Safsata gerçeği!

Abone Ol

Valiliğin hem bitişiğinde.
Yanlış hatırlamıyorsam ismi Özenler Petrol’dü.
20x20 metrekarelik alanda, benzin-motorin ne bileyim gaz satışı yaparak para kazanan o istasyonu, Kalekapısı projesinin ilk ayağı kapsamında dönemin Belediye Başkanı Hasan Subaşı tarafından 1990 yılların başlarında kaldırıldı.
Daracık alanda üstelik yoğun yerleşim ve gezi alanlarının olduğu bir yerdeki söz konusu istasyonun gelecek açısından tehlike teşkil edeceğini 25 yıl öncesinden gören Subaşı’nın bu icraatının önemi, yıllar sonra, “Ne kadar da haklı bir çalışma yapmış” dedirterek ortaya çıktı.
Ve Antalya’nın merkezi, tabiri caiz ise şehrin orta göbeğindeki tek istasyon Güllük Caddesi’ndeki Petrol Ofisi.
Aynı zamanda Antalyaspor’un da eski başkanlarından birisi olan merhum Nedim Saraçoğlu tarafından yapılan ve Saraçoğlu’nun işletmeciliğini sürdürdüğü dönemlerde sadece işlerini yapmasıyla bilinen söz konusu istasyondaki işletmecinin son zamanlarda hummalı bir çalışma olduğu dikkatlerimizden kaçmadı.
Nitekim.,
Yıllarca oto park olarak kullanılan istasyon içerisindeki kuzey tarafındaki alan, işletmecisi tarafından önce kafeterya haline dönüştürüldü.
Tutmayınca kamelya görünümü verilip, oturma alanına çevrildi.
“Boş gezeni Allah sevmiyor, boş alanı da ben sevmem” gerçeğini ortaya koyarcasına, aynı yer günler öncesi kapalı bir mekân haline getirilmeye başlandı.
Üç kilo meyvesini satarak evinin geçimini temin eden seyyar satıcının..
Ya da.,
15-20 tane mısırı satarak çocuğunu okutmaya çalışanların başına Azrail gibi dikilen zabıta memurları, ensesi kalınlarla uğraşmamaları yönünde talimat mı aldılar ki?
Mahalle halkı, “Ne oluyor” sorularını bir birlerine sorarken, şehrin göbeğindeki bu istasyonun içerisindeki çalışmalar, Büyükşehir Belediyesi’nin ne Zabıtası’nın, ne üst düzey bir bürokratının ne de her hangi bir çalışanının dikkatini çekti.
“Gör ama görmemezlikten gel.”
“Bil ama bilmiyormuş gibi davran” zihniyetiyle hareket etmeyi kendisine amaç edinenlerin vurdum duymazlığı karşısında, millete fast food satmak için ortaya yeni bir mekan çıkartan akaryakıt istasyonu işletmecisi o kadar rahat ki.,
“Canımı sıkmasınlar belli bir süre sonra yıkar, yerine gazino bile dikerim” edasıyla mı nedir, prefabrik mekânının içerisini bile dayayıp döşedi.
Otopark yerini kapalı mekâna çevirme öncesi Büyükşehir’den her hangi bir izin aldı mı?
Aldıysa bu izin ruhsat mı, yoksa sözlü garanti mi?
Üç-Beş gün sonra insanlara gıda hizmeti sunacağından dolayı, aynı yerin işletme ruhsatıyla mı çalışacağı, hepsi ama tamamı muamma?
Ne var ki bu muammalara rağmen kimsenin kılını bile kıpırdattığı yok.
“Antalya biliyor. Çalışan belediyeyiz” sloganlarını Cadde ve Sokaklara döşeyenler, yakında bilboardlara,“Antalya biliyor. Çalışanlar nasıl çalışırsa çalışsın biz gerekirse kör de oluruz, sağır da” afişleri asarsa kimse şaşırmasın.
E artık.,
“Antalya deniz, yemeyen keriz mi!..
Yoksa, “Yağma Hasan’ın böreği” mi denir?
Adını ne koyarsanız koyun da, hiçbir dönem böylesine vurdumduymazlık, böylesine umursamamazlık görülmedi.
Aslında bizimkisi Akaydın’ın yıllardır söylediği gibi yine bir safsata(!)
O safsatayı görmek isteyen, Güllük Caddesi’nin orta göbeğindeki akaryakıt istasyonuna gitmesi yeterli.