‘Nerede kalmıştık’ diye soramıyorum.. ‘Nerede kalmıştık’ diye soramıyorum..

Abone Ol

“Hayırdır, hasta mısın” diye sordular..
Soran da sormayan da sağolsun..
Hasta değildim, ama bir hastam vardı, o nedenle yazamadım..
Kızım Betül Uysal’ı çoğu kişi televizyon programlarından zaten tanıyor..
Ve şu anda Akdeniz Üniversitesi’nin Basın-Halkla İlişkiler Müdürlüğü görevini yürütüyor..
Maceralı bir 2 ay yaşadıktan sonra “Pnömotoraks (Akciğerin sönmesi)” ameliyatı oldu..
Şükür, şimdi iyi durumda..
Yaşadığı macerayı da bir gün anlatırım sizlere..
Doktorlarımız açısından ibretle okuyacağınızdan eminim..

Neyse, biz bize dönelim artık..
Ülkenin de Antalya’nın da gündemi o kadar hızlı değişiyor ki..
“Nerede kalmıştık” diye soramıyorum bile..
Ama..
TÜSİAD-Hükümet çekişmesini Antalya ve ülke açısından çok önemli bulduğum için, bu konuya biraz girmek istiyorum..

Önce Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Ömer Dinçer’e biraz kulak verelim..
Şöyle diyor:
“Eğitimle ilgili çok önemli bir düzenleme yaptık..
Muhalefet partilerinden, cevap bile verebileceğimiz ağırlıkta her hangi bir söz duymuyoruz..
Yaptıkları sadece hakaret, iftira..
Son günlerde bu muhalefet boşluğunu TÜSİAD üstlendi..
Şunun açığa çıkarılması gerekiyor; TÜSİAD bir sivil toplum örgütü müdür, bir ekonomik baskı grubu mudur, bir politik baskı grubu mudur, bir siyasi parti midir?
TÜSİAD, seçilmiş hükümetlere talimat verme yetkisini kendisinde görüyor ve adeta muhalefet partisi üslubu kullanıyor..
Zannedersiniz ki bütün mutlak doğrulara onlar sahipler..
İktidara bir şey söyledikleri zaman iktidar karşısında 'emredersiniz' diyecek ve hazır ola geçecek..
Böyle bir şey olabilir mi?
Bu TÜSİAD, 1979 yılında Başbakan Bülent Ecevit'in ‘defter tutun’ dediği için, Başbakan'a karşı toplam 24 gazeteye ilan vererek hükümeti düşürmeye çalıştı..
12 Eylül faşist cuntası, bu ülkeyi katlederken, bu ülkenin bütün kaynaklarını sömürürken, bütün dernekleri kapattı..
İlk açılmasına izin verdikleri örgüt kim?
TÜSİAD..
Niye?
Gitsin cuntanın ABD’de lobisini yapsın diye buna izin vermiştir..
1960 darbesinde, 1971 ihtilalinde, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, 27 Nisan muhtırası verildiğinde TÜSİAD’ın nerede olduğunun sorulması gerekir..”

Bunlar büyük suçlamalardır..
Ama..
Açık söyleyeyim, bence de TÜSİAD haddini çok fazla aşmıştır..
Bir sivil toplum kuruluşu olarak eleştirmek-öneride bulunmak başkadır, talimat vermek başka..
43 yıllık meslek hayatım, hep “TÜSİAD efsaneleri”ni dinlemekle geçti..
Yaşayanlarla, yazanlarla birebir konuşmalarımız oldu..
İstemedikleri türde çalışan hükümet üyelerini istifa ettirdikleri, hatta bir Bakan’ı 1 haftada değiştirttikleri anlatıldı..
Türkiye’deki bütün medya kuruluşları (direk ya da dolaylı) ellerinde olduğu için, bunu hep silah olarak kullandıkları, hatta seçimleri bile yönlendirdikleri, kısaca bu ülkenin seçilmişleriyle istedikleri gibi oynadıkları öne sürüldü hep..

Ömer Dinçer’in konuşmasını okurken, geçmişte dinlediğim olaylar ve insanlar geldi aklıma..
Rahmetli Vehbi Koç’tan bugüne siyasal ve ekonomik yaşamımızı düşündüm..
Hatta, “AB’ye girelim” baskısıyla yapılan yönlendirmeler geçti gözümün önünden..
Ve..
Türkiye’nin “TÜSİAD baskısı”ndan kurtulması gerektiğine inandım..
Ömer Dinçer haklıydı..
TÜSİAD “ne olacağına” karar vermeli artık..
Sivil toplum kuruluşu mu olacak, bir siyasi parti mi?
Siz ne dersiniz?