, şifa geleneğinin önemli bir parçasıdır. Ihlamur, zencefil ve kuşburnu gibi popüler kış çayları, bağışıklık sistemini desteklemede rol oynamaktadır. Ancak sağlık otoriteleri, bu çayların faydalı olduğu kadar kontrolsüz tüketimlerde tehlikeli olabileceği konusunda kesin bir uyarı yapıyor ve vatandaşları "hata etmeyin" diyerek uyarıyor. Bitki çaylarının birçoğu, reçeteli ilaçlarla etkileşime girme potansiyeli taşıyan aktif bileşenler içermektedir. Hekimler tarafından özellikle bu geçiş dönemlerinde, reçeteli ilaçlar ile bitki çayları arasındaki etkileşimler hayati risk taşıyabilir uyarısı yapıyor. Kan sulandırıcı, tansiyon veya diyabet ilacı kullanan hastaların, hekim ya da eczacıya danışmadan bu çayları su gibi tüketmesinin büyük bir hata olduğu vurgulanmaktadır. Evde rastgele karıştırılan veya doz aşımı yapılan çayların, içerdiği yüksek konsantrasyondaki etken maddeler nedeniyle karaciğer ve böbrekler üzerinde beklenmedik bir yük oluşturabileceği bilinmektedir.
İlaç yerine geçmez
Bitki çayları ile şifa ararken unutulmaması gereken temel kural, bu güçlü etken maddelerin ilaç yerine geçmediği gerçeğidir. Bitkisel ürünlerin faydalarından yararlanmak için tüketimin mutlaka sınırlı ve bilinçli olması gerektiği belirtilmektedir. Tüketimin günde bir veya iki fincan ile sınırlandırılması ve özellikle kronik hastalıklar söz konusu olduğunda profesyonel bir gözetim altında yapılması hayati önem taşımaktadır.