Çocukların yaşadıkları olayları yetişkinler gibi anlamlandıramadıkları ve yetişkinler gibi ifade etmekte güçlük yaşadıklarını dile getiren Psikolojik Danışman Gizem Yıldız, bu yüzden yetişkinlerde kullanılan terapi yöntemlerinin çocuklar üzerinde uygulanmaya çalışıldığında sonuç alınmama ihtimalinin çok yüksek olduğunu belirtti. Gizem Yıldız, “Yarar sağlanamadığı gibi danışanı gerileme sürecine de sokabilir. Çocukların kendilerini en özgür hissettikleri anlardan biri de oyundur. Çocuklar, davranışlarını etkileyen kızgınlıklarını, korkularını, üzüntülerini, endişelerini, çaresizliklerini, hayal kırıklıklarını oynayarak dışa vurur ve deneyimlerini oynayarak anlatırlar. Bu anlamda oyun terapisi, oyuncakları kullanarak konuşmanın ve yardıma ulaşmanın en kolay yolu haline gelir. Oyun ve oyuncaklar aracılığı ile çocukların kendilerini ve ihtiyaçlarını ifade etmelerine yoğunlaşan özel terapi türüne ‘oyun terapisi’ denir. Oyun terapisi, çocukların bilişsel ve sosyal becerilerini, duygu ve düşüncelerini oyun ile ortaya koymalarını amaçlar” diye konuştu.
Metafor ve hikayeler
Yıldız, çocuklar için oyunun, onların ilişkilerini ve sosyal becerilerini prova ettikleri doğal bir iletişim yolu olduğunu vurgulayarak, “Bu sebeple, oyunun temel işlevi evde ya da oyun seanslarında değişmez. Ancak oyun seansların içindeki oyun, teknik ve içerik açısından çocuğun kendi kendine ya da diğer yetişkinlerle oynadığı oyundan farklıdır. Oyun terapisinin evdeki oyundan en temel farkı çocuğun oluşturduğu bu sembolik anlatımları okuyabilen bir terapistin orada olup onunla oynamasıdır. Oyun terapisinde, çocukların düşüncelerine, duygularına, fantezilerine ve çevrelerinin üzerlerindeki etkilerine odaklanılır. Çocuklar terapi sayesinde, üzerlerindeki olumsuz duyguları tekrar deneyimler ve terapistin yardımıyla bu duygulara yönelik yeni bir bakış açısı geliştirmeye başlarlar. Terapiyle birlikte, karşılaştıkları durumlar ile nasıl başa çıkabileceklerine yönelik yeni stratejiler öğrenirler. Aile bir sistemdir ve bu sistemde çocuk değişirken sistemin ana parçaları yani anne ve babalar da sürece dahil edilir. Veli görüşmeleri ile çocuğun iyileşme süreçleri desteklenir. Çocuk kurduğu oyunda metaforlar ve hikayeler üzerinden kendi hikayesini iyileştirir” diye açıkladı.
‘Genelde 2-11 yaş arası’
Yıldız, oyun terapisine ilişkin konuşmasına şunları da ekledi: “Oyun terapisi, özellikle iletişim kurmakta ve kendini sağlıklı bir şekilde ifade etmekte güçlük çeken çocuklar için oldukça faydalı olmakla birlikte yoğun stres altında kalmış veya travmatik bir olay yaşamış çocuklar için de başvurulan yöntemlerden birisidir. Bu yöntem ile çocuk hayatındaki ‘normallik’ duygusunu hissetme şansı yakalar. Bunun yanı sıra, duygusal veya sosyal ilişkilerinde çeşitli bozukluklarla mücadele eden çocuklar için de terapi esnasında oyun terapisinden büyük ölçüde yararlanılır. Özellikle öğrenme güçlüğü, otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), depresyon, anksiyete bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi bozuklukların gözlendiği çocuklarda oyun terapisinin etkisi bilimsel araştırmalarca kanıtlanmıştır. Oyun terapisi genelde 2 ve 11 yaşları arasındaki çocuklarda uygulanır. 2 yaş çocuğun genellikle oyun oynamaya başladığı yaştır. 11 yaşından büyük çocuklarda da bazen yaşadığı soruna göre oyun terapisi tercih edilebilir. Çocuğun terapi süreci boyunca terapist belirli aralıklarla çocuğun ebeveynleri ile terapinin gidişatı ve çocuğun durumu hakkında görüşür. Gerekli gördüğü durumlarda çocuğa bakım veren diğer fertlerle de eğitim ve bilgilendirme seansları uygular. Terapinin süresi ve görüşme sıklığı çocuğun yaşına ve duruma göre değişkenlik gösterir. Terapist kimi durumlarda çocuk ile oyun terapisi yapmak yerine ebeveynler ile belirli aralıklarla görüşerek aile yaşantıları ile ilgili danışmanlık sağlayabilir.”
ARZU YAVUZ