Öğretmenlerimiz.. Ve çocuklarımız..

Abone Ol

Yeni bir eğitim programının (4+4+4) uygulandığı 4. ders yılı döneminde..

Eğitim konusunda küçücük bir örnek verip, “herkese” önemli uyarılarda bulunacağım..

ÖĞRETMENE “ÖZEL” MEKTUP

Abraham Lincoln, oğlunun öğretmenine aşağıdaki mektubu yazmış..

“Zaman alacak biliyorum..

Fakat eğer öğretebilirsen.. 

Ona..

Kazanılan bir liranın, bulunan beş liradan daha değerli olduğunu öğret..

Hem kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duymayı..

Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu.. 

Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona..

Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını.. 

Eğer yapabilirsen, ona kitapların sırlarını öğret.. 

Fakat ona sessiz zamanlar da tanı..

Gökyüzündeki kuşların, güneşin altındaki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği..

Hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona.. 

Herkes yanlış olduğunu söylediğinde dahi..

Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret..

Tüm insanları dinlemesini öğret ona.. 

Fakat tüm söylediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret..

Eğer yapabilirsen, üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona.. 

Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret..

Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını, fakat hiçbir zaman kalbi ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.. 

Uğultulu bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona..

Ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa.. 

Dimdik dikilip savaşmasını öğret..”

SOPAYLA TERBİYE Mİ OLUR?

Türkiye’de her 3 okuldan 1’inin “uyuşturucu” ile tanıştığını.. 

Okullarda yöneticilerin yüzde 10’unun, öğretmenlerin ise yüzde 18’inin “sopayla” dolaştığını.. 

Ortaya koyan Eğitim Sen’in bir araştırmasını okuyunca.. 

ABD Başkanı’nın bu mektubunu hatırladım..

Bir dünyaya hükmeden bir Başkan’ın eğitimciye yaptığı ricaya bakın..

Bir de bizim okullarımızda kol gezen “şiddet” ve “uyuşturucu” furyasını çaresizlik içinde izleyen.. 

Veya “sopayla terbiye etmeye çalışan” öğretmenlerimize bakın..

ŞU MANZARAMIZA İYİ BAKIN

Hep söylüyorum.. 

Bizde “öğretmen” çok.. 

Ama ne yazık ki, “eğitimci” parmakla sayılacak kadar az..

Araştırmaya göre..

Öğretmenlerin dayak atmasına okulların yüzde 39'unda rastlanıyormuş..

“Dayak”la eğitim olur mu?

Olursa, işte böyle olur..

Tabloya bakın:

Okulların yüzde 50’sinde öğrenciler arasında bıçaklı kavga meydana geliyor.. 

Okul içinde kız öğrencileri rahatsız etme oranı yüzde 56.44, okul dışında ise yüzde 69.19..

Öğrencilerin yüzde 90.69’u birbirine küfrediyor.. 

Yüzde 88.18'i kavga ediyor.. 

Yüzde 88’i sigara kullanıyor ya da bulunduruyor..

Bunlara bir de “uyuşturucu” ve “seks”i eklerseniz.. 

Öğrencilerimize “nasıl bir eğitim” verildiği kendiliğinden ortaya çıkıyor..

ÖNCE ÖĞRETMEN EĞİTİLMELİ

Yanlış anlaşılmasın..

Amacım.. 

Öğretmenlerimizi kötülemek ya da aşağılamak değil..

Kötülediğimi ya da aşağıladığım şey.. 

Türkiye’nin “milli eğitim sistemi”..

Biz daha öğretmenlerimize bile “eğitim” veremiyorken.. 

Onlardan “eğitimci” olmalarını nasıl bekleriz?

 “Sen kitapları ezberle, biz de sana ezberine göre bir diploma verelim, çek git” mantığıyla verilen.. 

“Ezberci ve elemeci” eğitim sisteminin öğrencilerinden de, “akıllı-mantıklı-kendini-bilen-araştırmacı” olmalarını beklemek biraz haksızlık olmaz mı?

Kaldı ki.. 

Geleceğin öğretmenleri de bu gençlerin arasından çıkacak..

Alın size bir “kısır döngü”..

MİLLİ EĞİTİM BAKANI’NA

Milli Eğitim’in Bakan’ına sesleniyorum..

Abraham Lincoln’ün, çocuğunun öğretmenine yazdığı yukarıdaki mektup.. 

Planlanması ve uygulanması gereken bir “eğitim sistemi”nin ana fikridir..

Ve çocuklarımızı.. 

Bu ana fikre uygun bir eğitim sistemi ile yetiştirmez isek..

“Damarlarımızdaki asil kan”ın da hiçbir faydası olacağını sanmıyorum..

Unutmayın.. 

“Ezberci ve elemeci” eğitim sistemi ile yetişen dünün çocukları, bugün bizleri yönetiyor..

Ve durumumuz ortada..

Bugünkü çocuklarımız da yarın bunların yerini alacak..

ÖNCE BUNU ÖĞRETMELİYİZ

Zaman alacak biliyorum.. 

Fakat.. 

Çocuklarımıza öncelikle.. 

“Kazanılan bir liranın, bulunan beş liradan daha değerli olduğunu” öğretmek zorundayız..

Önce öğretmenlerimize, sonra da çocuklarımıza bunu öğretemiyorsak..

Sistemlerin hiçbiri işe yaramayacaktır..