2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile ilgili konuşan Türk Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Oğuz Öztürk, “Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki; güçlü bir milli eğitim bütçesi için sendikamızın ve eğitim çalışanlarının talep ve beklentilerinin dikkate alınması çok önemlidir. Peki 2025 yılı MEB bütçesi eğitimin ihtiyaçlarını ve beklentileri karşılayacak mı? Bütçe sadece zorunlu ihtiyaçlara mı cevap veriyor yoksa yatırımlar için de yeterli kaynağı sağlıyor mu?” diye sordu. MEB bütçesini rakamlarla değerlendiren Başkan Öztürk, “2025 yılı için Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan bütçe 1 trilyon 451 milyar 715 milyon 540 bin TL’dir. 2025 yılı MEB bütçesinden personel giderlerine ayrılan rakam, 1 trilyon 30 milyar 744 milyon TL’dir. Bu da MEB bütçesinin yüzde 71’ine denk gelmektedir. Ayrıca; sosyal güvenlik devlet primi giderleri (131 milyar 441 milyon TL) MEB bütçesinin yüzde 9’una, mal ve hizmet alım giderleri (116 milyar 553 milyon TL) MEB bütçesinin yüzde 8’ine tekabül ediyor. Sermaye giderleri ( 141 milyar 254 milyon TL) MEB bütçesinin yüzde 9,73’üne, sermaye transferleri (446 milyon TL) MEB bütçesinin yüzde 0,03’üne, cari transferler de (31 milyar 275 milyon TL) MEB bütçesinin yüzde 2,15’ine tekabül etmektedir. Dolayısıyla aslında eğitim yatırımlarına ayrılan pay devede kulak kalmaktadır” dedi.
‘Atama sayısı en az 100 bin olmalı’
MEB bütçesinden talep ve beklentilerini açıklayan Öztürk, “Ülkemizde eğitimin en büyük sorunlarından birisi öğretmen açığı ve bu açığın giderilmesi için ücretli öğretmen görevlendirmesinin pansuman tedbir olarak uygulanmasıdır. Sendikamızın geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında yaptığı araştırmaya göre ücretli öğretmen sayısı 79 ilde 72 bin 723, norm kadro ihtiyacı da 101 bin 350’dir. 2024 yılında öğretmen ataması henüz yapılmadığından eylül ayı itibariyle ihtiyaç daha da artmıştır. Bu nedenle ücretli öğretmen görevlendirmesinin 2024-2025 yılında 100 bine ulaşması muhtemeldir. Bu noktada MEB’in öncelikli görevi öğretmen ihtiyacını gidermek ve bunun için de kadrolu atama yapmak olmalıdır. Ücretli öğretmen denilen kölelik anlayışı ile eğitimi ihya edemeyeceğiniz gibi başarı sağlamanız da mümkün olmayacaktır. Ücretli, sözleşmeli ya da adı ne olursa olsun kadrolu dışında atama istemiyoruz. Ayrıca 2025 yılında atama sayısı en az 100 bin olmalıdır. MEB, bu konuda ısrarcı ve gayretli davranmalıdır. Eğitimin ihtiyacı söz konusu olduğunda kesinlikle bütçeden tasarruf yapılmamalıdır. Zorunlu Hizmet bölgeleri itibariyle öğretmenlere bölgenin mahrumiyet derecesine göre 1 asgari ücret ile 2 asgari ücret arasında değişen oranlarda Zorunlu Hizmet Tazminatı ödemesi yapılmalıdır. 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde de yerini bulan bu önerimiz hayata geçirildiği takdirde öğretmenlerimiz elverişiz bölgelerde gönüllü olarak çalışacak, böylece o bölgelerde öğretmen açığı sorunu çözülecek ve bu şekilde çakılı sözleşmeli öğretmen istihdamına gerek kalmayacaktır” dedi.
‘Talebimiz şu ana kadar karşılık bulmadı’
‘Ülkemizde öğrenci başına yapılan harcama oranı da OECD ülkelerine kıyasla çok düşüktür’ diyen Öztürk, “Ekim ayında 4 kişilik aile için açlık sınırı 20 bin 432 TL, yoksulluk sınırı ise 66 bin 553 TL oldu. Enflasyon alıp başını giderken, gıda, giyim, akaryakıt başta olmak üzere tüm kalemlere zamlar peşi sıra gelirken, eğitim çalışanlarımız yoksulluk sınırının altında ücretlere mahkûm edilirken ve geçim şartları giderek zorlaşırken yapılması gereken; idarecisinden öğretmenine yardımcı personelinden, memuruna kadar tüm eğitim çalışanlarının maaşlarının erimemesini sağlamaktır. Hatırlarsanız ek ders ücretlerinin yüzde 100 artırılması için 2023 yılında imza kampanyası gerçekleştirmiştik. Ancak talebimiz şu ana kadar karşılık bulmadı. Ek ders ödemelerinde kullanılan katsayıların düzenlendiği 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 176. maddesinde yer verilen ek ders ücret ödeme katsayılarının iki katına yani gündüz öğretimi için 140’tan 280’e, gece öğretimi için 150’den 300’e yükseltilmesi talebimiz hem haklı hem de makuldür. Günümüz ekonomik şartları, yüksek enflasyon, eriyen ücretler göz önüne alındığında öğretmenlerin ve tüm eğitim çalışanlarının alın terlerinin karşılığını alması gerekmektedir” diye konuştu.
Personel yetersizliğine dikkat çekti
Personel yetersizliğine dikkat çeken Öztürk, “Okullarımızda ciddi sayıda memur, hizmetli ve güvenlik görevlisi ihtiyacı da söz konusudur. Özellikle yardımcı hizmetli personel kış mevsiminin gelmesi, salgın hastalıkların artmasıyla birlikte daha da önem kazanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı kadrolu hizmetli alımı yapmak yerine yardımcı personel eksiğini İŞKUR üzerinden alım yaparak gidermeye çalışmaktadır. Ancak hem verilen ücretlerin yetersizliği hem de personelin çalışma günlerinin az olması, bu uygulamanın sağlıklı uygulanamaması sonucu doğurmuştur. MEB ekim ayı itibariyle 30 bin alım yapmıştır. 120 bin alım yapılacağı duyurulurken, 30 bin alım hangi ihtiyacı ortadan kaldıracaktır? Bu sorunun tek çözümü ihtiyaç oranında kadrolu hizmetli personel alımı yapılmasıdır. Keza güvenlik personeli istihdamı da şiddet haberlerinin peşi sıra geldiği okullarımızda elzem alınması gereken tedbirlerden birisidir. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet, öğrenciler arasında yaşanan şiddet, zararlı madde bulundurulması, kesici alet ve ateşli silah taşınması gibi hususlar personel temini noktasında tasarruf yapılamayacağını net olarak ortaya koymaktadır. Kısacası eğitim-öğretim hizmetinin daha işlevsel ve nitelikli yürütülebilmesi için personel ihtiyacı acilen giderilmeli, tüm okullara derslik, öğretmen ve personel sayısına oranla yeterli ödenek sağlanmalıdır” diyerek konuşmasını tamamladı.