Bugüne kadar özellikle kendi köşemden hiçbir zaman hayal mahsulü senaryo yazmadım.
Asla da olmayan bir şeyi varmış gibi gösterip, okuyucularımı kandırma yoluna gitmedim.
Ortaya bir konu atıp, geriye çekilip, o konu etrafında yerli yersiz konuşmalar ne bileyim eleştiriler gelmesini bekleyip, gelenleri her zaman saygı duyduğum gazete okurlarıma servis ettiğim icraatlarım da hiç olmamıştır.
Kısacası, gerçek neyse onu ele almış.,
Bu çizgiden de kesinlikle şaşmamanın haklı gururunu yaşıyorum ve yaşamak da en doğal hakım olsa gerek.
Neden böyle bir üslupla yazıya giriş yaptım?
Aslında cevabı çok basit..
Şu bir gerçek ki, Antalya’da özellikle siyaset dünyasının sıkı takipçileri yada siyasetçileri, hangi gazetecinin nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu, yazdıklarının ne derece doğru olup olmadığı konusunda bizi bizden daha iyi tanıdıklarından zerre kadar şüphem yok.
Akdeniz Manşet’in sürmanşetindeki haberi herkes görmüştür.
Evcilmen konusunu..
Dün yakın bir dostum sabah saatlerinde telefon ile aradı.
Karşımdaki ses, “Ağabey. Biliyorsun Devrim Kök’ün koltuğu gidip geliyor. Ha bugün gidecek, ha yarın gidecek diye partili partisiz herkes belli bir beklenti içerisinde. Süleyman Evcilmen’e yakınlığı ile bildiğimiz eski CHP’li meclis üyelerinden bazıları, Evcilmen için itibari iade girişimleri başlatmış durumda. Süleyman Evcilmen’in CHP’ye tekrar dönüşü ve bu dönüş ile birlikte Devrim Kök’ün yerine il başkanlığına getirilme çalışmaları yoğunlukta” diyordu..
Bu durduk yerde ortaya atılan bir bomba olabilir miydi?
Üstelik acabaların bol bol dolaştığı bir ortamda.
Olabilir de, olmayabilir de.
Ama Evcilmen konusunda haydi biz, “Nabız yoklama” adı koyalım, o nabzı yoklama ile ilgili verilen isim, öyle yabana atılacak türden değildi.
Nitekim yaptığım birkaç saatlik istihbarat çalışmasının neticesinde böyle bir girişim hayli yol bile almış, aldırılmış.
Zira o kişi, Süleyman Evcilmen’in haberi olmadan bırakın böyle bir işe girişmeyi, halk tabiriyle, “Evcilmen’den habersiz WC’ye bile gidemez dense cuk diye oturur.
Devrim Kök 30 Mart seçimleri öncesi yanlışlar üzerine yanlış yapmış mıdır?
Aday belirleme süreci içerisinde bir il başkanına yakışır türden olmayan tutumlar sergilemiş midir?
Birleştirici, uzlaştırıcı bir il başkanı olmak yerine, özellikle eski genel başkanı, milletvekilleriyle yan yana gelmeme çabası sarf etmiş midir?
CHP’den meclis üyesi seçilenleri tutamaz hale gelmiş midir?
Kendi elleriyle yönetime aldığı isimler bir bir önce yönetimden ardından partiden kaçmaya başlamış mıdır?
Hangi sorumuzun yanıtına, “Hayır öyle değildir” denecek?.
Hepsine evet değil mi?
O halde, Herkesin CHP’nin Muratpaşa adayı Süleyman Evcilmen” dediği.,
30 Mart’ta tekrar belediye başkanlığını kazanacağına kesin gözle bakıldığı sıralarda, ani bir kararla ne değiştiyse değiştirilip, Sultan Yeğen, Devrim Kök ve Ümit Uysal arasında gidip gelen adaylık süreci, Ümit Uysal ile karara bağlanması sonucu, Evcilmen’in DSP’ye geçmesi normal mi?
Başkalarına olmayabilir ama bana göre normalinde normali..
Evcilmen’in, “Beni bu davranış şekline mecbur bırakanlar utansın” diyerek, içi sızlayarak 30 Mart seçimlerine girdiğini bilmeyen var mı?
En önemlisi de, “Kaç kişi Evcilmen’in CHP’liliğinden şüphe edebilir?
Bence beklentileri olup, Evcilmen döneminde o beklentilerini gerçekleştiremeyen kemikleşmiş ne bileyim, CHP’de her taşın altından çıkmayı kendisine amaç yada gaye edinmişler dışında çok az kişi çıkacaktır.
O zaman Evcilmen’e neden itibari iade yapılmasın ki?
CHP içerisinde Baykal’a yapılanları gördükçe nankörlüğün diz boyu olduğunu kabullenmemek mümkün değil de.,
Süleyman Evcilmen’i CHP İl Başkanlığı koltuğunda görürsek, kimse şaşırmamalı..
Bakarsınız milyonda bir kez de olsa ahde vefa damarından kan geçiverir..