Türkiye’nin ‘normalleşme’ takviminin uygun olmadığını söyleyen SES Antalya Şube Başkanı Şükran İçöz, “Koronavirüs salgını nedeniyle getirilen kısıtlamaları gevşetmeye başlayan Türkiye 1 Haziran’dan itibaren geniş çaplı bir ‘normalleşme’ sürecine girdi. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Yeni normal hayat’ olarak tanımladığı bu sürece ilişkin akıllarda pek çok soru var” dedi. Normalleşmeye geçmek için kriterlerin Türkiye’de gerçekleşmediğini öne süren Şükran İçöz, endişelerini anlatarak, “Ülkemizin normalleşme sürecine gireceği ilan edildi. Sokak kısıtlamaları, şehirlerarası seyahat yasakları kaldırılıyor. Kafeler, restoranlar, çay ocakları, lokaller, yüzme havuzları ve plajlar yeniden faaliyete geçiyor. Oysa henüz normalleşecek durumda değiliz. Kontrol altına alınmış bir salgından bahsedemeyiz. Hiçbir şey daha tam düzelmemişken bu “normalleşme” nereden çıktı, bu neyin rehaveti?" dedi.
‘Sağlıkçılar risk altında’
Türkiye’de sağlık emekçilerinin durumuna değinen Başkan İçöz, “Normalleşme süreci sağlık emekçileri için riski daha da artırıyor. 18 Nisan tarihindeki anket çalışmamızın sonuçlarına göre 8 binden fazla sağlık emekçisi enfekte durumdadır. Bu sayının geçtiğimiz bir ay içinde 10 bini aştığını ifade edebilirim. 36 sağlık emekçisi hayatını kaybetmiştir. Türkiye'de de sağlık emekçilerinin çok yüksek oranda pozitif çıkmasında başta kişisel koruyucu ekipman sağlanmaması olmak üzere alınmayan önlemler; sağlık emekçisi sayısının ısrarla ihtiyacı karşılayacak şekilde artırılmaması, sağlık emekçilerine rutin test yapılmaması, sağlık emekçi sayısı azlığı nedeniyle idari izinli olması gereken sağlıkçılara izin verilmemesi, iş yükünün fazla olması, mesailerin halen salgına uygun şekilde kısaltılmaması, temaslı sağlık emekçilerinin dahi çalışmaya mecbur edilmesi; hatta Covid-19 tanılı ve temaslı sağlık emekçilerini bir şekilde çalıştırmaya devam ettirmek için sürekli algoritmaların değiştirilmesi gibi uygulamalardır” iddialarında bulundu.
'Mücadeleye devam ediyoruz'
İçöz, şöyle devam etti:“Sağlık emekçilerine emeklerinin karşılığı verilmemiş, tersine 3 ay "tavandan ödeme" vaadi ile sağlık emekçileri başka bir yıkıma uğratılmış, hakları gasp edilmiş, ekip çalışması ve iş barışı hedef alınmıştır; dönüşümlü çalışmadan kaynaklı olarak sağlık emekçilerinin gelirlerinde kayıplar oluşturulmuştur. Covid-19'un iş kazası ve meslek hastalığı sayılmasına ilişkin uygulamadaki zorlukların yanına SGK Genelgesi ile yeni engeller çıkartılmıştır. 3600, yıpranma payı hakkı hala sağlanmamıştır. Türkiye’de sağlık emekçileri olarak bulunduğumuz her yerde taleplerimiz ve haklarımız için mücadeleye devam ediyoruz. 12 Mayıs’ta Atatürk Devlet Hastanesi önünde, 14 Mayıs ve 21 Mayıs’ta tüm illerde eş zamanlı olarak Akdeniz Üniversitesi Hastanesi önünde yaptığımız eylemler bunu bir kez daha göstermiştir. Özellikle Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde sürdürdüğümüz kararlı mücadele sonucunda Türkiye’de ilk defa Covid-19 servisi dışında kalan tüm sağlık emekçilerine ek ödeme yapılmasını sağladık” diye konuştu.
‘Normalleşme’ye dikkat
Bilim insanları ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) sıklıkla ‘Pandemi ile uzun süre yaşayacağız’ yönünde açıklamalar yaptığını hatırlatan Başkan İçöz, “Salgının hayatımızda ne kadar süre devam edeceği konusunda farklı teoriler var, en az iki yıl devam edeceği hatta beş yıla kadar uzayabileceği yönünde açıklamalar yapılıyor. Yeni salgınlar ile bu sürecin devam etme olasılığı tartışmaları bilim dünyasında da sürüyor. Pandeminin gidişatı Türkiye için oldukça belirsiz. Sağlık Bakanlığı’nın önlem alma konusunda ciddiyetsizlikleri ve umursamazlığı önemli bir durum olarak karşımızda duruyor. Toplu ulaşım, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan iş yerleri, marketler ve sokaklarda bulunma zorunluluğu ile fiziksel mesafeye uyumun güçlüğü, uygun maske kullanımı ve el dezenfektanı olanaklarının olmaması enfekte olma olasılığını ve salgını büyütüp yayma potansiyeli de taşıyor. Hasta olduğunu bile bilmeyen yüz binler, riskli gruplara da hastalığı yayma potansiyelinin yüksek olduğu bilinmektedir. Kronik hastalar, yaşlılara ve bağışıklığı zayıflamış insanlara hastalığı bulaştırma oldukça ciddi sonuçlara yol açmaktadır. Bizler, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak, sürecin başından beri salgınla ilgili toplumsal olarak alınması gereken tedbirler, sağlık alanının salgın için organizasyonu, sağlık emekçilerinin her yönden korunması ve haklarının verilmesi için taleplerimizi duyuruyor, paylaşılıyor ve mücadele ediyoruz. Salgın boyunca da bu sürecin sadece nesnesi haline dönüştürülemeyeceğimizi gösterdik; bulunduğumuz her yerde mücadele ettik. Bundan sonra da hem salgın süreci ve bu süreçteki haklarımız, hem de salgın sonrası mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Esra ALTUNKES
‘Sağlıkçılar risk altında’
Türkiye’de sağlık emekçilerinin durumuna değinen Başkan İçöz, “Normalleşme süreci sağlık emekçileri için riski daha da artırıyor. 18 Nisan tarihindeki anket çalışmamızın sonuçlarına göre 8 binden fazla sağlık emekçisi enfekte durumdadır. Bu sayının geçtiğimiz bir ay içinde 10 bini aştığını ifade edebilirim. 36 sağlık emekçisi hayatını kaybetmiştir. Türkiye'de de sağlık emekçilerinin çok yüksek oranda pozitif çıkmasında başta kişisel koruyucu ekipman sağlanmaması olmak üzere alınmayan önlemler; sağlık emekçisi sayısının ısrarla ihtiyacı karşılayacak şekilde artırılmaması, sağlık emekçilerine rutin test yapılmaması, sağlık emekçi sayısı azlığı nedeniyle idari izinli olması gereken sağlıkçılara izin verilmemesi, iş yükünün fazla olması, mesailerin halen salgına uygun şekilde kısaltılmaması, temaslı sağlık emekçilerinin dahi çalışmaya mecbur edilmesi; hatta Covid-19 tanılı ve temaslı sağlık emekçilerini bir şekilde çalıştırmaya devam ettirmek için sürekli algoritmaların değiştirilmesi gibi uygulamalardır” iddialarında bulundu.
'Mücadeleye devam ediyoruz'
İçöz, şöyle devam etti:“Sağlık emekçilerine emeklerinin karşılığı verilmemiş, tersine 3 ay "tavandan ödeme" vaadi ile sağlık emekçileri başka bir yıkıma uğratılmış, hakları gasp edilmiş, ekip çalışması ve iş barışı hedef alınmıştır; dönüşümlü çalışmadan kaynaklı olarak sağlık emekçilerinin gelirlerinde kayıplar oluşturulmuştur. Covid-19'un iş kazası ve meslek hastalığı sayılmasına ilişkin uygulamadaki zorlukların yanına SGK Genelgesi ile yeni engeller çıkartılmıştır. 3600, yıpranma payı hakkı hala sağlanmamıştır. Türkiye’de sağlık emekçileri olarak bulunduğumuz her yerde taleplerimiz ve haklarımız için mücadeleye devam ediyoruz. 12 Mayıs’ta Atatürk Devlet Hastanesi önünde, 14 Mayıs ve 21 Mayıs’ta tüm illerde eş zamanlı olarak Akdeniz Üniversitesi Hastanesi önünde yaptığımız eylemler bunu bir kez daha göstermiştir. Özellikle Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde sürdürdüğümüz kararlı mücadele sonucunda Türkiye’de ilk defa Covid-19 servisi dışında kalan tüm sağlık emekçilerine ek ödeme yapılmasını sağladık” diye konuştu.
‘Normalleşme’ye dikkat
Bilim insanları ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) sıklıkla ‘Pandemi ile uzun süre yaşayacağız’ yönünde açıklamalar yaptığını hatırlatan Başkan İçöz, “Salgının hayatımızda ne kadar süre devam edeceği konusunda farklı teoriler var, en az iki yıl devam edeceği hatta beş yıla kadar uzayabileceği yönünde açıklamalar yapılıyor. Yeni salgınlar ile bu sürecin devam etme olasılığı tartışmaları bilim dünyasında da sürüyor. Pandeminin gidişatı Türkiye için oldukça belirsiz. Sağlık Bakanlığı’nın önlem alma konusunda ciddiyetsizlikleri ve umursamazlığı önemli bir durum olarak karşımızda duruyor. Toplu ulaşım, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan iş yerleri, marketler ve sokaklarda bulunma zorunluluğu ile fiziksel mesafeye uyumun güçlüğü, uygun maske kullanımı ve el dezenfektanı olanaklarının olmaması enfekte olma olasılığını ve salgını büyütüp yayma potansiyeli de taşıyor. Hasta olduğunu bile bilmeyen yüz binler, riskli gruplara da hastalığı yayma potansiyelinin yüksek olduğu bilinmektedir. Kronik hastalar, yaşlılara ve bağışıklığı zayıflamış insanlara hastalığı bulaştırma oldukça ciddi sonuçlara yol açmaktadır. Bizler, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak, sürecin başından beri salgınla ilgili toplumsal olarak alınması gereken tedbirler, sağlık alanının salgın için organizasyonu, sağlık emekçilerinin her yönden korunması ve haklarının verilmesi için taleplerimizi duyuruyor, paylaşılıyor ve mücadele ediyoruz. Salgın boyunca da bu sürecin sadece nesnesi haline dönüştürülemeyeceğimizi gösterdik; bulunduğumuz her yerde mücadele ettik. Bundan sonra da hem salgın süreci ve bu süreçteki haklarımız, hem de salgın sonrası mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Esra ALTUNKES