Özkul: Özel hastaneler ve ilaç firmaları insanlığa sağlık hizmeti vermekten ziyade piyasada daha çok hasta oluşturup daha çok belirli marka ilaç satmayı ve sadece para kazanmayı amaç ediniyor. Bu amaç doğrultusunda her türlü yöntem ve metodu çekinmeden pervasızca uyguluyor
Afyon'da bir tıp merkezinin göz taraması sonucu 7 kişinin kör olmasının ardından Sağlık Bakanlığı özel sağlık kurumlarına sağlık taramasını yasakladı. Bu kurumların para kazanmak için belediye, dernek ve vakıflar üzerinden sağlık taraması yapacağı öne sürülüyor. 7 kişinin kör olması üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da vatandaşı uyararak özellikle göz taraması, check-up gibi işlemleri ücretsiz yaptığını belirten özel sağlık kuruluşlarının bu hizmetin bedelini SGK'dan aldığını açıklamıştı. Yapılan sağlık taramalı ücretsiz değil ve aynı zamanda yapılan taramalarda kişinin belirli bir kuruma yönlendirilmemesi şartı bulunuyor. Bu kurala uyan ise hiç yok!
TOD ilan bile verdi
Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği (HAYAD) Yönetim Kurulu Genel Başkanı Eczacı Optisyen Nuri Özkul yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: 'Özel sağlık kuruluşlarının halkı kendilerine yönlendirme konusunda çeşitli yöntemleri var. Ücretsiz müşteri-hasta servisi konması, yasal olan olmayan reklamlar, 'ücretsiz sağlık kontrolü yapıyoruz' duyuruları bunlardan bazıları. Afyon'daki vaka duvara çarpan bir vaka. 7 kişinin birden gözünün kör olması olayın ciddiyetinin boyutunu gösterdi. Hastalarımız böyle taramalara itibar göstermesin diye gözle ilgili dernek olan Türk Oftalmoloji Derneği gazetelere tam sayfa ilan verdi.
Vaka yaratılıp hasta ve SGK sömürülüyor
Bir kere sağlık hizmetlerine ulaşım devletin sorunu ve görevidir. Özel sağlık kurumlarının 'sağlık taraması yapıyoruz' diyerek vaka yaratıp da hastayı ve sigorta sistemlerini sömürmesi art niyetli bir tutumdur. Bunun sağlık hizmeti vermek ile alakası yoktur. Sağlık Bakanlığı ve Sağlık İl Müdürlüğü çok dikkatli olmalı. Bugün, özel hastane ve klinikleri kuran kişiler iktidara yakın olan kişilerdir. Kentlerde Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Müdürlüğü yetkilileri ise 'onlar bizimkiler' diyerek bu tip taramalara sessiz kalabiliyor. Bu özel sağlık kurumları yok yere hastalardan çok sayıda vakalar çıkartabiliyor, hasta üzerinden karlılıklarını arttırmaya çalışıyorlar. Taramalarda hiçbir kimse belirli bir hastaneye yönlendirilemez.
Neden kırsala varoşa gidiyorlar
Bu kurumlar sağlık tırlarıyla tarama yapıyorlar. Burada amaç tamamen hastayı hastaneye yönlendirmektir. Neden kırsal kesime, köylere, varoşlara gidiyorlar çünkü oralarda bir dünya göz sorunu olan, eğitimi düşük, sağlık sorunu yüksek, sağlık bilinci olmayan, hayatında hiç göz doktoru ile tanışmayan yaşlı insan var. Özellikle tedavi değeri yüksek, kar getiren katarakta yoğunlaşıyorlar. Ayrıca tedavi değeri yüksek rahatsızlıklarda sadece sigortadan aldıkları parayla yetinmiyorlar. Sana gelip diyelim tedavi masrafın gerçekte 1000-1500 lirayken 'senin tedavin 2 bin lira tutuyor. Bunun bir bölümünü SGK ödüyor, kalanını sen öde' diyorlar. Birde bunun üzerinden az bir indirim yapıyorlar. Sende indirim yaptıklarını sanıyorsun.
Göz hastaları sömürülüyor
Şimdi bir göl var içinde balık var. Oltayı atıyorlar bakalım içinden kaç tane büyük balık yakalayacağız diye uğraşıyorlar. Türkiye'de 160 ilçede göz hekimi yok zaten. En çok göz hastalıkları konusunda sömürme yapılıyor. Çünkü ilçelerde en az hekim göz hekimidir. Göz hekimleri kent merkezlerinde yığılmıştır ama ilçelerde sayıları azdır. İlaç firmaları da doktorlarla kurdukları ilişkiler sayesinde insanlar hasta olsun olmasın mutlak surette kendi marka ilaçlarının reçete edilmesi ve satılması için her türlü yola başvuruyor. İlaç firmaları çeşitli adlar altında belediye, dernek ve vakıf gibi farklı kamu kurumlarıyla ve özel sağlık kuruluşlarıyla anlaşarak 'ücretsiz sağlık taramaları' düzenleyerek yeni hastalar ya da hastalıklar türetiyor ve sadece ilaçlarının reçetelenmesini sağlıyorlar.
Dümenin böylesi
İlaç firmaları ve özel sağlık kuruluşları daha fazla satış yapabilmek ve daha fazla hastaya ulaşmak için değişik illerde kampanyalar düzenleyerek 'erken tanı' merkezlerinin sayısının artırılmasını da hedefliyor. Genelde bu kampanyalarda seminerler veriliyor. Katılımın fazla olması için tanıtım yapılıyor. Firmalar, Valiliklere bağışlanan paralarla ilaç üretiminde en çok yöneldikleri hastalıkların tespiti için erken tanı merkezlerinin açılmasını sağlıyor. Örneğin bu merkezler aracılığıyla Hepatit-C'li hastalar tespit ediliyor. Bu hastalığın tedavisi Sağlık Bakanlığıyla yapılan anlaşma nedeniyle devlet tarafından karşılanıyor. Hepatit-C hastasının devlete olan maliyeti 30-40 bin dolar civarında. Firma böylece sadece bir hastadan bile yüklü miktarda para kazanıyor.'
Şükrü AĞIRMAN
Afyon'da bir tıp merkezinin göz taraması sonucu 7 kişinin kör olmasının ardından Sağlık Bakanlığı özel sağlık kurumlarına sağlık taramasını yasakladı. Bu kurumların para kazanmak için belediye, dernek ve vakıflar üzerinden sağlık taraması yapacağı öne sürülüyor. 7 kişinin kör olması üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da vatandaşı uyararak özellikle göz taraması, check-up gibi işlemleri ücretsiz yaptığını belirten özel sağlık kuruluşlarının bu hizmetin bedelini SGK'dan aldığını açıklamıştı. Yapılan sağlık taramalı ücretsiz değil ve aynı zamanda yapılan taramalarda kişinin belirli bir kuruma yönlendirilmemesi şartı bulunuyor. Bu kurala uyan ise hiç yok!
TOD ilan bile verdi
Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği (HAYAD) Yönetim Kurulu Genel Başkanı Eczacı Optisyen Nuri Özkul yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: 'Özel sağlık kuruluşlarının halkı kendilerine yönlendirme konusunda çeşitli yöntemleri var. Ücretsiz müşteri-hasta servisi konması, yasal olan olmayan reklamlar, 'ücretsiz sağlık kontrolü yapıyoruz' duyuruları bunlardan bazıları. Afyon'daki vaka duvara çarpan bir vaka. 7 kişinin birden gözünün kör olması olayın ciddiyetinin boyutunu gösterdi. Hastalarımız böyle taramalara itibar göstermesin diye gözle ilgili dernek olan Türk Oftalmoloji Derneği gazetelere tam sayfa ilan verdi.
Vaka yaratılıp hasta ve SGK sömürülüyor
Bir kere sağlık hizmetlerine ulaşım devletin sorunu ve görevidir. Özel sağlık kurumlarının 'sağlık taraması yapıyoruz' diyerek vaka yaratıp da hastayı ve sigorta sistemlerini sömürmesi art niyetli bir tutumdur. Bunun sağlık hizmeti vermek ile alakası yoktur. Sağlık Bakanlığı ve Sağlık İl Müdürlüğü çok dikkatli olmalı. Bugün, özel hastane ve klinikleri kuran kişiler iktidara yakın olan kişilerdir. Kentlerde Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Müdürlüğü yetkilileri ise 'onlar bizimkiler' diyerek bu tip taramalara sessiz kalabiliyor. Bu özel sağlık kurumları yok yere hastalardan çok sayıda vakalar çıkartabiliyor, hasta üzerinden karlılıklarını arttırmaya çalışıyorlar. Taramalarda hiçbir kimse belirli bir hastaneye yönlendirilemez.
Neden kırsala varoşa gidiyorlar
Bu kurumlar sağlık tırlarıyla tarama yapıyorlar. Burada amaç tamamen hastayı hastaneye yönlendirmektir. Neden kırsal kesime, köylere, varoşlara gidiyorlar çünkü oralarda bir dünya göz sorunu olan, eğitimi düşük, sağlık sorunu yüksek, sağlık bilinci olmayan, hayatında hiç göz doktoru ile tanışmayan yaşlı insan var. Özellikle tedavi değeri yüksek, kar getiren katarakta yoğunlaşıyorlar. Ayrıca tedavi değeri yüksek rahatsızlıklarda sadece sigortadan aldıkları parayla yetinmiyorlar. Sana gelip diyelim tedavi masrafın gerçekte 1000-1500 lirayken 'senin tedavin 2 bin lira tutuyor. Bunun bir bölümünü SGK ödüyor, kalanını sen öde' diyorlar. Birde bunun üzerinden az bir indirim yapıyorlar. Sende indirim yaptıklarını sanıyorsun.
Göz hastaları sömürülüyor
Şimdi bir göl var içinde balık var. Oltayı atıyorlar bakalım içinden kaç tane büyük balık yakalayacağız diye uğraşıyorlar. Türkiye'de 160 ilçede göz hekimi yok zaten. En çok göz hastalıkları konusunda sömürme yapılıyor. Çünkü ilçelerde en az hekim göz hekimidir. Göz hekimleri kent merkezlerinde yığılmıştır ama ilçelerde sayıları azdır. İlaç firmaları da doktorlarla kurdukları ilişkiler sayesinde insanlar hasta olsun olmasın mutlak surette kendi marka ilaçlarının reçete edilmesi ve satılması için her türlü yola başvuruyor. İlaç firmaları çeşitli adlar altında belediye, dernek ve vakıf gibi farklı kamu kurumlarıyla ve özel sağlık kuruluşlarıyla anlaşarak 'ücretsiz sağlık taramaları' düzenleyerek yeni hastalar ya da hastalıklar türetiyor ve sadece ilaçlarının reçetelenmesini sağlıyorlar.
Dümenin böylesi
İlaç firmaları ve özel sağlık kuruluşları daha fazla satış yapabilmek ve daha fazla hastaya ulaşmak için değişik illerde kampanyalar düzenleyerek 'erken tanı' merkezlerinin sayısının artırılmasını da hedefliyor. Genelde bu kampanyalarda seminerler veriliyor. Katılımın fazla olması için tanıtım yapılıyor. Firmalar, Valiliklere bağışlanan paralarla ilaç üretiminde en çok yöneldikleri hastalıkların tespiti için erken tanı merkezlerinin açılmasını sağlıyor. Örneğin bu merkezler aracılığıyla Hepatit-C'li hastalar tespit ediliyor. Bu hastalığın tedavisi Sağlık Bakanlığıyla yapılan anlaşma nedeniyle devlet tarafından karşılanıyor. Hepatit-C hastasının devlete olan maliyeti 30-40 bin dolar civarında. Firma böylece sadece bir hastadan bile yüklü miktarda para kazanıyor.'
Şükrü AĞIRMAN