İsrail’in işgal, terör ve soykırım politikalarına karşı gerçekleştirilen yürüyüş, Muratpaşa Camii’nden başlayıp Kapalı Yol havuz başında sona erdi. Basın açıklamasını Dr. Kevser Erdoğan okudu. Dr. Erdoğan, Filistin halkına yönelik zulmün kabul edilemez olduğu ve bu duruma karşı seslerini yükseltmeye devam edeceklerini hatırlatarak, “Türkiye'deki hekimler ve sağlık çalışanları olarak, Sessiz Yürüyüşümüzün 42’nci haftasında, Gazze'yi bir kez daha hatırlatmak ve hatırlamak için bir araya geldik. Üç nesildir Gazze topraklarında süregelen soykırım niteliğindeki katliamlar ne yazık ki devam ediyor. Kuşaktan kuşağa taşınan kan, gözyaşı, cesaret ve fedakârlıkla Gazze halkı, vatanperverliğin ve onurun simgesi olmuştur. 7 Ekim’den bu yana tam 330 gündür işgalci İsrail ordusu ve işbirlikçileri, soykırım ve katliamlarına devam ediyor. Siyonist zalimler, 'emzikli bebekten ak saçlıya kadar' her canlının katledilmesini kendilerine hak görüyor. Ancak şunu bilmelidirler ki gayrimeşru işgalcilerin meşru müdafaa hakkı yoktur. Bir kız çocuğunun saçlarını döken keder ve korku, bu adaletsiz dünya düzeninin yanına kâr kalmayacaktır. Bizim dileğimiz, bu düzenin belasını İslam ümmetinin elinden bulmasıdır; azmimiz ve çabamız da bu hedef doğrultusundadır. Son 10 ayda, Gazze'de her gün ortalama 130 kişi katledilmiş, toplam şehit sayısı 40 bini aşmıştır. Bu sayının en az 17 bini çocuk, 11 bini kadınlardan oluşmaktadır. Gazze’de en az 3 bin 500 çocuk yetersiz beslenme nedeniyle ölüm tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu sayılar artık vicdanları köreltmiş, insanlık adına utanç verici bir durumu temsil etmektedir. Küresel güçlerin yuvalandığı devletler, bu suçların faillerini onurlandırmış, zulme açıkça destek vermiş ve insan hakları iddialarındaki ikiyüzlülüklerini bir kez daha sergilemişlerdir” dedi.
‘Desteğimizi haykıracağız’
‘Sözüm ona evrensel insani değerlerin ve uluslararası hukukun ne kadar zayıf ve göstermelik olduğu ortadadır’ diyen Erdoğan, “Artık insani olanın ne olduğunu, keyfi buyruklarla belirlemeye çalışmanın gafletinden kurtulmanın zamanı gelmiştir. Çünkü insana yaraşanın ne olduğunu, yalnızca onu yaratan bilir. Bizler, zulme karşı duran hekimler ve sağlık çalışanları olarak bu azgın topluluğa karşı mücadelemizi daha da şiddetlendireceğiz. Üniversite kampüslerinden meydanlara kadar her yerde Gazze halkına desteğimizi haykıracağız. Dün olduğu gibi bugün de İsrail’i ve onu meşru gören çürümüş insan müsveddelerini lanetlediğimizi ve her alanda boykot ettiğimizi ilan ediyoruz. Özellikle meslektaşlarımızdan reçetelerde, hastanelerde ve eczanelerde yerli ilaçları tercih etmelerini önemle rica ediyoruz. Tüm devlet kurumlarını, işletme sahiplerini ve halkımızı aktif boykota ve milli sermayeye destek vermeye davet ediyoruz. Çünkü zulme karşı durmak ve hakkı haykırmak, bu dünyada evlatlarımıza bırakabileceğimiz en şerefli mirastır. Fakat daha da şereflisi, dün Çanakkale’de, Bosna’da, Karabağ’da; bugün Suriye ve Kuzey Irak’ta olduğu gibi, yarın Filistin’de, Doğu Akdeniz’de ve Doğu Türkistan’da haklı mücadelemizi sonuna kadar sürdürmektir. Zulme karşı sessiz ve hareketsiz kalan, zulme ortaktır. Ne mutlu, sözü dinleyip en güzeline kulak verenlere. Ne mutlu, zulme engel olmak için çağrıya koşanlara. Er meydanını ersiz bırakmayanlara. Biz vicdanımızla, şuurumuzla, duamızla ve eylemimizle Gazze’deki kardeşlerimizin yanındayız ve yanlarında olmaya devam edeceğiz. Dünyadaki en izzetli kara parçası olan Gazze’ye ve onun haysiyet sahibi ve hür insanlarına selam olsun” diyerek konuşmasını tamamladı.
---