Seralar Acilen İyileştirilmeli

Abone Ol

Türkiye’de sera ve örtüaltı kavramı birbirine karıştırılmakta ya da yanlış anlaşılmaktadır. Örtüaltı terimi kapsayıcıdır. Yani cam sera, plastik sera, yüzey örtüsü, yüksek tünel ve alçak tünel örtüaltı kavramı içerisine dahil olurlar.

Ülkemizin toplam örtüaltı alanı 2024 yılı itibariyle 776 bin dekar kadardır. Bunun yaklaşık 56 bin dekarını cam sera, 453 bin dekarını plastik sera, 104 bin dekarını yüksek tünel ve 163 bin dekarını alçak tüneller oluşturmaktadır.

Toplam sebze üretimimiz yaklaşık 34 milyon ton olup bunun 5,5 milyon tonu örtüaltı alanlardan elde edilmektedir. Toplam içerisindeki miktar az gibi görünse de ekonomik getiri ve özellikle kış dönemindeki ihracat ekonomisi için örtüaltı alanlar kendinden fazlaca söz ettirmektedir.

Özellikle seracılık faaliyetleri sebze üretimi açısından önemli gelir kaynakları arasında yer alır.

Seracılık faaliyetlerini sadece üretilen sebze ve sebzelerin değerlendirilmesi olarak görmemek gerekiyor. Seracılık faaliyetlerini geniş kapsamlıdır.

Seraların yapı malzemelerinin temini, üretimi, ithalatı, ihracatı başlı başına bir sektördür. Seralarda kullanılan örtü malzemeleri de öyledir.

Seralar içerisinde üretilen sebzelerin tohumları, fideleri, yetiştiricilik sırasında kullanılan malzemeleri, ilacı, gübresi vb. girdilere dikkat ettiğimizde müthiş bir ekonomik faaliyet alanıdır.

Ayrıca önemli de bir istihdam alanıdır. Bu istihdamı sayılan ve sayılmayan istihdam diye düşünelim. Aileler için kazanç kapısı olması ve geçimini buradan sağlayanlar iş sahibi olmak için bir yerlere asla kayıt bırakmazlar.

Son yıllarda rakımı yüksek yerlerde, yani yayla bölgelerinde yapılan seracılık faaliyetleri yetkililerimiz tarafından ayrıca incelenmelidir. Örneğin Antalya’nın Elmalı ilçesindeki sera varlığı resmi rakamlara göre yaklaşık 20 bin dekar kadar. Bu yıllardır üretimin yapıldığı Kumluca’nın yarısı kadar demektir. Yapılan yeni sera alanlarının bir kısmı büyük alanlardan oluşurken bir kısmı da küçük alanlardır.

Ayrıca son yıllarda Jeotermal enerji kaynaklarının olduğu bölgelerde büyük sera alanları kuruluyor ve topraksız üretim yapılıyor.

Yine son yıllarda organize tarım bölgeleri, organize seracılık bölgelerinden çokça bahsediliyor. Buralardaki üretimin şekli ve etkisi hakkında küçük üreticilerin fazla bilgi sahibi olduklarını düşünmüyorum.

Seracılık faaliyetlerinin tümünü kendi içerisinde farklılaşan girdiler sağlayan büyük büyük firmaların yönlendirdiğini kabul etmeliyiz ve buna göre sektörü okumalıyız. Yani her firma olması gerektiği gibi kendi çıkarlarını düşünmek zorunda.

Peki kırsal kesimdeki üreticileri ki düşünecek?

Bu cümleleri küçük üreticilerin korunarak geliştirilmesi amacıyla yazdım. Sera alanlarının büyük olması, organize sera bölgeleri gibi gelişmeleri destekliyorum. Fakat bu gelişmelerin kontrolsüz şekilde ilerlediğini düşünüyorum.

Örneğin seracılık ile ilgili toplantılarda ihracat için yeni sera alanlarına ihtiyaç olduğu söyleniyor. Buna bağlı olarak da sürekli teşviklerle ülkemizin her tarafından yeni sera alanları kuruluyor. Peki bu ne kadar daha sürecek?

Büyük sera alanlarını oluşturan işletmelerin birçoğunun sektör dışından yatırımlar olduğunun da altını çizelim. Bu tür işletmelerle küçük çaplı seracıların rekabet etme şansları maalesef yok.

Yani köylerimizdeki, kasabalarımızdaki seracılık faaliyetlerini kendi elimizle dışlamış olabileceğimizi de hesaba katmalıyız. Küçük çaplı üreticilerimizi desteklemez isek ve durumlarını iyileştirmez isek köylerimiz hızla boşalmaya devam edecektir.

İhracatçı il ve ilçelerden sebze temin etmek yerine jeotermal enerji bölgelerinden, topraksız seralardan ihtiyacını temin edecektir. Kısa vadede bu önemli gözükse de ihmal edilen köylü ülkemizin aleyhine olacaktır.

Kapsamlı kırsal kalkınmadan bahsederken bunların düşünülmesi gerekiyor.

Tarımda söz sahibi yetkililer, köylerin uzağına kurulan bu alanlarda çalışacak kişileri Afganistan’dan getirdiğimizi görünce köre ve sağıra yatmasın lütfen.

Dolayısıyla önceden hareket edelim ve mevcut sera alanlarının iyileştirilmesini sağlayalım. Ve tabi ki diğer tarımsal üretim alanlarını da unutmayalım.