‘Sen şusun şuşusun’ meselesi

Kısa da olsa tatilin ardından yeniden merhaba.

Ülkeyi yönetenler özellikle de siyasetçiler bir an önce toplumu saran bu hoşgörüsüzlük ve kutuplaşmanın önüne geçmeli, kan davasını andıran söylemlerine bir an önce son vermelidir.
Toplumsal bir hoşgörünün olması için insanımızın iç duygularını veruh güzelliğini mutlaka sağlamanın yolu bulunmalı, toplumda önder sayılan kişiler buna örnek olacak davranış ve söylemlerde bulunmalıdır.

Unutmayalım bu ülke hepimizin ve gidecek başka yerimizde yok.

Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım ağlarını sıklıkla siyasi olarak kullanan başkaca bir ülke yoktur sanırım. Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği genel seçim kararının alınmasıyla birlikte özellikle bu sayfadaki neredeyse hakaretler varan paylaşımlara şaşırmamak elde değil.

En yakın arkadaş, dostları hatta akrabalık derecesinde çok yakın olanları paylaşılan bir siyasi düşüncenin ardından birbirlerine söylemediklerini bırakmadıklarını görüyor üzülüyorum.

‘Sen şusun, şuşusun’ denilerek küslükler başlıyor.

 İki kadeh attıktan sonra yazılan ve çizilene, karşı yorumda bulunduğunda tartışma alevlenebiliyor. Aynen böyle oluyor, yeni bir güne başlandığında tarafların telefonlaşmalarında ‘Yok ya dün çok içmiştim, hatırlamıyorum bile. Tamam da ben öyle demek istememiştim. Sen beni yanlış anladın’ atışmaları olduğunu da bir gerçek.

 Bu ‘A’ olur ‘B’ olur ‘C’ olur ‘D’ partisi olur hedef ve söylemlerini benimsersin orada olmak istersin. Ol da ! buna kim ne diyebilir ki. Mesele senin düşüncelerini hangi üslup ile sunup sunmadığın.

Herkese iyi haftalar.