Perişan-berbat-çirkin bir Antalya..

Abone Ol

Her yıl sayısı giderek artan bir “turist” akışı ile Türkiye’nin “turizm başkenti”..
Üstelik her yıl 1400 civarında spor kulübünün kamp tercihi..
Tarihi ve kültürel değerleri ile bütün dünyada en dikkat çeken “bölge”..
Ama..
Bu Antalya..
Aynı zamanda “perişan-berbat-çirkin” bir şehir..
Hangi sokağına, hangi cadde ve bulvarına girseniz, her türlü pisliği-kirliliği-düzensizliği görüyorsunuz..

Hani “filler tepişir, olan çimlere olur” şeklinde bir benzetmemiz vardır ya..
O misal..
Başkanların kişisel ya da siyasi çekişmeleri yüzünden..
Antalya “alması gereken hizmeti” gerektiği gibi alamıyor maalesef..
Siz bakmayın “park yaptık, cadde güzelleştirdik, asfaltlama rekoru kırdık” gibi göstermelik açılışlara..
Gidin o parklara..
Gezin o güzelleşen(!) caddeleri..
Görün yapılan asfaltlamaları..
Hepsi dökülüyor..
Hepsi düzensiz..
Hepsi kalitesiz..
Hepsi çirkin..
Çoğu yerde, bir köyde bile zor rastlanan manzaralar görüyorsunuz..
Kaldırımlar semt pazarı gibi..
Esnaf, yolu babasının malıymış gibi taşlarla, sandıklarla işgal edip, kendisine yer ayırmış..
Görüntü çirkinmiş, kimsenin umurunda değil..
Onlar yapıyor, belediyeler de seyrediyor..

Ya o park eden araçlara ne demeli?
Bu kentte turist mi var, engelli mi var, hasta mı var, kimse umursamıyor..
Sürücüler, araçlarıyla kaldırımları işgal ettikleri yetmiyor, park eden aracın yanına park ederek hem o aracı kilitliyor, hem de trafiği..
Bu ne rahatlık böyle yahu?
Bunun düzenini sağlamak..
Bu araçlar için “park yeri” üretmek belediyelerin görevi değil mi?
Geçen önceki yıl 42 bin, geçen yıl da yine 40 bin civarında araç girmiş Antalya trafiğine..
Daha önceki yıl da 26 bin..
Bu kadar araç giriyor, belediyeler yine seyrediyor..
AVM’lerinki dışında üretilmiş bir tane otopark yok..
Bu durumda, araç sahiplerine de kızamıyorsunuz..
Arabayı alıp cebine koyacak hali yok elbette..
Park edeceği yer istiyor..
Ama..
Araç kullananların da, gidecekleri yerin önünde park etme saplantısından kurtulması gerekiyor..
Uzak bile olsa, müsait bir yere, araç ve yaya trafiğini engellemeyecek şekilde, ikinci sıra oluşturmadan, park eden aracı da kilitlemeden park etmeyi bilecek artık..

Ve asfaltlama işleri..
Bana “düzgün” bir tek cadde, bulvar, sokak gösteremezsiniz..
Her yağmur yağdığında gölcükler oluşuyor..
Hemen hepsi “yamalı bohça” gibi..
Rögar kapakları ya düşük ya yüksek..
Çoğu yer bozuk satıh..
Niye?
Belediyeler işlerini gerektiği yapmıyorlar da ondan..

Bütün bunları bir araya getirdiğinizde..
İşte o en başta söylediğim, “perişan-berbat-çirkin” bir Antalya çıkıyor karşımıza..
Ve..
Bütün bu görüntülerin sorumlusu olan başkanlarımız, “kaldırım belediyeciliği yapıyorlar” diyene de (kentin manzarası bu kadar vahim durumda iken) bozuluyorlar..
Ve hemen hepsi “yüzleri kızarmadan” yine “aday” olmak için başvuruyor, kampanya yapıyorlar..
Sonra?
Esnaf, “turist kent içine gelmiyor” diye ağlıyor..

Başkanlara da, esnafa da, vatandaşa da soruyorum..
Dünyada gerçekten bir “marka” şehir de olsa..
Cadde ve sokakları böylesine çirkin-düzensiz-pislik içinde olan bir yere siz olsanız gider misiniz?